📜 Danıştay Karar Künyesi
2. Daire – 2023/6086 – 2024/3808 – 27.06.2024
🔎 Karar Özeti
Danıştay İkinci Dairesi, Isparta İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli davacının disiplin soruşturması sonucunda verilen meslekten çıkarma cezasının, zamanaşımı nedeniyle kaldırıldığına dair İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemini reddetti. Karar, disiplinsiz eylemlerin sübuta erdiği ve geçerli hukuk kurallarına uygun olarak değerlendirildiği kanaatine dayanmaktadır.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2023/6086
Karar No : 2024/3808
KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Isparta İl Emniyet Müdürlüğünde 3. sınıf emniyet müdürü rütbesinde belge yönetim şube müdürü olarak görev yapan davacı tarafından, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yaptığı dönemdeki eylemleri nedeniyle hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 12. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası verilmesi gerekmekte iken, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 127. maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle soruşturma dosyasının işlemden kaldırılmasına ilişkin … günlü, … sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Beşinci Dairesinin 21/12/2017 günlü, E:2016/20948, K:2017/24778 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle yeniden yapılan inceleme sonucunda davanın reddi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın onanmasına dair Danıştay İkinci Dairesinin 05/04/2023 günlü, E:2021/19168, K:2023/1821 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
KARAR DÜZELTME TALEBİNDE
BULUNANIN İDDİALARI : Davacı tarafından; yargılama aşamasında ileri sürdüğü hususların karşılanmadığı, zamanaşımı nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı durumlarda fiilin sübuta erip ermediği hususunda inceleme yapılamayacağı, nitekim eski içtihatların da bu doğrultuda olduğu, hakkında isnat edilen eyleme yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, atılı suçun işlenmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN CEVABI : Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince; Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesi uyarınca adli yardım talebi Danıştay Beşinci Dairesinin 07/11/2018 günlü, E:2018/3848 sayılı kararıyla kabul edilmiş olan davacının, aynı Kanun’un 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.” düzenlemesi gereğince, adli yardım istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava daireleri ile idari veya vergi dava daireleri kurulları tarafından verilen kararların düzeltme yolu ile yeniden incelenebilmelerini gerektiren nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesinin 1. fıkrasında gösterilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, anılan daire ve kurulların kararın düzeltilmesi isteminde ileri sürülen nedenlerle bağlı oldukları belirtilmiş bulunmaktadır.
Dilekçede ileri sürülen düzeltme nedenlerinin anılan maddede sayılan nedenlere uymadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan; davacı hakkında isnat edilen eyleme yönelik … Cumhuriyet Başsavcılığının … günlü, Soruşturma No:…, Karar No:… sayılı kararıyla, “… yapılan araştırmada şüphelinin, 22/07/2008 – 30/07/2009 tarihleri arasında Teknik Büro Amirliğinde görevli olduğunun tespit edildiği, soruşturma kapsamında tespiti yapılabilen hukuka aykırı not girişlerine ait en eski CMK 135 karar tarihinin 12/04/2011 olduğu, dolayısıyla soruşturmaya konu hukuka aykırı not girişlerinin yapılması ve bunların silinmemesi eylemlerinin tamamının şüphelinin Teknik Büro Amirliğinde görevden ayrılmasından sonraki dönemde olduğu ve bunlardan sorumlu tutulamayacağı…” gerekçesiyle, kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği görülmektedir.
Ancak, aralarında davacının da bulunduğu emniyet personelleri hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda hazırlanan rapor ve eki belgeler incelendiğinde; 22/07/2008 – 30/07/2009 tarihleri arasında İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde Teknik Bürodan Sorumlu Şube Müdür Yardımcısı olan davacının, yasal olmayan TibNOT projesinin kurulumunu sağladığı, kendi ifadesinde “TibNOT projesini çalışma ajandası ya da müsvedde program olarak değerlendirilecek bir bilgisayar programı olduğu, sadece soruşturmacıların soruşturma evrakı hazırlarken hatırlatma ve soruşturma gereklerini yapma amacıyla kullandıkları program olduğundan herhangi bir kanun ya da yönetmelik ile hazırlanmış bir program olmadığı, TibNOT’ta kaydedilmiş olan notlar kanunen soruşturma sonrasında imha edilmesi gereken kayıtlardan olmayıp müsvedde niteliğindeki kayıtlar olduğundan imha ile ilgili bir talimat vermediği” şeklindeki beyanı ile TibNOT’u kullandığı, yasal dayanağını araştırmadığı, adli verilerin imhası ile ilgili talimat vermediği, kanunda öngörülen süre içinde silinmeyen ve TibNOT isimli projede takipsizlik kararı verilen 11 soruşturma dosyasına ait 393 adli kaydın (ses, tape, not, hedef şahıs bilgileri, iletişim bilgileri, açıklama gibi verilerin) bulunduğu, yine bu soruşturmaya ait veriler incelendiğinde suç soruşturmasıyla ilgili olmayan özel hayatı ihlal eder nitelikte kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedildiği, adli dinleme sırasında elde edilen suç ve suçluyu ortaya çıkarmaya katkısı olmayacak kişisel veriler ile iletişim verilerinin yasalara aykırı olarak başka bir bilgisayar sistemine kaydedilmesi ve istendiği kadar saklanıp depolanarak bir arşiv oluşturulmasının Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı (TİB) – Kanuni Dinleme Modülü (KDM)’nün yerine oluşturulan TibNOT-TibNET arayüz programı ile mümkün kılındığı, belge niteliği taşıyan ve TİB tarafından iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması amacıyla kurulan TİB-KDM bilgisayar programının ve sisteminin değiştirilerek yanlış biçimde işlemesini sağladığı hususlarında tespitlerin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; her ne kadar davacı tarafından, “hukuka aykırı not girişlerinin yapılması ve bunların silinmemesi” eylemlerine yönelik amirlik görevlerinden doğan gözetim ve denetim yükümlülüğü esas alınarak ceza soruşturması sonucunda hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına yönelik karar verildiği ve bu nedenle kararın düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; TEM Şube Müdürlüğünde Teknik Bürodan Sorumlu Şube Müdür Yardımcısı olan davacının üstlendiği görev, yetki ve sorumluluğu ile yukarıda yer verilen eylemleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, disiplin hukuku yönünden isnat edilen eylemin sübuta erdiği sonuç ve kanaatine varılmakla, davacının iddiasına itibar edilmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. KARAR DÜZELTME İSTEMİNİN YUKARIDA YER ALAN AÇIKLAMAYLA REDDİNE,
2. Karar düzeltme giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, davacının adli yardım istemi kabul edildiğinden adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan karar düzeltme aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Mahkemesince müzekkere yazılmasına 27/06/2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun 83. maddesinin birinci cümlesi uyarınca yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün “Yazılı kağıt, belge ve kayıtlar üzerinde işlenen yasak fiiller” başlıklı 12. maddesinde; herhangi bir işe ilişkin yazılı kağıt, belge, mikrofilm aslı veya kopyalarını kasıtlı olarak yok eden, ortadan kaldıran ya da belge niteliği taşıyan bilgisayar programlarını, dosyalarını, verilerini hukuka aykırı olarak ele geçiren, başkasına zarar vermek üzere kullanan, tahrip eden, değiştiren, silen, sistemin işlemesine engel olan ya da yanlış biçimde işlemesini sağlayanlara uzun süreli durdurma cezasının üst sınırının verileceği; anılan fiiller, Devlet veya kişileri zarara uğratmış ya da hizmetin gecikmesine, durmasına veya aksamasına neden olmuşsa, durumun ağırlığına ya da zararın derecesine göre meslekten çıkarma cezası verilebileceği de öngörülmüştür.
Anayasa Mahkemesinin 13/01/2016 günlü, E:2015/85, K:2016/3 sayılı kararı ile 3201 sayılı Kanun’un 83. maddesinin birinci cümlesinin iptaline karar verilmesi sonrasında, 08/03/2018 günlü, 30354 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 8/5-(ç)-11. maddesinde; “Göreve ilişkin her türlü yazılı kağıt, belge, mikrofilm aslı veya kopyalarını kasıtlı olarak yok etmek, ortadan kaldırmak ya da belge niteliği taşıyan bilgisayar programlarını, dosyalarını, verilerini hukuka aykırı olarak ele geçirmek, başkasına zarar vermek üzere kullanmak, tahrip etmek, değiştirmek, silmek, sistemin işlemesine engel olmak ya da yanlış biçimde işlemesini sağlamak” fiili, yirmidört ay uzun süreli durdurma cezası gerektiren eylemler arasında sayılmış, aynı Kanun’un “Ağırlaştırıcı nedenler” başlıklı 10/3. maddesinde ise; yazılı kağıt, belge ve kayıtlar üzerinde işlenen yasak fiiller, Devlet veya kişileri zarara uğratmış ya da hizmetin gecikmesine, durmasına veya aksamasına neden olmuşsa durumun ağırlığına ya da zararın derecesine göre meslekten çıkarma cezası verilebileceği belirtilmiştir.
Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için; disipline aykırı eylem veya işlemlerinin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak bu eyleme uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.
Belirtilen hususlarla birlikte; Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun, Karar Tarihi:02/07/2020, Başvuru Numarası:2016/14253 olan “Barış Baş” dosyasında verdiği kararın 56. paragrafında; “Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Kürşat Eyol, § 30).”, 58. paragrafında ise; “Adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak kişiyi suçlu ilan etmesi veya bu bağlamda birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir. Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir (Galip Şahin, § 48; M.I., B. No: 2012/1268, 30/12/2014, § 50). Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175, 20/2/2014, § 36). Kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleri gerekmektedir (Galip Şahin, § 47).” değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir.
Somut uyuşmazlıkta; davacının, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yaptığı dönemdeki eylemleri nedeniyle hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 12. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası verilmesi gerekmekte iken, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 127. maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle soruşturma dosyasının işlemden kaldırılmasına ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmış olup; söz konusu eylemlere yönelik davacı hakkında yürütülen ceza soruşturması sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 16/11/2021 günlü, Soruşturma No:2021/180577, Karar No:2021/126142 sayılı kararıyla davacının, ” … herhangi bir şekilde not girişi yapmasının söz konusu olmadığı ancak soruşturma konusu not girişini yapan görevlilerden olmamakla birlikte, 2009 – 2012 yılları arasında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde Başkomiser rütbesi ile görev alması nedeniyle bu not girişlerinin yapılmasında ve silinmemesinde, amirlik görevlerinden doğan gözetim ve denetleme yükümlülükleri bulunduğu, bu yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiası ile dosyada şüpheli olduğu ancak yapılan araştırmada şüphelinin, 22/07/2008 – 30/07/2009 tarihleri arasında Teknik Büro Amirliğinde görevli olduğunun tespit edildiği, soruşturma kapsamında tespiti yapılabilen hukuka aykırı not girişlerine ait en eski CMK 135 karar tarihinin 12/04/2011 olduğu, dolayısıyla soruşturmaya konu hukuka aykırı not girişlerinin yapılması ve bunların silinmemesi eylemlerinin tamamının şüphelinin Teknik Büro Amirliğinde görevden ayrılmasından sonraki dönemde olduğu ve bunlardan sorumlu tutulamayacağı…” gerekçesiyle, kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği görülmektedir.
Bu bağlamda, yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezası verilebilmesi için, suça esas fiilin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, hukuken geçerli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillere dayanması gerektiği; aksi durumda; Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları ile güvence altına alınmış bulunan masumiyet karinesinin ihlali sonucunun doğabileceği açıktır.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda; davacının, disiplin soruşturması kapsamında isnat edilen fiillerinin aynı zamanda Türk Ceza Kanunu bakımından da suç olması ve bu suçlamaların karşılığı olarak “hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek” ve “kanunen yok edilmesi gereken verileri yok etmemek” suçlarında yapılan ceza soruşturmasında, hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle, üzerine atılı fiili işlediğinin sübuta ermediği sonucuna varıldığından, kararın düzeltilmesi isteminin kabulüyle Dairemiz kararının kaldırılarak, davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.