Logo

Doğumda Sinir Zedelenmesi ve İdarenin Sorumluluğu Hakkında Danıştay Kararı

📜 Danıştay Karar Künyesi

10. Daire – 2019/6431 – 2020/5606 – 02.12.2020


🔎 Karar Özeti

Doğum sırasında meydana gelen omuz takılması sonucunda bir bebeğin kolunda sinir zedelenmesi iddiasıyla açılan davada, İdare Mahkemesi davayı reddetmiş, Danıştay ise yerel mahkeme kararını usul ve yasaya uygun bulmuştur. Tazminat talebi, doğumda beklenmedik bir durum olarak değerlendirildiğinden reddedilmiştir.


Karar İçeriği

T.C. D A N I Ş T A Y ONUNCU DAİRE Esas No : 2019/6431 Karar No : 2020/5606 TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1) … 2) … 3) … VEKİLLERİ : Av. … KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı (Türkiye … Kurumu) VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. … İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ : Dava konusu istem: Davacılardan …’ın 29/03/2013 tarihinde Şırnak Devlet Hastanesinde gerçekleştirdiği doğumda davacılardan …’ın omuz takılması sonucu sol kolunda sinir zedelenmesinin meydana geldiği ve bahsi geçen istenmeyen olayın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla zararlarına karşılık olmak üzere 1.000,00 TL (fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle) maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istenilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının iddiaları ile davalı idarenin savunma dilekçesi ve Adli Tıp Kurumuna yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile dosya içerisinde yer alan diğer tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; bebeğin kolundaki sinir zedelenmesinin niteliği itibarıyla omuz takılmasına bağlı olarak gelişmiş olduğu, omuz takılmasının normal doğumlarda nadir de olsa görülebilen, herhangi bir ihmal yada kusurdan kaynaklanmayan öngörülmeyen ve önlenemeyen bir durum olduğu, doğumda görev alan sağlık görevlilerinin eylemlerinin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olduğunun ve ilgili sağlık çalışanlarına affı kabil kusur bulunmadığının bilirkişilerce rapora bağlandığı, zarar doğurucu olay ile idarenin eylemi arasındaki illiyet bağının herhangi bir tereddüte mahal bırakmayacak açıklıkta ve netlikte olmadığı, davalı idarenin, doğduğu iddia edilen zararlardan sorumlu tutulmasına hukuken olanak bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, bebeğin doğumda düşürülme riskinden kaynaklı kolunda hasar oluştuğu hususuna yönelik bilirkişi raporunda inceleme yapılmadığı, doğumda görevli sağlık personelinin ifadelerinin çelişkili olduğu, bilirkişi raporuna yapılan itirazlar değerlendirilmeden karar verildiği, Yüksek Sağlık Şurasından rapor alınması gerektiği ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, brakial pleksus lezyonunun her doğumda oluşabilecek bir komplikasyon olduğu ve bu durumun bilirkişi incelemesi ile sabit olduğu belirtilerek istemin reddi ve İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmuştur. DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : … DÜŞÜNCESİ : Davacıların temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olduğu görülen İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı’nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: HUKUKİ DEĞERLENDİRME : İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. KARAR SONUCU : Açıklanan nedenlerle; 1. Davacıların temyiz istemlerinin reddine, 2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA, 3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/12/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi. (X) KARŞI OY : Dava dosyasının incelenmesinden, doğum öncesi muayeneyi gerçekleştiren doktorun ifadesinde, doğum öncesi ultrason görüntülemesinde bebeğin tahmini fetal ağırlığının 4.000 gr. olarak ölçüldüğü belirtilmiş olmakla birlikte; hasta dosyasında tahmini fetal ağırlığın belirlenmesine yönelik olarak yapılan ultrason tetkikinin mevcut olmadığı, Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan bilirkişi incelemesinin de, ilgili doktor tarafından ultrason ölçümü yapılarak tahmini fetal ağırlığın 4.000 gr. belirlendiğine yönelik verilmiş olan ifade değerlendirilmek suretiyle yapıldığı görülmektedir. Öte yandan, bebeğin tahmini fetal ağırlığının 4.000 gr. ölçülmüş olması durumunda ise Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan “Doğum ve Sezaryen Eylemi Yönetim Rehberi” dikkate alındığında, tahmini fetal ağırlığı 4.000-4.500 gr. aralığında olan bebeklerin anne ile risk yarar tartışması yapıldıktan sonra normal doğum veya sezaryen doğumla doğurtulacağının belirlenmesinin gerektiği açık olmakla birlikte; dosya kapsamında yapılan incelemede hasta dosyasında belirtilen hususa ilişkin herhangi bir tıbbi belge veya ayrıntılı onam formunun bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle, yukarıda bahsi geçen tıbbi belgelerin de araştırılması suretiyle yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi uyarınca karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yapılacak yargılamada tıbbi belgelerin idarece eksik tutulduğu ya da belirtilen tetkikler ile yapılması gereken ayrıntılı bilgilendirmelerin hiç yapılmamış olduğunun anlaşılması durumunda da davalı idarenin sağlık hizmetinin örgütlenmesindeki eksiklik nedeniyle zarardan sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle, temyize konu Mahkeme kararının yukarıda açıklanmış olan gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki Daire kararına katılmıyoruz.
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir