📜 Danıştay Karar Künyesi
3. Daire – 2023/3089 – 2023/5460 – 11.12.2023
🔎 Karar Özeti
Danıştay, 2021 yılı için geçerli olan finansman gider kısıtlamasını düzenleyen Cumhurbaşkanı Kararı ve Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin belirli maddelerinin hukuka uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verdi. Davacı, mükelleflerin finansman giderlerini kısıtlayan düzenlemelerin hukuka aykırı olduğunu iddia etmişti.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2023/3089
Karar No : 2023/5460
DAVACI : … İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR: 1- …/…
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı/ANKARA
VEKİLLERİ: Av. …,
Av. …
Av. …
3- … Vergi Dairesi Başkanlığı/…
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : 04/02/2021 tarihli ve 31385 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/02/2021 tarih ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın 2. ve 3. maddeleri ile Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No:1)’ne, Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde (Seri No:1) Değişiklik Yapılmasına Dair 25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tebliğ (Seri No:18) ile eklenen “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar” tanımı, “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” ve “11.13.8 Finansman giderinin yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” başlıklı bölümlerinin iptali ile 2021 yılı için yapılan kurumlar vergisi tahakkukunun ihtirazi kayda konu kısmının kaldırılması ve gelecek yıla devreden cari yıl zararının düzeltilmesi istemine ilişkindir.
DAVACININ İDDİALARI : Uygulamada, öz kaynak ve yabancı kaynak tanımlarının önem arz ettiği, Tebliğde yapılan tanım çerçevesinde yabancı kaynak olmadığı halde yabancı kaynak sayılan bilanço kalemlerinin yer aldığı, tek düzen hesap planında bulunduğu sınıf itibarıyla ile yabancı kaynak sayılarak hesaplama yapılan bu kalemler sebebiyle işletmelerin yabancı kaynak toplamlarının fazla çıktığı, bu durumun yabancı kaynaklar/öz kaynaklar oranını artırdığı, bu nedenle de finansman gider kısıtlamasına tabi olan gider tutarının arttığı, bu uygulamanın hukuka aykırı olduğu, yıllık dönemde, hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükelleflerin 31 Aralık tarihli bilanço, özel hesap dönemini kullanan mükelleflerin ise hesap döneminin son günü itibarıyla çıkarılacak bilançoyu esas alacakları, buna göre finansman giderini doğuran yabancı kaynağın kullanım süresinin bu hesaplamada hiçbir etkisinin olmayacağı, dönem içinde zarar eden ya da kârlılıkları düşük olan şirketler, kârlılıkları yüksek şirketlere göre bu yöntem dolayısıyla daha fazla vergi yüküne maruz kalacaklarından vergilendirmede adalet ilkesine aykırı bir uygulama yapıldığı, imkanı olan şirketlerin dönem sonunda bir günlük dahi olsa borç kapaması yaparak bu yöntemden ilave olarak faydalanabilecekleri, ayrıca dönem sonu tutarlarının dikkate alınmasının, kısıtlama kapsamında kanunen kabul edilmeyen gider olan finansman giderlerinin de öz kaynaktan düşülmüş olmasına neden olacağı, bu şekilde yazılan finansman giderinin olumsuz etkisini mükerrer hale getirdiği, kısıtlamaya ilişkin yasal düzenleme 2013 yılından itibaren yürürlüğe girmiş olsa da 03/02/2021 tarihine kadar sekiz yılı aşkın bir süre kısıtlama oranı belirlenmeyerek uygulamanın başlatılmamasının mükelleflerde bu uygulamanın başlatılmayacağı yönünde haklı bir beklenti oluşturduğu, bu yetkinin aniden kullanılmasının mükellef hakları yönünden uygunluğu bir yana yasallık ilkesi bakımından sorunlu ve hukuki güvenlik, öngörülebilirlik ilkeleri yönünden kabul edilemez olduğu, bu açıdan kısıtlama uygulamasını başlatan Cumhurbaşkanı Kararının yayımlandığı 03/02/2021 tarihinden önce kullanılan kredilerin hesaplamaya katılmaması gerektiği, kur farkı geliri veya kur farkı giderinin birbiriyle netleştirilmesinde ilgili yasada netleştirme tutarını azaltacak bir hüküm bulunmamasına rağmen idarenin netleştirme tutarını azaltacak şekilde uygulamaya gittiği, söz konusu hususun hakkaniyete aykırı düştüğü gibi verginin yasallığı ilkesine de aykırılık teşkil ettiği belirtilerek Cumhurbaşkanı Kararı’nın 2. ve 3. maddeleri, Tebliğin “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar” tanımı, “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” ve “11.13.8 Finansman giderinin yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” başlıklı bölümleri ile 2021 yılı kurumlar vergisi tahakkukunun ihtirazi kayda konu kısmı hukuka aykırı olduğundan kaldırılması ve gelecek yıla devreden cari yıl zararının düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
DAVALILAR … ile … BAKANLIĞI’NIN SAVUNMASI :İdarenin kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlemlerine karşı iptal davası açılabileceği, idari davaya konu olabilecek düzenleyici bir işlemden söz edilebilmesi için o işlemin, genel ve objektif kurallar koyan nitelikte olması gerektiği, 18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliği ile 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğine eklenen “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümde yer alan ve iptali istenilen yabancı kaynak tanımının kanunda belirtilen ve mevzuatta da yer alan tanım ile aynı olduğu dolayısıyla iptali istenen bölüm açıklamalarının, tek başına yeni kurallar içeren hukuki bir düzenleme getirmediği, Kanun’da belirtilen ifadeleri açıkladığı, iki ayrı “yabancı kaynak” uygulaması üzerinden Tebliğde açıklamalar yapıldığı, bunlardan birincisinin, hangi yabancı kaynaktan doğan hangi finansman giderlerinin kısıtlama kapsamında olduğu, ikincisinin ise şirketlerin yabancı kaynağının öz sermayesini aşıp aşmadığının tespitine ilişkin olduğu, bir başka deyişle, Kanun maddesindeki ilk şart olan yabancı kaynak ve özkaynak kıyaslamasında, doğrudan şirketin bilançosunun esas alınacağı, sonrasında ise belirli yabancı kaynaklara ait finansman giderlerinden bir kısmının finansman gider kısıtlamasına konu olacağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 175. maddesinde, muhasebe standartları, tek düzen hesap planı ve mali tabloların çıkarılmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bunları mükellef, şirket ve işletme türleri itibariyle uygulatmaya ve buna ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Bakanlıklarının yetkili olduğunun hükme bağlandığı, bu yetkiye istinaden çıkarılan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinin “V- Yapılan Düzenlemenin Vergi Mevzuatı ile İlişkisi ve Yaptırımı” başlıklı bölümünde, “Bu düzenleme kapsamında bulunan işletmeler Muhasebe sistemlerini bu Tebliğ ve Eki’nde öngörülen kurallara uygun olarak yürüteceklerdir. Ancak vergiye tabi kârın tespiti aşamasında vergi kanunlarında yer alan özel hükümleri göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Diğer bir anlatımla, bu düzenlemede yer alan kavram ve ilkeler ile mali tabloların düzenlenmesi ve sunulmasına ilişkin esaslar çerçevesinde düzenlenecek mali tabloların tekliği değiştirilemez olup işletmeler söz konusu mali tablolardan hareketle vergiye tabi safi kazancın tespitinde vergi mevzuatı uyarınca istenilen bilgileri sağlayacak şekilde gerekli düzenleme ve hesaplamaları yapacaklardır.” düzenlemesi ile muhasebe sistemi ile ödenecek vergiye baz alınan kazanç arasındaki bağlantının ortaya konulduğu, bu tebliğ ile kısa vadeli ve uzun vadeli yabancı kaynak tanımlarının yapıldığı, şirketlerin bilançolarını bu tebliğ hükümlerine göre oluşturduğu, Tebliğde “yabancı kaynak” tanımı yapılmasa da uygulamanın Kanuna göre bu şekilde yapılacağı, davacı kurumun iki farklı “yabancı kaynak” uygulamasını gözden kaçırarak birleştirmek istediği ve Kanunda açıkça belirtilen yabancı kaynak öz kaynak kıyaslamasını Kanunun hilafına değiştirmeye çalıştığı, bu bağlamda Anayasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkarılan Kanunun ve buna istinaden yürürlüğe konulan Tebliğin hukuka aykırı olmadığı ve normlar hiyerarşisine uygun işlem tesis edildiği, davacının diğer bir itirazı olan “01/01/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere” ibaresinin iptali istemine ilişkin ise; Kanunun yürürlük maddesinde açıkça ifade edildiği üzere, 2013 yılı itibariyle finansman gider kısıtlaması uygulamasının mevzuata dahil olduğu ancak Cumhurbaşkanı Kararı yayımlanana kadar kurumlar tarafından bu kısıtlamanın uygulanmadığı, bir başka deyişle 2013 yılı itibariyle finansman gider kısıtlamasının uygulanacağının tüm mükelleflerce bilindiği, Cumhurbaşkanının maddede belirtilen yetkisini 04/02/2021 tarihli ve 31385 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 03/02/2021 tarihli ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla kullandığı, bu Kararda 01/01/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere söz konusu gider ve maliyet unsurlarının %10’unun kurum kazancının tespitinde indiriminin kabul edilmeyeceğinin belirtildiği, böylece finansman gider kısıtlamasına ilişkin düzenlemenin 01/01/2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiği, 2021 yılından itibaren sağlanan finansman hizmetleri veya akdedilen kredi sözleşmeleri nedeniyle oluşan finansman giderlerinin 01/01/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemlerine uygulanmak üzere yürürlüğe giren finansman gider kısıtlamasının hesabında dikkate alınması gerektiği, 5520 sayılı Kanun’un 11. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi kapsamında bir gider veya maliyet unsurunun finansman gider kısıtlaması uygulamasına konu olabilmesi için bu unsurların yabancı kaynak kullanımına ve bu kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğmuş olması gerektiği, satıcılar hesabında işletmenin faaliyet konusu ile ilgili her türlü mal ve hizmet alımlarından kaynaklanan senetsiz borçların izlendiği; finansman giderleri hesabının ise işletme faaliyetlerinin aksamadan yürütülebilmesi amacıyla borçlanılan tutarlarla ilgili faiz, kur farkları, komisyon ve benzeri giderlerin izlendiği hesap olduğu, dolayısıyla işletmelerin satıcılar hesabındaki borç tutarının üzerinde bir ödeme yaptıklarında fazla ödeme tutarının borçlanma maliyeti olarak kabul edilmesi ve finansman giderleri hesabında izlenmesi gerektiği, söz konusu tutarın işletmelerce finansman giderleri hesabında izlenmemesinin ödemenin finansman gideri olma niteliğini değiştirmediği, Tebliğin iptali istenen kısmında da bu hususa değinilmekte ve mükelleflerin Vergi Usul Kanunu’na göre düzenlenen bilançolarında izlenen “satıcılar” ve benzeri hesaplar için finansman gideri hesaplanmaması halinde bu işlemler için ayrıca ayrıştırma yapılarak satış bedelinin belirli bir kısmının gider kısıtlamasına tabi tutulmayacağı hususunun açıklandığı, bu yönüyle Tebliğin ilgili bölümünde iptali istenen açıklamanın, esasen finansman gider kısıtlaması düzenlemesinden değil muhasebe uygulamalarından kaynaklı bir durumu ifade ettiği, düzenlemenin tereddüte mahal vermeyecek şekilde, gider ve maliyet unsurları toplamını işaret etmekte olup, finansman gelirleri ile maddede sayılan giderlerin karşılaştırılması sonucu hesaplanacak net finansman giderlerinin dikkate alınmasına dair bir hüküm içermediği, buna göre, Tebliğin ilgili bölümünde yalnızca aynı yabancı kaynağa ilişkin olarak oluşan kur farkı gelir ve giderlerinin mahsuplaştırılarak net kur farkı giderlerinin finansman gideri kısıtlamasında dikkate alınmasına ilişkin açıklamalar yer almakta olup, aynı kaynağa ilişkin olmakla birlikte işletmeler için hasılat niteliği taşıyan yabancı kaynağın mevduat ve benzeri şekillerde değerlendirilmesi sonucu doğacak kur farkı gelirinin ise yabancı kaynağa ilişkin kur farkı giderinden mahsup edilmesi mümkün bulunmadığı, Tebliğde farklı yabancı kaynaklara ilişkin olarak oluşan kur farkı gelirleri ile kur farkı giderlerinin netleştirilmesinin mümkün olmadığı hususuna da yer verildiği ve dava konusu edilen tebliğ hükümleri ile tahakkuk işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
DAVALI … VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (… VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ)’NIN SAVUNMASI : Kurumlar vergisi tahakkukunun iptaline ilişkin istem vergi mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerektiğinden bu kısım yönünden “görev yönünden ret” kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili mahkemesine gönderilmesi gerektiği, dava konusu Cumhurbaşkanı kararı ve Tebliğin 2021 yılında Resmi Gazete’de yayımlandığı, dava açma süresinin ilan tarihini izleyen günden başlayarak 60 gün olduğu, dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davaya ilişkin tebliğin iptaline yönelik kısmının süre aşımı yönünden reddi gerektiği, TMSF’nin bünyesine dahil olan şirketlerin, TMSF’ye devredildikleri tarihten itibaren faaliyetlerinin ya da tasfiye edilecekse tasfiye işlemlerinin yürütülmesinde tek yetkili birimin TMSF olduğu dolayısıyla bu durumdaki şirketlerin, taraf ve dava ehliyetleri de TMSF’ye devirle birlikte sınırlı olarak sona ererek TMSF’ye geçeceğinden davacı konumundaki şirket tarafından vekil tayin edilen avukat kişi vekaletiyle açılan iş bu davada davanın ehliyet yönünden reddedilmesi gerektiği, 5520 sayılı Kanun’un 11. maddesinin 1.fıkrasına (i) bendi ile yabancı kaynak kullanımında finansman giderlerine yönelik olarak 2013 yılında yürürlüğe giren düzenlemeyle Cumhurbaşkanı Kararı ile 2021 vergilendirme dönemlerine uygulanmak üzere %10’luk kısmın kurum kazancından indirim konusu yapılamayacağının düzenlendiği, Kararda henüz 2021 vergilendirme dönemi sona ermeden oran belirlendiği ve 2021 vergilendirme döneminde uygulanmak üzere yürürlüğe girdiğinin açıkça belirtildiği, bu doğrultudaki Tebliğ hükümleri ile de anılan Kanun maddesinin yürürlüğe girdiği 01/01/2013 tarihinden itibaren sağlanan yabancı kaynaklara ilişkin olarak mahiyet ve tutar itibarıyla 01/01/2021 tarihinden itibaren kesinleşen gider ve maliyet unsurlarının gider kısıtlamasına tabi tutulacağının belirtildiği, Cumhurbaşkanı Kararı ile geçmişe yürütmenin söz konusu olmadığı, 2021 yılında getirilen düzenlemeye kadar kesinleşen ve katlanılan finansman giderlerinin indirim konusu yapılabildiği, bu hususun Tebliğde de açık bir şekilde belirtildiği ancak vergilendirme dönemi sona ermeden Cumhurbaşkanı Kararı ile gider kısıtlamasına ilişkin belirlenen oranın 2021 vergilendirme dönemlerine uygulanmak üzere yürürlüğe girdiği, buna göre de Kanunda belirtilen ve 2021 vergilendirme döneminde kesinleşen finansman giderlerinin %10’unun, kurum kazancından indirim konusu yapılamayacağı anlaşıldığından finansman gider kısıtlaması ile ilgili düzenlemenin geçmişe yürütüldüğünden bahisle ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine ihtirazi kaydının kabul edilmemesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İlgili Kanun maddelerinin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verdiği hak ve yetki kapsamında, kanunun uygulamasında izlenilmesi gereken yolu gösteren ve üst hukuk normlarına aykırılık teşkil etmeyen dava konusu düzenleme ile tahakkuk işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; 04/02/2021 tarih ve 31385 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 03/02/2021 tarih ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın eki Karar’ın 2. ve 3. maddeleri ile 25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 18 Seri No’lu Tebliğ’in, “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar” tanımının, “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu”, “11.13.8. Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” başlıklı bölümlerinin iptali ile dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması, ihtirazi kayıtla verilen 2021 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde 1.145.186,90 TL olarak hesaplanan finansman gider kısıtlaması uygulaması kaynaklı kanunen kabul edilmeyen gider tutarının yeniden hesaplanarak 298.544,74 TL olarak dikkate alınması, 1.250.475,78 TL olarak yer alan kanunen kabul edilmeyen gider tutarının 403.833,62 TL, 78.242.181,43 TL olarak yer alan gelecek yıla devreden cari yıl zararının, 846.642,15 TL azaltılan finansman gider kısıtlaması kaynaklı kanunen kabul edilmeyen gider tutarı kadar artırılması ve gelecek yıla devreden cari yıl zararının 79.088.823,59 TL olarak düzeltilmesi istemiyle açılmıştır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasına, 6322 sayılı kanunun 37.maddesiyle eklenen (i) bendinde; “Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı. Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.” kuralına yer verilmiştir.
04.02.2021 tarih ve 31385 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının eki kararın 2. maddesinin (1)’inci bendinde; “13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi hükümlerine göre, kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unun kurum kazancının tespitinde indirimi kabul edilmez.”; 3. maddesinin (1)’inci bendinde ise; “Bu karar, 1/1/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğü girer.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 18 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 1. maddesinde yer alan, “Finansman Gider Kısıtlaması” başlıklı alt bölümün 3. fıkrasında; “Cumhurbaşkanı bu yetkisini 4/2/2021 tarihli ve 31385 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3/2/2021 tarihli ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla kullanmış olup bu Kararda 01/01/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere söz konusu gider ve maliyet unsurlarının %10’unun kurum kazancının tespitinde indiriminin kabul edilmeyeceği”, aynı başlıklı alt bölümde; yabancı kaynakların; bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynakların toplamını ifade ettiği belirtilmiştir.
Aynı Tebliğin, “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem” alt başlıklı bölümünde; “Gider kısıtlaması kapsamında olup bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, her bir geçici vergilendirme döneminin son günü itibarıyla finansman gider kısıtlaması öncesi Vergi Usul Kanununa göre çıkaracakları bilanço esas alınmak suretiyle öz kaynak ve yabancı kaynak mukayesesi yaparak finansman gider kısıtlamasına tabi olup olmayacaklarını tespit edeceklerdir.
Yıllık dönemde; hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükelleflerde 31 Aralık tarihli bilanço, özel hesap dönemini kullanan mükelleflerde ise hesap döneminin son günü itibarıyla çıkarılacak bilanço esas alınacaktır.
Dolayısıyla, finansman gider kısıtlaması ilk defa 2021 yılının birinci geçici vergilendirme dönemi itibarıyla dikkate alınacaktır.”
“11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” alt başlıklı bölümünde de; “Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan finansman gider kısıtlamasına ilişkin düzenleme 1/1/2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olup bu tarihten itibaren (bu tarih dahil) sağlanan finansman hizmetleri veya akdedilen kredi sözleşmeleri nedeniyle oluşan finansman giderleri, 3/2/2021 tarihli ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 1/1/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemlerine uygulanmak üzere yürürlüğe giren finansman gider kısıtlamasının hesabında dikkate alınacaktır.
Bu nedenle, dönem sonu itibarıyla kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, 1/1/2013 tarihinden itibaren sağlanan yabancı kaynaklara ilişkin olarak mahiyet ve tutar itibarıyla 1/1/2021 tarihinden itibaren kesinleşen gider ve maliyet unsurları gider kısıtlamasına tabi tutulacaktır.
Öte yandan, 1/1/2021 tarihinden önce mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşerek tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereği 2020 ve önceki yıllarda kurum kazancının tespitinde dikkate alınmış olan finansman giderlerinin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması söz konusu olmayacaktır.”
“11.13.8. Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” alt başlıklı bölümünde ise; “Finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin gider kısıtlaması uygulamasında söz konusu gelir ve giderlerini birbiri ile mukayese etmek suretiyle netleştirmeleri mümkün olmayıp finansman giderleri toplamının gider kısıtlamasına konu edilmesi gerekmektedir.
1/1/2013 tarihinden itibaren sağlanan yabancı kaynaklardan doğan kur farkı giderleri 2021 yılı kazancının tespiti de dahil olmak üzere döviz kurlarındaki değişim dikkate alınarak hesaplanan gerçek tutarları ile finansman gider kısıtlamasına konu edilecektir.
Yabancı para kurlarındaki düşüş veya yükselişler nedeniyle, geçici vergilendirme dönemleri itibarıyla kur farkı geliri veya kur farkı gideri söz konusu olabilmektedir. Şu kadar ki aynı kaynağa ilişkin olarak bir hesap dönemi içindeki aynı veya farklı geçici vergilendirme dönemlerinde oluşan kur farkı gelir ve giderleri mahsuplaştırılarak işlem tarihi veya dönem sonu itibarıyla bu kaynağa ilişkin net kur farkı gideri doğması halinde bu tutar finansman gideri kısıtlamasında dikkate alınacaktır.
Aynı dönem içinde olsa bile farklı yabancı kaynaklara ilişkin olarak oluşan kur farkı gelirleri ile kur farkı giderlerinin birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, temin edilen yabancı kaynağın mevduat vb. şekillerde değerlendirilmesi sonucu doğacak kur farkı geliri şirketin bilançosunun aktifinde yer alan bir varlığın değerlemesi sonucu oluştuğu için, yabancı kaynağa ilişkin kur farkı giderinden mahsup edilemeyecektir….”(bu bölümün devamında örnek olaylarla uygulamaya ilişkin açıkmalar yapılmıştır) düzenlemelerine yer verilmiştir.
Davacı şirket; finansman gider kısıtlamasına ilişkin yasal düzenleme 2013 yılının başından itibaren yürürlüğe girmiş olsa da 03/02/2021 tarihine kadar sekiz yılı aşkın bir süre kısıtlama oranı belirlenmeyerek uygulamanın başlatılmaması, mükelleflerde bu uygulamanın başlatılmayacağı yönünde haklı bir beklenti oluşturduğu, bu yetkinin aniden kullanılmasının mükellef hakları yönünden uygunluğu bir yana yasallık ilkesi bakımından sorunlu ve hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkeleri yönünden kabul edilemez olduğu, bu açıdan kısıtlama uygulamasını başlatan Cumhurbaşkanı Kararı’nın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten önce kullanılan kredilerin hesaplamaya katılmaması gerektiği, Genel Tebliğ’deki düzenlemeler dikkate alındığında, uygulamada öz kaynak-yabancı kaynak tanımlarının önem arz ettiği, Tebliğ’de yapılan tanım çerçevesinde yabancı kaynak sayılan, ancak yabancı kaynak olmadığı çok açık olan bilanço kalemlerinin bululunduğu, özünde yabancı kaynak olmadığı halde tek düzen hesap planında bulunduğu sınıf itibarıyla yabancı kaynak sayılarak hesaplama yapılan bu kalemler (alınan avanslar, yıllara yaygın inşaat ve onarım hak ediş bedelleri hesabı, vergi borçları, örtülü sermaye niteliğindeki borçlar, hesaplanan KDV, Diğer KDV, borç ve gider karşılıkları vs.) sebebiyle işletmelerin yabancı kaynak toplamlarının fazla çıktığı, bu durumun yabancı kaynaklar/öz kaynaklar oranını artırdığı ve bu sebeple de finansman gider kısıtlamasına tabi olan gider tutarını artırdığı, Genel Tebliğ’de finansman giderinin yanında finansman geliri de elde edilmiş olması durumlarında kısıtlı (aynı kaynağa ait olanlar için) bir netleştirmeye izin verildiği, finansman gider kısıtlaması uygulamasında kur farkı geliri veya kur farkı giderinin birbiriyle netleştirilmesinde ilgili yasada netleştirme tutarını azaltacak bir hüküm bulunmamasına rağmen idare netleştirme tutarını azaltacak şekilde uygulamaya gittiği, bu durum hakkaniyete aykırı olduğu gibi vergilerin yasallığı ilkesine da aykırı olduğu, Tebliğ’de bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin, her bir geçici vergilendirme döneminin son günü itibarıyla Vergi Usul Kanunu’na göre çıkaracakları bilanço üzerinden öz kaynak ve yabancı kaynak mukayesesi suretiyle finansman gider kısıtlaması yapılacağının belirtildiği, yıllık dönemde hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükelleflerde 31 Aralık tarihli bilanço, özel hesap dönemini kullanan mükelleflerde ise hesap döneminin son günü itibarıyla çıkarılacak bilançonun esas alınacağı, bu durumda, finansman giderini doğuran yabancı kaynağın kullanım süresinin bu hesaplamada hiçbir etkisinin olmadığı, yani kısıtlamaya tabi finansman giderleri ile kısıtlama hesabında dikkate alınan borçların tutarının ilişkisiz olduğu, dönem içinde zarar eden ye da kârlılıkları düşük olan şirketler kârlılıkları yüksek şirketlere göre bu yöntem dolayısıyla daha fazla vergi yüküne maruz kalacaklarından vergilendirmede adalete aykırı bir uygulama yapıldığı iddiaları ile dava açılmıştır.
