Logo

AİHM’in TCK 220/6 Maddesi Kararı ve Kanunilik İlkesi

Hukuk dünyasında sıkça tartışılan konulardan biri, yasaların öngörülebilirliği ve kanunilik ilkesidir. Bu kavramlar, bireylerin hangi davranışların yasal olduğunu ve hangilerinin cezai yaptırım getireceğini önceden bilebilmesini gerektirir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 14 Kasım 2017 tarihinde, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220. maddesinin 6. fıkrasının bu ilkelere aykırı olduğuna karar vermiştir. Bu karar, ‘örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme’ iddiasıyla yargılanan kişiler açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Özellikle, cenazeye katılan ve zafer işareti yaparak slogan atan bir kişinin, ağır bir hapis cezası almasının ardından AİHM’in bu maddenin öngörülebilir olmadığına ve suçta kanunilik ilkesini ihlal ettiğine karar vermesi, hukukun temel prensiplerinin nasıl korunması gerektiğine dair önemli bir örnektir.

AİHM Kararının Önemi

AİHM, Murat Işıkırık v. Türkiye davasında, TCK’nin 220/6 maddesinin lafzının ve yerel mahkemeler tarafından yorumlanışının genişliğine dikkat çekmiştir. Bu geniş yorum, bireylerin hangi davranışların cezai yaptırım doğuracağını önceden tahmin edebilmesini zorlaştırmaktadır. Pratik bir örnek olarak, bir üniversite öğrencisinin protesto amaçlı bir eyleme katılması ve burada slogan atması, örgüt üyesi olmasa bile ağır bir ceza ile sonuçlanabilir. AİHM’in değerlendirmesi, ifade ve toplantı özgürlüğü ile ilgili temel hakların korunması açısından kritik bir adımdır.

Kanunilik İlkesi ve Öngörülebilirlik

Kanunilik ilkesi, bir eylemin yasalara uygun olup olmadığının açıkça belirlenmesini gerektirir. Öngörülebilirlik ise, yasaların bireyler tarafından anlaşılabilir ve öngörülebilir olmasını ifade eder. TCK 220/6 maddesinin AİHM tarafından eleştirilmesinin ana nedeni, bu ilkelere uygun olmamasıdır. Günlük hayattan bir örnek vermek gerekirse, bir vatandaşın yasal olup olmadığını anlayamadığı bir eyleme katılması ve sonrasında ağır bir ceza alması, bu ilkelere aykırıdır. AİHM’in kararı, yasaların bireyler için anlaşılır ve adil olması gerektiğini vurgulamaktadır.

Kararın Etkileri ve Gelecek

AİHM’in bu kararı, Türkiye’de ve diğer üye devletlerde yasaların nasıl yazılması ve yorumlanması gerektiği konusunda önemli bir referans noktası oluşturmuştur. Özellikle, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplantı gibi temel hakların korunması açısından, yasaların bireyler için öngörülebilir olması gerektiği vurgulanmaktadır. Bir örnek olarak, bir aktivistin sosyal medyada politik bir görüş belirtmesi, bu karar ışığında, öngörülebilir ve anlaşılır yasalar çerçevesinde değerlendirilmelidir. AİHM’in kararı, yasal düzenlemelerin bireylerin temel haklarını koruyacak şekilde yapılmasının önemini hatırlatmaktadır.

Sonuç: AİHM’in TCK’nin 220/6 maddesi ile ilgili kararı, kanunilik ilkesi ve öngörülebilirlik kavramlarının hukuk sistemi içindeki merkezi önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu karar, yasaların bireyler için anlaşılır ve adil olması gerektiğinin altını çizerken, ifade ve toplantı özgürlüğü gibi temel hakların korunması için de bir yol gösterici olmuştur. Gelecekte, bu kararın yasama ve yargı süreçlerine etkilerinin olumlu yönde olacağı umulmaktadır.

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir