📜 Danıştay Karar Künyesi
6. Daire – 2023/5973 – 2024/2586 – 30.04.2024
🔎 Karar Özeti
Danıştay, 380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesi kapsamında gerçekleştirilen acele kamulaştırma işleminin hukuka uygun olduğuna karar verdi ve davacının mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine hükmetti.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2023/5973
Karar No : 2024/2586
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …-ANKARA
VEKİLİ : Av. …
2- … Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : “380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesi” kapsamında, karar eki haritada gösteren güzergaha isabet eden taşınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet şeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına ilişkin 26/01/2023 tarih ve 32085 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25/01/2023 tarih ve 6735 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, Çanakkale İli, Lapseki İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Somut olayda acele kamulaştırmanın yasal şartlarının mevcut olmadığı, mülkiyet hakkının ihlal edildiği, usul ve yasaya aykırı olan dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
DAVALILARIN SAVUNMALARI : 1. Cumhurbaşkanlığı tarafından, usule ilişkin olarak, davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususu re’sen incelenerek, süresi içinde açılmadığının tespit edilmesi halinde bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği; esasa ilişkin olarak ise, TEİAŞ Genel Müdürlüğünün … tarihli, … sayılı yazısıyla, “380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı güzergahına isabet eden taşınmazların kamulaştırma çalışmalarının acele kamulaştırma yöntemiyle yapılabilmesi için 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı kararı alınmasının talep edildiği, söz konusu talep doğrultusunda, usul ve yasaya uygun olarak dava konusu işlemin tesis edildiği, davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
2. Türkiye Elektrik İletişim AŞ Genel Müdürlüğü tarafından, usule ilişkin olarak, dava konusu taşınmazın Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmesi amacıyla açılan … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D. İş sayılı davasının derdest olduğu, söz konusu dosya üzerinden davacıya henüz bir tebligat yapılmadan ve acele el koyma kararı verilmeden, Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca açılmış bir tespit ve tescil davası da olmadan davacının bakılan davayı açmasında hukuki yararının bulunmadığı, davanın gerek bu ve grekse İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinde gösterilen nedenlerle usulden reddine karar verilmesi gerektiği; esasa ilişkin olarak ise, dava konusu 380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesinin Türkgücü/Çorlu-Sütlüce 3-Lapseki 3 Enerji İletim Hattı+Deniz Altı Kablolarının devamı niteliğinde olduğu, 3. Çanakkale Boğazı Denizaltı Kablo Geçişinin gecikmesinin Trakya arz güvenliğinin sağlanamaması, elektrik kesintileri gibi sorunlara neden olacağı, bu nedenle 3. Çanakkale Boğazı Denizaltı Kablo Geçişi ile eş zamanlı olacak şekilde ve ivedilikle tesis edilmesi gereken İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı güzergahına isabet eden taşınmazların kamulaştırılmasında acele kamulaştırma usulünün tercih edildiği, dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olarak tesis edildiği, davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …’İN DÜŞÜNCESİ : Dava, 380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesi kapsamında ekli haritada gösteren güzergaha isabet eden taşınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet şeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına ilişkin 26.01.2023 tarihli, 32085 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.2023 tarihli, 6735 sayılı Cumhurbaşkanı kararının, Çanakkale ili, Lapseki ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Numaralı Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde, “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Bu husus Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da ortaya konulmuştur.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde bu olağan kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde, “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Taşınmazın mülkiyetinin kamu hizmetini yürütecek olan idareye geçmesine ilişkin Kamulaştırma Kanununun 3. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca yapılan (olağan) kamulaştırma ile mülkiyetin malikin üzerinde kalmasına rağmen taşınmaza el konularak kullanımının idareye geçmesine ilişkin Kanun’un 27. maddesinde düzenlenen acele kamulaştırma işlemi, aynı taşınmaza ilişkin olsa da farklı işlemlerdir. İdare doğrudan olağan kamulaştırma yapabileceği gibi olağanüstü bazı durumlarda önce acele kamulaştırma işlemi tesis edip sonra kamulaştırma işlemini tamamlayabilir. Acele kamulaştırma ile taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Taşınmazın maliki, taşınmazına el konulması üzerine acele kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açabileceği gibi asliye hukuk mahkemesinde açılan dava üzerine olağan kamulaştırmaya dönüşen işlemin iptali istemiyle de ayrıca dava açabilir.
Dolayısıyla acele kamulaştırma bir kamulaştırma usulü olmayıp kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması ve mülkiyetin idareye geçmesine kadar taşınmaza el konularak kullanım hakkının idareye geçmesini sağlayan bir işlemdir. Nitekim Cumhurbaşkanınca kamulaştırma kararı değil kamulaştırmayı yapacak olan idarenin istemi üzerine “acelelik” kararı alınmaktadır. Bu nedenle acele kamulaştırma ve kamulaştırma işlemlerinin yargı denetimi de farklı olacaktır. Kamulaştırma işleminin kamu yararına ve kanunlarda belirtilen hükümlere ve kamulaştırma usulüne uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilmesi gerekirken acele kamulaştırma işleminde acelelik durumunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu itibarla kamu yararının bulunmadığı kamulaştırma işlemlerinde acelelik durumunun olmadığı açık olmakla birlikte kamu yararı bulunan işlemlerde her zaman acelelik halinin bulunmadığı, olağan kamulaştırma ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesiyle kamu yararının gerçekleşebileceği tabidir.
Hukuk devletinde idarenin, acele kamulaştırma işlemi tesis edebilmesi için, olağanüstü durumlar karşısında, kamulaştırmaya konu taşınmaza daha acil olarak ihtiyaç duyması, idarenin anılan taşınmazı bir an önce kullanmaya başlamaya muhtaç olması, bir başka ifadeyle, üstün kamu yararının gerçekleşebilmesi için olağan usulden ayrılmasının zorunlu olması gerekir.
Bu doğrultuda, Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde, olağan dışı hallerde, belli şartların varlığına bağlı olarak, kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden, idarenin, kamulaştırılan taşınmaza el koymasına izin verilmiş ve acele kamulaştırma olağanüstü ve istisnai bir yöntem olarak düzenlenmiştir. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Burada malik lehine olağan kamulaştırmada getirilen usule ilişkin güvenceler bertaraf edilmekte ve taşınmazın mülkiyeti geçmeden, idareye, taşınmazı el koyarak kullanma, ondan yararlanma ve üzerinde birtakım tasarrufta bulunma yetkisi verilmektedir. Bu işlem, malikin mülkiyet hakkını kısıtlayan bir sonuç doğuracağından, taşınmaza el konulmasında amaçlanan kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasındaki dengenin korunması ve bu kapsamda acelelik halinin değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
Yukarıda içeriği yazılı Kanun’un 27. maddesinde üç durumda acele kamulaştırma ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmış olup üç durumdan biri olan “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak haller” kapsamında tesis edilen dava konusu işlemin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle acele kamulaştırma, istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartların idarece ortaya konulup konulmadığı değerlendirilmelidir.
Uyuşmazlıkta, davalı idarelerin savunma dilekçesinden, acele kamulaştırmanın dayanağı 380 kV İçdaş – Lapseki 3 EİH Projesinin, Türkgücü/Çorlu – Sütlüce 3 – Lapseki 3 EİH + Deniz Altı Kaploları Projesinin devamı niteliğinde olduğu, 3. Çanakkale Boğazı Denizaltı Kablo Geçişi Projesinin gecikmesinin, Trakya arz güvenliliğin sağlanamamasına, elektrik kesintilerine neden olacağı, 3. Çanakkale Boğazı Denizaltı Kablo Geçişinin ve 380 kV İçdaş – Lapseki 3 Enerji Nakil Hattının eş zamanlı olarak ivedi olarak tesis edilmesi gerektiği, bu nedenle kamulaştırmada acelelik durumunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda uyuşmazlığa konu taşınmazın kamulaştırılmasında, acelelik halinin olduğu sonucuna varıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi uyarınca işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
26/01/2023 tarihli, 32085 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25/01/2023 tarih ve 6735 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, “380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesi” kapsamında karar eki haritada gösterilen güzergaha isabet eden taşınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet şeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, anılan kararın, Çanakkale İli, Lapseki İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde, “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun “Kamulaştırma şartları” başlıklı 3. maddesinde, “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.” hükmüne yer verilmiş; “Kamu yararı kararı verecek merciler” başlıklı 5. maddesinde, kamu kurumları yararına kamulaştırmalarda yönetim kurulu veya idare meclisi, bunların olmaması halinde yetkili
idare organları tarafından kamu yararı kararı alınacağı düzenlenmiş; “Onay mercii” başlıklı 6. maddesinde kamu kurumları yönetim kurulu veya idare meclisleri veya yetkili idare organları tarafından alınmış olan kamu yararı kararlarının denetimine bağlı oldukları bakanın onayı ile tamamlanacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanunun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde ise, 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, idare tarafından, mal sahibi adına, 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği ve anılan Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktarın, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlenmiştir.
Öte yandan, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun “İletim faaliyeti” başlıklı 8. maddesinde, “(1) Elektrik enerjisi iletim faaliyeti, lisansı kapsamında münhasıran TEİAŞ tarafından yürütülür. TEİAŞ, bu Kanunla belirlenen faaliyetler dışında bir faaliyetle iştigal edemez. İletim faaliyetiyle birlikte yürütülmesi verimlilik artışı sağlayacak nitelikteki piyasa dışı bir faaliyetin yürütülmesi Kurumun iznine tabidir. İletim sistemi teknik ve teknik olmayan kayıplarını karşılamak amacıyla ve yan hizmetler piyasası kapsamında elektrik enerjisi veya kapasitesi satın alınması veya kiralanması ile iletim sistemi teknik ve teknik olmayan kayıplarını karşılamak için sözleşmeye bağlanan enerjinin, gerçekleşmeler nedeniyle fazlasının satışı bu hükmün istisnasıdır. (2) TEİAŞ’ın görev ve yükümlülükleri şunlardır: a) Kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve iletim sistemini elektrik enerjisi üretimi ve tedarikinde rekabet ortamına uygun şekilde işletmek ve gerektiğinde iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yatırımı yapmak…” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
I. Usule ilişkin olarak;
a) Süre aşımı iddiası yönünden:
İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete’de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, usulüne uygun yazılı bildirimi üzerine otuz gün içinde veya öğrenme üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği, bu durumda 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2015 tarihli, E:2014/5590, K:2015/891 sayılı ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararları da bu yöndedir.
Uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde, dava konusu işlemin davacıya tebliğ edilmediği, 03/07/2023 tarihinde e-devlet üzerinden yapılan araştırma sonucunda ilk olarak … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyasından haberdar olunduğu, anılan Mahkemeye telefonla ulaşılması üzerine de bakılan davaya konu Cumhurbaşkanı kararından haberdar olunduğu belirtilmiş; Dairemizin 10/08/2023 tarihli, E:2023/5973 sayılı ara kararına istinaden davalı idareler tarafından dosyaya sunulan savunma dilekçeleri ve eklerinde ise, dava konusu Cumhurbaşkanı kararının davacıya tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin dosyaya sunulamadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davacı vekili tarafından öğrenme tarihinden itibaren 30 gün içinde, 24/07/2023 (Söz konusu tarih aynı zamanda çalışmaya ara verme dönemine rastlamaktadır.) tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
b) İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının diğer bentleri yönünden:
Uyuşmazlıkta, İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının süre aşımına ilişkin (e) bendi dışında kalan diğer bentleri yönünden de anılan kanuna aykırılık görülmemiştir.
II. Esasa ilişkin olarak;
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak, bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma usulünde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, aynı Kanunun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanunun 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından aynı Kanunun 8. maddesine göre idarenin uzlaşma yoluyla satın alma usulünün denenmesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, aynı Kanunun 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir. Diğer bir deyişle, olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idareye kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, ilgili idarenin başvurusu üzerine, mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun’da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir istisnai usul olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle, Cumhurbaşkanınca acele kamulaştırma kararı alındıktan sonra makul süre içerisinde taşınmaza el konulması amacıyla Asliye Hukuk Mahkemesince ilgili idarenin başvurusu üzerine verilecek el koyma kararı, el konulan taşınmazdan yararlanma imkanı sağlamakta, tescile ilişkin karar verilmediğinden tapuda mülkiyetin el değiştirmesi sonucunu doğurmamaktadır.
Dolayısıyla, el koyma kararından sonra, idarenin taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayabilmesi için, kamulaştırma sürecinin diğer aşamalarını, yani olağan kamulaştırma prosedürünün gereklerini yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda; idare tarafından, taşınmazın uzlaşma yoluyla satın alınmasının denenmesi, uzlaşma sağlanamazsa, 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davası açılması gerekmektedir. Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında, Mahkemece taşınmaz malikine gönderilen ve 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabileceği ihtarını içeren meşruhatlı tebligat üzerine, malik tarafından kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının iptali istemiyle görevli ve yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği; bu davada, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı ve taşınmaz malikinin iddialarının incelenebileceği açıktır.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada, ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesidir.