Davalı Hazine ve Maliye Bakanlığı savunmasında, dava konusu 25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde değişiklik Yapılmasına dair 18 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin idari davaya konu olabilecek genel düzenleyici işlem niteliğinde olmadığını iddia etmekte ise de; dava konusu Tebliğin başlangıç kısmında; ilgili Kanunlardan alınan yetki ile bu Tebliğin yayımlandığı belirtildikten sonra, 5520 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin açıklamaların yapıldığı, ayrıca bu Tebliğin Resmi Gazetede yayımlandığı ve yurt çapında uygulandığı dikkate alındığında dava konusu tebliğ Danıştay Kanunu’nun 24/1-c maddesi kapsamında görülerek işin esasına geçilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesinin üçüncü fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı hükme bağlanmak suretiyle verginin kanuniliği ilkesi benimsenmiştir. 73. maddesinin 4. fıkrasında da; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir” hükmüne yer verilmiştir. Anılan anayasal hükümlerden, Cumhurbaşkanı kararları ile vergi konulamayacağı, kaldırılamayacağı ancak vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar, indirimler ve oranlarına ilişkin konularda, kendisine kanunla verilen sınırlar içerisinde değişiklik yapılabileceği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.
Bu kapsamda, ihtilaf konusu Cumhurbaşkanlığı Kararı ve Tebliğ’in dava konusu edilen kısımlarının Kanunla verilen düzenleme yetkisi kapsamı içerisinde olup olmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının eki kararın 2. maddesinin (1)’inci bendinde, bu kararın dayanağı olan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesinin 1. fıkrasına, eklenen (i) bendine benzer bir düzenleme yapılmış, aynı Kararın 3. fıkrasının (1)’inci bendinde ise; içinde bulunulan takvim yılı vergilendirme döneminde uygulanacağı belirtilmiştir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasına, eklenen (i) bendinde, bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğu belirtilmiştir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilen usul ve esasları düzenleme yetkisi kapsamında Tebliğin davaya konu edilen kısmında; Yabancı Kaynakların bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamını ifade edeceği şeklinde tanımlanma yapılmıştır.
Yabancı kaynağa ilişkin Vergi Usul Kanununda bir tanımlama bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun 175. maddesiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilen yetki kapsamında 26.12.1992 tarih ve 21447 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Sıra No’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinin “Yapılan Düzenlemelerin Vergi Mevzuatı ile İlişkisi ve Yaptırımı” başlıklı (V) bölümünde; “Bu düzenleme kapsamında bulunan işletmeler, muhasebe sistemlerini bu Tebliğ ve Eki’nde öngörülen kurallara uygun olarak yürüteceklerdir. Ancak vergiye tabi kârın tesbiti aşamasında vergi kanunlarında yer alan özel hükümleri gözönünde bulundurmak zorundadırlar. Diğer bir anlatımla, bu düzenlemede yer alan kavram ve ilkeler ile mali tabloların düzenlenmesi ve sunulmasına ilişkin esaslar çerçevesinde düzenlenecek mali tabloların tekliği değiştirilemez olup; işletmeler söz konusu mali tablolardan hareketle vergiye tabi safi kazancın tespitinde vergi mevzuatı uyarınca istenilen bilgileri sağlayacak şekilde gerekli düzenleme ve hesaplamaları yapacaklardır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı Tebliğde “Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar” başlığı ile yapılan açıklamada; “Kısa vadeli yabancı kaynaklar, dönen varlıkların ayrılmasında kullanılan ölçüye uygun olarak, en çok bir yıl veya işletmenin normal faaliyet dönemi sonunda ödenecek yabancı kaynakları kapsar.
Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar, Mali Borçlar, Ticari Borçlar, Diğer Borçlar, Alınan Avanslar, ödenecek Vergi ve Diğer Yükümlülükler, Borç ve Gider Karşılıkları, Gelecek Aylara ait Gelirler ve Gider Tahakkukları ile Diğer Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar şeklinde bölümlenir.” şeklinde,
“Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar” başlığı ile yapılan açıklamada ise; “Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar, Kredi kurumlarından , sermaye piyasasından ve işletmenin ilişkide bulunduğu üçüncü kişilerden sağlanan ve bir yıldan fazla vadeli olan işletme borçlarını kapsar.
Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar, Mali Borçlar, Ticari Borçlar, Diğer Borçlar, Alınan Avanslar, ödenecek Vergi ve Diğer Yükümlülükler, Borç ve Gider Karşılıkları, Gelecek Yıllar ait Gelirler ve Gider Tahakkukları ile Diğer Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar şeklinde bölümlenir.” şeklinde tanımlanma yapılmıştır.
Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile yapılan bu düzenlemenin amacı, aynı Tebliğin giriş bölümünde açıklandığı üzere; işletmelerin faaliyet ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, mali tablolar aracılığı ile ilgililere sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik niteliklerini koruyarak gerçek durumu yansıtmasının sağlanması ve işletmelerde denetimin kolaylaştırılmasıdır. Bu Tebliğde yer alan Kısa ve Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklara yönelik açıklamalar; bir işletmenin mali durumunu gösteren varlıkları, yabancı kaynakları ve öz kaynakları gibi hesapların bilançoda nasıl bölümlenmesi gerektiğine ilişkin bilanço ilkelerinin izahına yöneliktir. Aynı Tebliğde açıkça ifade edildiği gibi; işletmelerin söz konusu mali tablolardan hareketle vergiye tabi safi kazancın tespitinde vergi mevzuatı uyarınca istenilen bilgileri sağlayacak şekilde gerekli düzenleme ve hesaplamaları yapacakları kuşkusuzdur.
Dava konusu edilen Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümün Yabancı Kaynaklara ilişkin tanımı, yukarıda anılan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğine paralel olarak yapılmış bir bir tanımdır. Bu nedenle yabancı kaynak/öz kaynak kıyaslaması bu tanım esas alınarak yapılmaktadır. Bu kıyaslama sonucunda işletmenin yabancı kaynaklarının öz kaynaklarını aşması halinde, aşan kısmın hangi yabancı kaynaktan doğduğu, hangi finansman giderinin kısıtlama kapsamında olduğu, yatırım maliyetine eklenip eklenmediği, gider veya maliyet unsurunun yabancı kaynak kullanımına bağlı doğup doğmadığı gibi hususlarda uygulamaya ilişkin detaylar ayrıntılı bir şekilde ihtilaf konusu tebliğde örneklerle açıklanmıştır.
Dava konusu edilen Tebliğ bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 5520 sayılı Kanunu’nun 11/1-i madde metninde yer alan, “yabancı kaynaklar” teriminin dava konusu edilen Tebliğ’de (Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğine paralel olarak) yapılan tanımın yabancı kaynak/ öz kaynak mukayesesine esas alınması gerektiği yolundaki açıklamanın davalı Bakanlığa verilen usul ve esasları düzenlenme yetkisi kapsamı dışında olmadığı sonucuna varılmıştır.
25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde değişiklik Yapılmasına dair 18 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin; “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” ve “11.13.8. Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” alt başlıklı bölümlerine gelince; Bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olmaması için vergilendirmede, yukarıda bahsedilen belli başlı temel konuların yasalarla belirlenmesi gerekir. Ancak, yasa ile her konuyu bütün kapsam ve ayrıntılarıyla düzenlemenin olanaklı bulunmadığı durumlarda, Yasanın daraltılması ve genişletilmesi sonucunu doğurmayacak şekilde, uygulamaya ilişkin konularda yürütme organına açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte idari işlem yapma yetkisi verilebilir.
Anılan tebliğin ihtilaf konusu edilen kısımlarında yapılan açıklamalarda, 2020 ve önceki yıllarda kurum kazancının tespitinde dikkate alınmış olan finansman giderlerinin kısıtlamaya tabi tutulmasının söz konusu olmayacağı, ancak 2021 yılı vergilendirme dönemi için belirlenen finansman gider kısıtlaması oranın uygulanacağı belirtilmiş olduğundan, Kanunla konusu ve sınırları belirlendikten sonraki vergilendirme dönemlerinde, Cumhurbaşkanınca %10’u geçmemek üzere belirli bir gider kısıtlaması oranının uygulanması ihtimalinin mükelleflerce Kanun’un yürüklük tarihinden itibaren öngörüldüğünün kabulü gerekeceğinden; Cumhurbaşkanı Kararının geriye yürütüldüğü, Kanunun yürürlük tarihinden, oranın belirlendiği tarihe kadar geçen süre içerinde kullanılan yabancı kaynakların finansman gider kısıtlamasına tabi olmaması gerektiği yolundaki davacı iddiaları yerinde görülmemiştir.
Yapılan tüm açıklamalar dikkate alındığında; 04/02/2021 tarih ve 31385 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 03/02/2021 tarih ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın eki Karar’ın 2. ve 3. maddeleri ile 25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 18 Seri No’lu Tebliğ’in, “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar” tanımının, “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu”, “11.13.8. Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” başlıklı bölümlerinin iptali ile dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması, ihtirazi kayıtla verilen 2021 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde 1.145.186,90 TL olarak hesaplanan finansman gider kısıtlaması uygulaması kaynaklı kanunen kabul edilmeyen gider tutarının yeniden hesaplanarak 298.544,74 TL olarak dikkate alınması, 1.250.475,78 TL olarak yer alan kanunen kabul edilmeyen gider tutarının 403.833,62 TL, 78.242.181,43 TL olarak yer alan gelecek yıla devreden cari yıl zararının, 846.642,15 TL azaltılan finansman gider kısıtlaması kaynaklı kanunen kabul edilmeyen gider tutarı kadar artırılması ve gelecek yıla devreden cari yıl zararının 79.088.823,59 TL olarak düzeltilmesi istemine yönelik davanın reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
04/02/2021 tarihli ve 31385 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/02/2021 tarih ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın 2. ve 3. maddeleri ile Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No:1)’ne, Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde (Seri No:1) Değişiklik Yapılmasına Dair 25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tebliğ (Seri No:18) ile eklenen “11.13. Finansman gider kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar” tanımı, “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3. 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” ve “11.13.8 Finansman giderinin yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” başlıklı bölümlerinin iptali ile 2021 yılı için yapılan kurumlar vergisi tahakkukunun ihtirazi kayda konu kısmının kaldırılması ve gelecek yıla devreden cari yıl zararının düzeltilmesi istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiş, “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinin üçüncü fıkrasında “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.”, dördüncü fıkrasında, “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir.” hükümlerine yer verildikten sonra “Yönetmelikler” başlıklı 124. maddesinde “Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” düzenlemesi hüküm altına alınmıştır.
2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun “İlk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülecek davalar” başlıklı 24. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay tarafından karara bağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı; “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçesinin, davacının dava açma ehliyeti olup olmadığı yönünden inceleneceği; “İlk inceleme üzerine verilecek karar” başlıklı 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, davacının, iptali istenen işlem yönünden dava açma ehliyetinin bulunmaması halinde davanın reddine karar verileceği kurallarına yer verilmiş olup aynı Kanunun “Dava Açma Süresi” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu; 4. fıkrasında ise ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasına, 6322 sayılı Kanun’un 37. maddesiyle eklenen (i) bendinde; “Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı. Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.” kuralı düzenlenmiştir.
04/02/2021 tarih ve 31385 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının 2. maddesinde; “13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi hükümlerine göre, kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unun kurum kazancının tespitinde indirimi kabul edilmez.” düzenlemesine, 3. maddesinde ise “Bu Karar, 1/1/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” düzenlemesi yer almıştır.
25/05/2021 tarih ve 31491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 1. maddesinde yer alan, “Finansman gider kısıtlaması” başlıklı alt bölümünde; yabancı kaynakların bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynakların toplamını ifade ettiği belirtilmiştir.
Aynı Tebliğ’in “11.13.2. Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem” başlıklı bölümünde; “Gider kısıtlaması kapsamında olup bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, her bir geçici vergilendirme döneminin son günü itibarıyla finansman gider kısıtlaması öncesi Vergi Usul Kanununa göre çıkaracakları bilanço esas alınmak suretiyle öz kaynak ve yabancı kaynak mukayesesi yaparak finansman gider kısıtlamasına tabi olup olmayacaklarını tespit edeceklerdir.
Yıllık dönemde; hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükelleflerde 31 Aralık tarihli bilanço, özel hesap dönemini kullanan mükelleflerde ise hesap döneminin son günü itibarıyla çıkarılacak bilanço esas alınacaktır.
Dolayısıyla, finansman gider kısıtlaması ilk defa 2021 yılının birinci geçici vergilendirme dönemi itibarıyla dikkate alınacaktır.”
11.13.3. “1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” başlıklı bölümünde; “Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan finansman gider kısıtlamasına ilişkin düzenleme 1/1/2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olup bu tarihten itibaren (bu tarih dahil) sağlanan finansman hizmetleri veya akdedilen kredi sözleşmeleri nedeniyle oluşan finansman giderleri, 3/2/2021 tarihli ve 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 1/1/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemlerine uygulanmak üzere yürürlüğe giren finansman gider kısıtlamasının hesabında dikkate alınacaktır.
Bu nedenle, dönem sonu itibarıyla kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, 1/1/2013 tarihinden itibaren sağlanan yabancı kaynaklara ilişkin olarak mahiyet ve tutar itibarıyla 1/1/2021 tarihinden itibaren kesinleşen gider ve maliyet unsurları gider kısıtlamasına tabi tutulacaktır.
Öte yandan, 1/1/2021 tarihinden önce mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşerek tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereği 2020 ve önceki yıllarda kurum kazancının tespitinde dikkate alınmış olan finansman giderlerinin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması söz konusu olmayacaktır.”
11.13.8. “Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu” başlıklı bölümünde; “Finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin gider kısıtlaması uygulamasında söz konusu gelir ve giderlerini birbiri ile mukayese etmek suretiyle netleştirmeleri mümkün olmayıp finansman giderleri toplamının gider kısıtlaması