📜 Danıştay Karar Künyesi
5. Daire – 2019/1990 – 2023/12120 – 25.09.2023
🔎 Karar Özeti
Danıştay, FETÖ ile bağlantılı iddialar sebebiyle kamu görevinden çıkarılan bir hukuk müşavirinin itirazını değerlendirerek, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, davacının FETÖ ile irtibatına dair sunulan delillerin yetersiz olduğu sonucuna varmıştır.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/1990
Karar No : 2023/12120
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu / …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ….
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, davalı idare bünyesinde hukuk müşaviri olarak görev yapmakta iken 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin … tarih ve E…. sayılı davalı idare işleminin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararında; dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden, davacının FETÖ/PDY’ye ait Asya Katılım Bankası’nda hesabı bulunduğunun, bu hesapta 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin aktif hesap hareketleri tespit edildiğinin, hâkim olan eşinin darbe teşebbüsünün akabinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandığının ve HSYK Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla meslekten çıkarıldığının, çocuklarının 2013 yılından sonraki dönemde 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname uyarınca kapatılan ve söz konusu örgüte ait olan okullarda eğitim aldığının anlaşıldığı belirtilmiş ve bu hususlar dikkate alındığında, davacının FETÖ/PDY terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut irtibatının varlığı hakkında kuvvetli veri ve şüphelerin olduğu ve karar tarihi itibarıyla belirtilen şüpheleri ortadan kaldıracak yeni bir belgenin de dosyaya sunulmadığı dikkate alındığında dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun ortaya konulmuş olması karşısında davacıya yoksun kaldığı parasal haklarının faiziyle birlikte ödenmesine imkân bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu, söz konusu kararın kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar değerlendirilmeden, gerekçesiz şekilde istinaf başvurusunun reddedildiği, salt davalı idarenin savunmaları esas alınarak karar verildiği, silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uyulmadığı, dava konusu işleme esas alınan delillerin hukukiliği noktasında bir değerlendirme yapılmadan davanın reddedildiği, hakkında soruşturma yürütülmeden ve savunma hakkı tanınmadan kamu görevinden çıkarılmasının hukuka aykırılık teşkil ettiği, olağanüstü halin sona ermesiyle birlikte kamu görevinden çıkarılmasının yasal dayanağının kalmadığı, orantılılık ilkesinin ihlal edildiği, hiçbir yasa dışı oluşum içerisinde yer almadığı, örgüt talimatıyla Bank Asya’ya para yatırdığı yönündeki iddianın gerçeği yansıtmadığı, anılan Banka’da hesap açmasının nedeninin şubeye erişim kolaylığı olduğu, 17-25 Aralık 2013 sürecinden sonra bahse konu Banka’ya hiç para yatırmadığı, üstün zekalı teşhisi konulan oğlunu, kendi seviyesindeki çocuklarla eğitim alabileceği çevredeki tek okul olması nedeniyle FETÖ’ye müzahir olması nedeniyle kapatılan okula gönderdiği, örgütle iltisak veya bağı sebebiyle anılan okula çocuklarını göndermesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edildiği, eşinin meslekten çıkarılmasına dair HSYK kararında ve eşi hakkında düzenlenen iddianamede somut suç bilgisine veya örgüt bağına yer verilmediği, İdare Mahkemesince eşinin ceza dava dosyası ve HSYK’nın meslekten çıkarma kararı incelenmeden karar verildiği, idareye tanınan değerlendirme yetkisinin keyfi şekilde kullanılamayacağı, masumiyet karinesine aykırı hareket edildiği, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından; dava konusu işlemin yetki, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden hukuka uygun olduğu, memurların Devlete karşı sadakat yükümlülüklerinin bulunduğu, davacının Bank Asya’da hesabı bulunduğu, eşinin hâkim olarak görev yapmakta iken HSYK kararıyla meslekten çıkarıldığı, davacının kendisi hakkında araştırma yapılmadığına yönelik iddiasının yerinde olmadığı, davacının iddialarına itibar edilemeyeceği, Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY ve İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK’nın anılan toplantısında “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla” Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 121. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3. maddesinde yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlardan; 4. maddesinde ise bunlar dışındaki tüm kamu personelinden (işçiler dâhil) “terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara” üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir.
Davalı idare bünyesinde hukuk müşaviri olarak görev yapan davacı, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca 25/08/2016 tarih ve E.227 sayılı davalı idare işlemi ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle temyizen incelenen davayı açmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
667 sayılı KHK’nın 4. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin, “meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına” ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir” niteliğindedir.
AİHM, “demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu” belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e göre “kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır.” (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
Terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünü yitirildiğini ortaya koyan ve bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarihli ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bununla birlikte iptal davaları, idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalardır. İdari işlem ise, idarenin kamu gücü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği hukuki sonuç doğuran işlemdir. İdareyi işlem yapmaya sevk eden maddi ve hukuki etkenler ise idari işlemin sebep unsurunu oluşturmaktadır.
667 sayılı KHK’nın 4. maddesinin öngördüğü üzere terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlileri hakkında “meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına karar verilir” hükmü gereğince davacı hakkında dava konusu işlem tesis edilmiştir.
Bu kapsamda davacı hakkındaki terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönünde davalı idarece yapılan değerlendirmenin de kuşkusuz keyfilikten uzak olması gerekir.
Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararıyla hukuka uygun bulunan İdare Mahkemesi kararında yer alan davacı hakkındaki tespit ve değerlendirmeler incelendiğinde;
a) İdare Mahkemesi kararında davacının Asya Katılım Bankası’nda hesabının bulunduğu, bu hesapta 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin aktif hesap hareketleri tespit edildiği hususunun davacının FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesiyle ilgili olarak;
Davacı tarafından, bu tespite ilişkin olarak dava dosyasındaki beyanlarında özetle; anılan Banka’da hesap açmasının nedeninin şubeye erişim kolaylığı olduğu, yurtdışında yaşayan eşinin ailesinin Türkiye’deki kira gelirleri için anılan hesabı açtığı, 17-25 Aralık 2013 sürecinden sonra bahse konu Banka’ya hiç para yatırmadığı ileri sürülmüştür.
FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Bank Asya’nın TMSF’ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar, örgüt liderinin emri doğrultusunda mali olarak zor duruma düşen Banka’nın parasal yönden iyi durumda olduğunu göstermek amacıyla örgüt mensuplarınca, gerek birkısım malvarlıkları elden çıkarılarak, gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekilerek tasarruf ve kar amacı gözetilmeksizin, kendileri, eşleri, reşit olmayan çocukları ve bazen de anne-babaları adına para yatırılmış, katılım hesapları açılmış, döviz ve altın alım-satımı gibi işlemler yapılmıştır.
Bu kapsamda, davacı adına açılmış olan hesaptaki FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka’nın TMSF’ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönemdeki hesap hareketlerinin örgüt liderinin talimatıyla uyumluluk arz edip etmediğine yönelik bir inceleme yapılması gerekmektedir.
Davacının eşi İ. Pehlivan’ın 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı açtığı davada verilen Danıştay Beşinci Dairesinin 12/09/2022 tarih ve E:2017/4479, K:2022/5817 sayılı kararında, “Dairemizin ara kararına cevaben Müflis Asya Katılım Bankası A.Ş. İflas İdaresi tarafından verilen 06/08/2020 tarihli cevabın eki CD içeriğindeki bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacının eşinin Asya Katılım Bankası A.Ş.’de … müşteri numaralı hesabının hesap açılış tarihinin 02/02/1998, hesap bakiyesinin 0 TL olduğu, hesapta hiçbir hareketliliğin olmadığı ve kredi kartı kullanımının olmadığı; 79808 müşteri numaralı hesabının, hesap açılış tarihinin 15/03/1999 olduğu, 31/11/2013 tarihinde hesap bakiyesi 75.597,23 TL iken, 31/12/2013-31/05/2015 tarihleri arasında hesap bakiyesinin 21.063,51 TL – 22.887,08 TL aralığında olduğu ve kredi kartı kullanımın olmadığı belirtilmiştir.
Dairemizin ara kararına davalı idare tarafından verilen 06/08/2020 tarihli cevabın eki CD içeriğindeki bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacı eşinin Bank Asya hesaplarının olduğu, kredi kartı kullanımının olmadığı görülmüş, davalı idare tarafından da davacının ve eşinin örgüte yardım amacıyla hesap açtığı ve para yatırdığı yönünde dava dosyasına herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı görülmüştür.
Nitekim davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı davada 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca beraati yönünde verilen … Ağır Ceza Mahkemesi’nin .. tarihli ve E:.., K:… sayılı kararında; ‘..dosya içerisinde yer alan Bank Asya hesap hareketleri üzerinde tarafımızca yapılan incelemede bu hesap hareketlerinin rutin bankacılık faaliyeti kapsamında değerlendirilebilmesi mümkün hareketler oldukları, hesapta örgüt liderinin talimatı ile paralellik arz eder şekilde herhangi şüpheli bir para hareketi ya da bankacılık işlemi yapılmadığı kanaatine ulaşıldığı….’ tespitlerine yer verilmiştir.
Netice itibarıyla, davacının eşinin Asya Katılım Bankası hesabına ilişkin dosyaya sunulan bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacının eşinin Asya Katılım Bankası hesaplarından ilkinin 1998 yılında açılması ve söz konusu hesapta FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka’nın TMSF’ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönem de dahil olmak üzere herhangi bir hesap hareketliliğinin bulunmadığı; bir diğer hesabının 1999 yılında açılması ve dosya kapsamında davacının ve eşinin örgütün amacına hizmet eden bir finans kuruluşu olan anılan Banka’nın mali durumuna destek olmak amacıyla örgüt liderinin talimatı sonrasında Banka’ya para yatırma işlemi gerçekleştirdiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı görüldüğünden, davacının eşinin Asya Katılım Bankası A.Ş. nezdinde hesabının bulunmasının, FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koymaya yeterli bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.” şeklinde tespitlere yer verildiği görülmüştür.
Bu itibarla, Dairemizin yukarıda belirtilen kararında da belirtildiği üzere, davacının Asya Katılım Bankası hesaplarından ilkinin 1998 yılında açıldığı ve söz konusu hesapta FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka’nın TMSF’ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönem de dahil olmak üzere herhangi bir hesap hareketliliğinin bulunmadığı; bir diğer hesabının 1999 yılında açıldığı ve anılan hesaptaki FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka’nın TMSF’ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönemdeki hesap hareketlerinin örgüt liderinin talimatıyla uyumluluk arz etmediği anlaşıldığından davacının salt Asya Katılım Bankası A.Ş. nezdinde hesapları bulunmasının ve bu hesaplardan birinde 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin hesap hareketlerinin olmasının, FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koymaya yeterli bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
b) İdare Mahkemesi kararında davacının çocuklarının 2013 yılından sonraki dönemde 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan ve FETÖ/PDY’ye ait olan okullarda eğitim alması hususunun davacının FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesiyle ilgili olarak;
Davacı tarafından, bu tespite ilişkin olarak dava dosyasındaki beyanlarında özetle; kızının, başka bir okulda burslu olarak okumakta iken bursun devamı için uygulanan aylık sınav sisteminin kızının psikolojisini ve ruh sağlığını bozması sebebiyle dönem arasında buradan kaydını alarak evine yakın olması nedeniyle FETÖ/PDY’ye ait olan okula gönderdiği; üstün zekalı teşhisi konulan oğlunu ise matematik olimpiyat sınıfı olması nedeniyle söz konusu okula gönderdiği, örgüt mensuplarının 17/25 Aralık süreci sonrası kendilerini gizlemeye çalıştıkları, kendisinin böyle bir tutum sergilemediği, bu durumun aleyhine değerlendirilemeyeceği ileri sürülmüştür.
Davacının, çocuklarını 2013 yılından sonraki dönemde örgüte müzahir okula gönderdiği hususu gerek dosyadaki bilgi ve belgelerle gerekse de davacının kendi beyanıyla sabit olmakla birlikte, davacının eğitim ve sağlık saikiyle böyle bir tercihte bulunduğuna yönelik yukarıda yer verilen beyanlarının aksini ve örgütsel saikle hareket ettiğini ortaya koyabilecek somut herhangi bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bilgi ve belgenin dava dosyasında bulunmadığı gibi davalı idarece de dosyaya sunulmadığı görüldüğünden, belirtilen hususun davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat veya iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 25/09/2023 tarihinde, oybirliğiyle, kesin olarak karar verildi.