Görüldüğü üzere, acele kamulaştırma usulü, idareye taşınmazlara olağan kamulaştırma usulüne göre daha hızlı ve kolay biçimde el konulmasını sağladığından, bireyin mülkiyet hakkının korunması bakımından da temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin anayasal ilkelere uygun işlem tesis edilmesi gerekmektedir. İdarelerin kamusal bir hizmetin görülmesinde gecikme yaşanması halinde daha fazla kayba uğramasının önüne geçilebilmesi amacıyla bu istisnai yola başvurması sonucunda, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından yoksun kalmasına yol açılacağından, hizmetin gerçekleştirilmesinde amaçlanan kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil dengenin bozulmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Acele kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracak olması nedeniyle kesin, açık, öngörülebilir, belirli koşullar altında usulüne uygun olarak tesis edilmesi gerekmekte olup, olağan kamulaştırma usulünün malike sağladığı tüm güvenceleri ortadan kaldırmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. (AYM; Ali Ekber Akyol ve diğerleri, 16/2/2017 tarihli, başvuru no: 2015/17451 kararı)
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının kamu yararı amacına ve hukuka uygun olup olmadığına yönelik hukuki denetiminin diğer idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden incelenerek yapılması gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda, acele kamulaştırma kararına yönelik yapılacak incelemede, nihai olarak taşınmazın kamuya devrinin gerçekleşmesi planlandığından, öncelikle acele kamulaştırma yoluyla el konulmak istenilen taşınmazın kamusal bir amaca -plan, proje ve bu konuda yetkili makamlarca alınan kamu yararı kararı gibi- özgülendiğinin ortaya konulması gerekmektedir. Burada acele kamulaştırma işleminin kurucu unsuru olan kamu yararının bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak inceleme yapılacak olup, kamu yararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin incelemenin ise, olağan kamulaştırma sürecine ilişkin işlemlere -kamu yararı/kamulaştırma kararı, proje vb.- karşı ilk derece yargı yeri olarak İdare Mahkemesinde açılacak davalarda yapılacağı tabiidir.
Diğer taraftan, acelilik halinin varlığının ortaya konulması, işlemin temel dayanağını teşkil etmektedir. Acelelik halinin varlığından söz edilebilmesi için, idarenin acele kamulaştırmaya konu taşınmaza bir an önce fiilen müdahalede bulunması için olağan usulden ayrılmasının bir zorunluluktan kaynaklandığının, diğer bir ifadeyle gecikmesinde sakınca bulunan bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; Türkiye Elektrik İletişim A.Ş.’nin yatırım faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan 380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattına isabet eden ve davacıya ait taşınmazı da içeren güzergahtaki taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılması amacıyla, TEİAŞ Yönetim Kurulunun 24/08/2022 tarihli, 22-14 sayılı kararı ile kamu yararı kararı alındığı, anılan kararın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 05/09/2022 tarihli, 140682 sayılı kararıyla onaylanarak hukuken tamamlandığı; İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesinin, Türkgücü/Çorlu-Sütlüce 3-Lapseki 3 Enerji İletim Hattı+Deniz Altı Kablolarının devamı niteliğinde olduğu ve gecikmesinin Dünya Bankası kredisi ile tesis edilen çok yüksek maliyetli 3. Çanakkale Geçişinin uzun yıllar atıl kalmasına sebep olabileceği, 3. Çanakkale Geçişinin gecikmesinin ise Trakya arz güvenliğinin sağlanamaması, elektrik kesintileri, iletim kayıpları ve bunun gibi aksaklıklara sebep olacağı, bu durumun önüne geçmek amacıyla, söz konusu Projenin, 3. Çanakkale Boğazı Denizaltı Kablo Geçişi Projesi ile eş zamanlı olacak şekilde ve ivedilikle tesis edilmesini teminen, hat güzergahına isabet eden taşınmazların kamulaştırma çalışmalarının acele kamulaştırma yöntemiyle yapılabilmesi için 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı kararı alınmasının talep edilmesi üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Türkgücü/Çorlu-Sütlüce 3-Lapseki 3 Enerji İletim Hattı+Deniz Altı Kablolarının devamı niteliğinde olan 380 kV İçdaş-Lapseki-3 Enerji İletim Hattı Projesinin, 3. Çanakkale Boğazı Denizaltı Kablo Geçişi Projesi ile eş zamanlı olacak şekilde gerçekleştirilmesinde kamu yararı ve acelelik halinin bulunduğu; söz konusu proje güzergahına isabet eden taşınmazların acele kamulaştırılmasına ilişkin dava konusu işlemin ise, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun yukarıda yer verilen hükümlerine uygun olarak tesis edildiği sonucuna varıldığından, anılan işlemin davacının taşınmazına ilişkin kısmında hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/04/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.