📜 Danıştay Karar Künyesi
6. Daire – 2022/3408 – 2023/5328 – 30.05.2023
🔎 Karar Özeti
Danıştay, Selçuklu Belediyesi tarafından yapılan acele kamulaştırma kararını iptal ederek, ilgili alanda acelelik durumunun ve kamu yararının olmadığına hükmetti.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/3408
Karar No : 2023/5328
DAVACI: … İthalat İhracat Hediyelik Eşya Turizm ve Otomotiv Ltd. Şti.
VEKİLİ: Av. …
DAVALILAR:
1- … – …
VEKİLİ: Av. …
2- … Belediye Başkanlığı – …
VEKİLİ: Av. …
İSTEMİN KONUSU: Konya İli, Selçuklu İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen yenileme alanı kapsamında bulunan ve listede yer alan taşınmazların, alanda yürütülen kentsel yenileme projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 08/04/2022 tarih ve 31803 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 07/04/2022 tarih ve 5415 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu işlemin sebep ve amacının yeterli inceleme, araştırma ve somut nedenlere dayanmadığı, acele kamulaştırma için gerekli olan olağanüstü durum ve acelecilik ile amaçlanan üstün kamu yararının somut olayda bulunmadığı, davaya konu mahallenin şehir merkezine 10 km mesafede olduğu, şehir merkezi gibi bir yer olmadığı için acelelik halinin bulunmadığı, 5366 sayılı Kanunda ve 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında acele kamulaştırmanın öngörülmediği, 10/07/2020 tarihinden bu yana yenileme alanı kapsamında hiçbir işlem yapılmadığı, belediye tarafından dağıtılan ilanlarda hemen kamulaştırma yapılmayacağı, etap etap ve icap ederse son çare olarak kamulaştırma yapılacağının ilan edildiği, bu ilan ile acelelik halinin bulunmadığının itiraf edildiği, Selçuklu Belediyesince dava konusu işlemde yer alan tüm parsellerin kamulaştırılmasının amaçlanmadığı, dava konusu işlemin taşınmaz maliklerini normal şartlar altında kabul edilmesi mümkün olmayan şartlara zorlayabileceği, dava konusu işlemde kamu yararının bulunmadığı, tarihi dokuya uygun mimari projeyle birlikte Selçuklu Belediyesine yapı ruhsatı almak amacıyla başvuru yapıldığı halde 3 yıldır yapı ruhsatı verilmediği, davalı belediye dağıttığı afiş ve ilanlar ile acele kamulaştırmayla tarihi dokuya uygun yapılaşmayı amaçladığını, dokuya uygun yapı yapmak isteyenlerin taşınmazlarının kamulaştırılmayacağını ifade ettiği halde başvuru yapanların çeşitli bahanelerle oyalandığı ileri sürmektedir.
DAVALILARIN SAVUNMASI:
1- Davalılardan Cumhurbaşkanlığı tarafından, davanın süresinde açılmadığı, dava konusu işlemin hukuka ve Kanuna uygun olduğu, hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
2- Davalılardan Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından; davanın süresinde açılmadığı, Sille Mahallesi kentsel sit alanının 10/07/2020 tarih ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 5366 sayılı kanunun 2. maddesi uyarınca yenileme alanı olarak belirlendiği, yenileme alanındaki uygulamaların etaplar halinde yapılması, uygulama aşamasında taşınmaz malikleri ile anlaşma yoluna gidilmesi, anlaşma sağlanamaması halinde ise tarihi çevrede yapılanma ilkelerinin uygulanması, çevresel ve görsel uyumsuzlukların giderilmesi, toplumsal ve sosyal problemler oluşturabilecek teknik ve sosyal alt yapı ve üst yapı eksikliklerinin giderilmesi, uygulamanın projeyle eş zamanlı ve etap programına uygun ivedilikte tamamlanabilmesi amacıyla acele kamulaştırma yapılmasının amaçlandığı, kamu yararının bulunduğu, Sille Mahallesinin yıpranan tarihi ve kültürel varlıklarının yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması, gelecek nesillere aktarılmasının amaçlandığı, dava konusu parsel henüz herhangi bir etap kapsamına alınmadığından, bir etaba dahil edildikten ve yenileme projeleri hazırlandıktan sonra yenileme uygulamalarının yenileme programına uygun olarak yapılması hususunda malikleri ile anlaşma yoluna gidileceği, 5366 sayılı Kanun gereği uygulamanın projeyle eşzamanlı ve etap programına uygun olarak ivedilikte tamamlanabilmesi, mülkiyet sorunu olan taşınmazların ivedilikle çözüme kavuşturularak proje takviminin aksamaması, alanda bulunan yapıların yıpranmış ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş olmasından kaynaklı beklenmeyen çökme, yıkılma vb. durumlarda hızlı tedbir ve müdahale gerektiğinden acele kamulaştırma yapılmasının elzem olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava konusu acele kamulaştırma kararının davaya konu parsele ilişkin kısmının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava; Konya İli, Selçuklu İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen yenileme alanı kapsamında bulunan ve listede yer alan taşınmazların, alanda yürütülen kentsel yenileme projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 08/04/2022 tarih ve 31803 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 07/04/2022 tarih ve 5415 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarelerin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Anayasa’nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa’ya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkün olup buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır.
Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 Nolu Protokolü’yle de mülkiyet hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve bu hakkın orantılılık ilkesi çerçevesinde kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
2942 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için kamu yararı kararı alınmasına gerek bulunmamakta olup, yetkili icra organı tarafından kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınması yeterli görülmüştür.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde ise; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği kuralına yer verilmiştir.
5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; ”Bu Kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000’in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır. Bu Kanun, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda oluşturulacak olan yenileme alanlarının tespitine, teknik altyapı ve yapısal standartlarının belirlenmesine, projelerinin oluşturulmasına, uygulama, örgütlenme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları kapsar.” hükmüne, 2. maddesinde “Yenileme alanları; il özel idarelerinde il genel meclisinin ve belediyelerde belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince ve büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince bu konuda alınan kararlar, Cumhurbaşkanına sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe belediye meclislerince alınan kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması üzerine Cumhurbaşkanına sunulur.
Cumhurbaşkanı projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir.
Cumhurbaşkanınca kabul edilen alanlardaki uygulama bir program dahilinde etap etap projelendirilebilir.
Etap proje ve programları, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde valinin onayı ile uygulamaya konulur. Belirlenen alan sınırları içindeki tüm taşınmazlar, belediyece ve il özel idaresince hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanmasını müteakip bu Kanuna göre yapılacak yenileme projesi hükümlerine tâbi olurlar. Büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme projeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerince hazırlanması ve meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer. Buna göre kamulaştırma ve uygulama yapılır.
Yenileme alanlarının teknik altyapı ve yapısal standartların oluşturulması, bu alanların yönetimi ile örgütlenme ve uygulama alanlarında bulunan hak sahiplerinin veya bölge halkının katılımına dair usûl ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
” hükmüne, 3. maddesinin 1. fıkrasında; “Yenileme alanları olarak belirlenen bölgelerde il özel idaresi ve belediye tarafından hazırlanan veya hazırlatılan yenileme projeleri ve uygulamaları ilgili il özel idareleri ve belediyeler eliyle yapılır veya kamu kurum ve kuruluşları veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırılarak uygulanır. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir” hükmüne, 3. maddesinin 7. fıkrasında; ”Yenileme projelerini onaylamak üzere 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 51 inci maddesine göre gerektiği kadar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu oluşturulur. Kurulca onaylanan projeler, il özel idaresi veya belediyece uygulanır.” hükmüne, 3. maddesinin maddenin 9. fıkrasında; ”Yenileme projeleri, uygulama alanı içerisinde bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların imar mevzuatında öngörülen projelerinden oluşur.” hükmüne, 4. maddesinin 3. fıkrasında ise; “Yenileme alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Anlaşma sağlanamayan hallerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ilgili il özel idaresi ve belediye tarafından kamulaştırılabilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak kamulaştırmalar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte incelenip değerlendirilmesinden; 5366 sayılı Kanun ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca sit alanı olarak tescil ve ilan edilmiş olan bölge ve bu bölgelere ait koruma alanları içinde yer alan yıpranmış ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş alanların, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasının amaçlandığı, yenileme alanı olarak ilan edilen alanlardaki uygulamanın bir program dahilinde etap etap projelendirilebileceği, hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca onaylanmasını müteakiben belediye tarafından uygulanabileceği anlaşılmaktadır
Diğer taraftan; 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca taşınmazların bir an önce kullanılmasına ihtiyaç duyulan, kamu düzenine ilişkin olarak acelelik halinin bulunduğu durumlarda Cumhurbaşkanınca, taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilebilmektedir.
Acelelik koşulunun kamu düzenine ilişkin olması gerektiği ve kamu yararının ise, olağan kamulaştırma usulü ile sağlanması amaçlanan kamu yararından farklı olarak, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren, aceleliği zorunlu kılan bir yarar olduğu açıktır.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazların acele kamulaştırılmasına yönelik şartların oluşup oluşmadığı, yani acelelik durumunun bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davaya konu parselin de bulunduğu alana ilişkin Konya Büyükşehir Belediye Meclisinin 14/08/2015 tarih ve 1069 sayılı kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli Sille Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planının, Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 18/05/2016 tarih ve 3664 sayılı uygun görüşü ile onaylandığı; 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile; aralarında davaya konu taşınmazın da bulunduğu Konya İli, Selçuklu İlçesi, Sille Mahallesi sınırları içerisinde bulunan alanın, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca yenileme alanı olarak ilan edildiği; dava konusu 07/04/2022 tarih ve 5415 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile de, Konya İli, Selçuklu İlçesi, Sille Mahallesi sınırları içerisinde 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen yenileme alanı kapsamında bulunan ve listede yer alan taşınmazların, alanda yürütülen kentsel yenileme projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verildiği;anılan acele kamulaştırma kararının davacıya ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda davalılardan Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından, yenileme alanındaki uygulamaların etaplar halinde yapıldığı, yenileme alanında birinci ve ikinci etap programlarının meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediye başkanının onayıyla yürürlüğe konulduğu ve bu etaplara ilişkin yenileme projelerinin Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylandığı, ancak davaya konu parselin bu etaplar kapsamında bulunmadığı, dava konusu parsel henüz herhangi bir etap kapsamına alınmadığından, bir etaba dahil edildikten ve yenileme projeleri hazırlandıktan sonra yenileme uygulamalarının yenileme programına uygun olarak yapılması hususunda malikleri ile anlaşma yoluna gidileceği, 5366 sayılı Kanun gereği uygulamanın projeyle eşzamanlı ve etap programına uygun olarak ivedilikle tamamlanabilmesi, mülkiyet sorunu olan taşınmazların ivedilikle çözüme kavuşturularak proje takviminin aksamaması gerekçesiyle acele kamulaştırma kararının alındığı, dolayısıyla davaya konu parselin herhangi bir etaba dahil edilmediği ve yenileme projesinin bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda; davaya konu taşınmazın herhangi bir etaba dahil edilmediği, davaya konu taşınmazın bulunduğu alana ilişkin yenileme projesinin bulunmadığı, hazırlanacak yenileme projelerinin kültür varlıklarını koruma kurulunca onaylanmasını müteakiben belediye tarafından uygulanabileceği, dolayısıyla bu işlemlerin belirli bir zaman alacağı dikkate alındığında, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde öngörülen acelelik halinin bulunmadığı anlaşılmakla, dava konusu acele kamulaştırma işleminde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davaya konu parselinde bulunduğu alana ilişkin Konya Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli Sille Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planı, Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun … tarih ve … sayılı uygun görüşü ile onaylanmıştır.
10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile; aralarında davaya konu taşınmazın da bulunduğu Konya İli, Selçuklu İlçesi, Sille Mahallesi sınırları içerisinde bulunan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca alan yenileme alanı olarak ilan edilmiştir.
Dava konusu 07/04/2022 tarih ve 5415 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, Konya İli, Selçuklu İlçesi, Sille Mahallesi sınırları içerisinde 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen yenileme alanı kapsamında bulunan ve listede yer alan taşınmazların, alanda yürütülen kentsel yenileme projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacıya ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 1. maddesinde; “Bu Kanun; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzelkişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenler.” hükmüne ve 6. maddesinin son fırkasında; “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur.” hükmüne, 6. maddesinde “….Cumhurbaşkanı veya bakanlıklar tarafından verilen kamu yararı kararlarının ayrıca onaylanması gerekmez.
Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınır.” hükmüne, 27. maddesinde ise; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; ”Bu Kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000’in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır. Bu Kanun, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda oluşturulacak olan yenileme alanlarının tespitine, teknik altyapı ve yapısal standartlarının belirlenmesine, projelerinin oluşturulmasına, uygulama, örgütlenme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları kapsar.” hükmüne, 2. maddesinde “Yenileme alanları; il özel idarelerinde il genel meclisinin ve belediyelerde belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince ve büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince bu konuda alınan kararlar, Cumhurbaşkanına sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe belediye meclislerince alınan kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması üzerine Cumhurbaşkanına sunulur.
Cumhurbaşkanı projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir.
Cumhurbaşkanınca kabul edilen alanlardaki uygulama bir program dahilinde etap etap projelendirilebilir.
Etap proje ve programları, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde valinin onayı ile uygulamaya konulur. Belirlenen alan sınırları içindeki tüm taşınmazlar, belediyece ve il özel idaresince hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanmasını müteakip bu Kanuna göre yapılacak yenileme projesi hükümlerine tâbi olurlar. Büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme projeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerince hazırlanması ve meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer. Buna göre kamulaştırma ve uygulama yapılır.
Yenileme alanlarının teknik altyapı ve yapısal standartların oluşturulması, bu alanların yönetimi ile örgütlenme ve uygulama alanlarında bulunan hak sahiplerinin veya bölge halkının katılımına dair usûl ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
” hükmüne, 3. maddesinin 1. fıkrasında; “Yenileme alanları olarak belirlenen bölgelerde il özel idaresi ve belediye tarafından hazırlanan veya hazırlatılan yenileme projeleri ve uygulamaları ilgili il özel idareleri ve belediyeler eliyle yapılır veya kamu kurum ve kuruluşları veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırılarak uygulanır. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir” hükmüne, 3. maddesinin 7. fıkrasında; ”Yenileme projelerini onaylamak üzere 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 51 inci maddesine göre gerektiği kadar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu oluşturulur. Kurulca onaylanan projeler, il özel idaresi veya belediyece uygulanır.” hükmüne, 3. maddesinin maddenin 9. fıkrasında; ”Yenileme projeleri, uygulama alanı içerisinde bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların imar mevzuatında öngörülen projelerinden oluşur.” hükmüne, 4. maddesinin 3. fıkrasında ise; “Yenileme alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Anlaşma sağlanamayan hallerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ilgili il özel idaresi ve belediye tarafından kamulaştırılabilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak kamulaştırmalar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davanın süresinde açılmadığı iddiası bakımından;
İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete’de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, usulüne uygun yazılı bildirimi üzerine otuz gün içinde veya öğrenme üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği, bu durumda 2577 sayılı kanunun 20/A maddesinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2015 tarihli, E:2014/5590, K:2015/891 sayılı ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararları da bu yöndedir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının davacıya tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı ve davacı tarafından öğrenme tarihi üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde davanın açıldığı anlaşılmış ve davalı idarelerin davada süre aşımı bulunduğu yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin Kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir Acele kamulaştırma usulü idareye kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden kamulaştırılan taşınmaza el koyma imkânı tanıyan olağanüstü bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile Mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Acele kamulaştırma usulü, olağan kamulaştırmada malik lehine getirilen usule ilişkin güvenceleri bertaraf etmemekte; yalnızca bu usullerin işletilmesinden önce idareye, kamulaştırılacak taşınmaza el koyma imkânı tanımaktadır. Taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise Asliye Hukuk Mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaza acele olarak ihtiyaç duyulması halinde, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca kamulaştırma acele usulle yapılmaktadır. Bu çerçevede, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca taşınmazların bir an önce kullanılmasına ihtiyaç duyulan, kamu düzenine ilişkin olarak acelelik halinin bulunduğu durumlarda Cumhurbaşkanınca, taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilebilmektedir.
Acelelik koşulunun kamu düzenine ilişkin olması gerektiği ve kamu yararının ise, olağan kamulaştırma usulü ile sağlanması amaçlanan kamu yararından farklı olarak, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren, aceleliği zorunlu kılan bir yarar olduğu açıktır.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazların acele kamulaştırılmasına yönelik şartların oluşup oluşmadığı, yani acelelik durumunun bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte incelenip değerlendirilmesinden; 5366 sayılı Kanun ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca sit alanı olarak tescil ve ilan edilmiş olan bölge ve bu bölgelere ait koruma alanları içinde yer alan yıpranmış ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş alanların, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasının amaçlandığı, yenileme alanı olarak ilan edilen alanlardaki uygulamanın bir program dahilinde etap etap projelendirilebileceği, hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca onaylanmasını müteakiben belediye tarafından uygulanabileceği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davalılardan Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından, yenileme alanındaki uygulamaların etaplar halinde yapıldığı, yenileme alanında birinci ve ikinci etap programlarının meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediye başkanının onayıyla yürürlüğe konulduğu ve bu etaplara ilişkin yenileme projelerinin Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylandığı, ancak davaya konu parselin bu etaplar kapsamında bulunmadığı, dava konusu parsel henüz herhangi bir etap kapsamına alınmadığından, bir etaba dahil edildikten ve yenileme projeleri hazırlandıktan sonra yenileme uygulamalarının yenileme programına uygun olarak yapılması hususunda malikleri ile anlaşma yoluna gidileceği, 5366 sayılı Kanun gereği uygulamanın projeyle eşzamanlı ve etap programına uygun olarak ivedilikte tamamlanabilmesi, mülkiyet sorunu olan taşınmazların ivedilikle çözüme kavuşturularak proje takviminin aksamaması gerekçesiyle acele kamulaştırma kararının alındığı, dolayısıyla davaya konu parselin herhangi bir etaba dahil edilmediği ve yenileme projesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davaya konu taşınmazın herhangi bir etaba dahil edilmediği, davaya konu taşınmazın bulunduğu alana ilişkin yenileme projesinin bulunmadığı, hazırlanacak yenileme projelerinin kültür varlıklarını koruma kurulunca onaylanmasını müteakiben belediye tarafından uygulanabileceği, dolayısıyla bu işlemlerin belirli bir zaman alacağı dikkate alındığında, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde öngörülen acelelik halinin bulunmadığı sonucuna varılmakla, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının davaya konu parsele ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. maddesinde, davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması; ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri; davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukukî sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması hâlleri, birden çok kişinin birlikte dava açabilecekleri gibi, aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği ihtiyari dava arkadaşlığı olarak hükme bağlanmıştır.
03/09/2022 tarih ve 31942 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Seri davalarda ücret” başlıklı 22. maddesinde, “İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda on dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %25’i oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir.” kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu 07/04/2022 tarih ve 5415 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle, aynı davacı vekili tarafından Dairemizde toplam 33 ayrı dava açıldığı, dolayısıyla söz konusu davaların seri dava niteliğinde olduğu dikkate alındığında, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 22. maddesi uyarınca toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin % 50’si oranında avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, uyuşmazlıkta avukatlık ücretinin % 50’si oranında avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
Dava konusu acele kamulaştırma kararının davaya konu parsele ilişkin kısmının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 22. maddesi uyarınca avukatlık ücretinin % 50’si olan …-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
4.Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/05/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Dava, Konya İli, Selçuklu İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde 10/07/2020 tarihli ve 2743 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen yenileme alanı kapsamında bulunan ve listede yer alan taşınmazların, alanda yürütülen kentsel yenileme projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 08/04/2022 tarih ve 31803 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 07/04/2022 tarih ve 5415 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Numaralı Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde, “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Bu husus Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da ortaya konulmuştur.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde bu olağan kamulaştırmanın usül ve şartları düzenlenmiştir.
Anılan Kanun’un 27. maddesinde ise “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kanunun 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem şeklinde düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisinde Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda, üçüncü koşul olan aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar verilebilmesi için de kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin maddede yer alan diğer iki koşula paralel nitelik taşıması gerekmektedir.
Taşınmazın mülkiyetinin kamu hizmetini yürütecek olan idareye geçmesine ilişkin Kamulaştırma Kanununun 3. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca yapılan (olağan) kamulaştırma işlemi ile mülkiyetin malikin üzerinde kalmasına rağmen taşınmaza el konularak kullanımının idareye geçmesine ilişkin Kanun’un 27. maddesinde düzenlenen acele kamulaştırma işlemi aynı taşınmaza ilişkin olsa da farklı işlemlerdir. İdare doğrudan olağan kamulaştırma yapabileceği gibi olağanüstü bazı durumlarda önce acele kamulaştırma işlemi tesis edip sonra kamulaştırma işlemini tamamlayabilir. Acele kamulaştırma ile taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Taşınmazın maliki, taşınmazına el konulması üzerine acele kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açabileceği gibi asliye hukuk mahkemesinde açılan dava üzerine olağan kamulaştırmaya dönüşen işlemin iptali istemiyle de ayrıca dava açabilir.
Dolayısıyla acele kamulaştırma başlı başına ayrı bir kamulaştırma usulü olmayıp kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmasına ve mülkiyetin idareye geçmesine kadar taşınmaza el konularak kullanım hakkının idareye geçmesini sağlayan bir işlemdir. Nitekim Cumhurbaşkanınca kamulaştırma kararı değil kamulaştırmayı yapacak olan idarenin istemi üzerine “acelelik” kararı alınmaktadır. Bu nedenle acele kamulaştırma ve kamulaştırma işlemlerinin yargı denetimi de farklı olacaktır. Kamulaştırma işleminin kamu yararına ve kanunlarda belirtilen hükümlere ve kamulaştırma usulüne uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilmesi gerekirken acele kamulaştırma işleminde acelelik durumunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Genel olarak tüm idari işlemlerin nihai amacı kamu yararı olmak zorundadır. Bu itibarla kamu yararının bulunmadığı kamulaştırma işlemlerinde acelelik durumunun olmadığı açık olmakla birlikte kamu yararı bulunan işlemlerde her zaman acelelik halinin bulunmadığı, olağan kamulaştırma ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesiyle kamu yararının gerçekleşebileceği tabidir.
Hukuk devletinde idarenin, acele kamulaştırma işlemi tesis edebilmesi için, olağanüstü durumlar karşısında, kamulaştırmaya konu taşınmaza daha acil olarak ihtiyaç duyması, idarenin anılan taşınmazı bir an önce kullanmaya başlamaya muhtaç olması, bir başka ifadeyle, acil kamu yararının gerçekleşebilmesi için olağan usulden ayrılmasının zorunlu olması gerekir.
Bu doğrultuda, Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde, olağan dışı hallerde, belli şartların varlığına bağlı olarak, kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden, idarenin, kamulaştırılan taşınmaza el koymasına izin verilmiş ve acele kamulaştırma olağanüstü ve istisnai bir yöntem olarak düzenlenmiştir. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Burada malik lehine olağan kamulaştırmada getirilen usule ilişkin güvenceler bertaraf edilmekte ve taşınmazın mülkiyeti geçmeden, idareye, taşınmazı el koyarak kullanma, ondan yararlanma ve üzerinde birtakım tasarrufta bulunma yetkisi verilmektedir. Bu işlem, malikin mülkiyet hakkını kısıtlayan bir sonuç doğuracağından, taşınmaza el konulmasında amaçlanan kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasındaki dengenin korunması ve bu kapsamda acelelik halinin değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
Acelecilik kararı verilen taşınmaz doğrudan idare adına geçmemekte bu hususta gerekli evraklar mahkemeye verilmekte ve mahkeme kararı ile taşınmaza el konulmaktadır. Dolaysıyla acele kamulaştırma işlemlerinde Cumhurbaşkanınca verilen acele kamulaştırma kararının idari yargıda Danıytayca incelenmesinde “acelecilik” halinin incelenmesi, adli mahkemece yapılacak incelemede de 27. maddede öngörülen diğer hususların incelenerek başvurunun uygun bulunması durumunda el koyma kararı vermesi gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca verilen acele kamulaştırma kararlarının hukuki yönden incelenmesi sırasında anılan maddede öngörülmeyen hususların değerlendirilerek eksiklik ya da hukuki yönden sakatlık olarak görülmesi durumunda anılan maddede Cumhurbaşkanına verilen yetkinin kullanılamaması sonucunu doğurabilir. Diğer kanun ve yönetmeliklerde yer alan düzenlemelere uyulup uyulmadığının ancak kamulaştırma kararına karşı açılacak dava sırasında incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda içeriği yazılı Kanun’un 27. maddesinde üç durumda acele kamulaştırma ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmış olup üç durumdan biri olan “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak haller” kapsamında tesis edilen dava konusu işlemin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle acele kamulaştırma, istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartların idarece ortaya konulup konulmadığı değerlendirilmelidir.
Dosyanın incelenmesinden, Konya İli, Selçukl