📜 Danıştay Karar Künyesi
8. Daire – 2019/8020 – 2021/3074 – 10.06.2021
🔎 Karar Özeti
Danıştay, davacının kızı için ödenen maddi tazminatın yetersiz olduğu gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararının maddi tazminat kısmını bozdu ve miktar artırma hakkının kullanımını sağlamak için yeniden değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/8020
Karar No : 2021/3074
Temyiz İsteminde Bulunanlar :1- (Davalı) …Genel Müdürlüğü
…
Vekili : Av. …
2- (Davacı) …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, karşılıklı olarak 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının hüküm altına alınan maddi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının kızı …’ün 08.09.2010 tarihinde …’nin yönetimindeki … plakalı araç ile İzmir-Çeşme otoyolunda İzmir yönüne giderken meydana gelen kaza neticesinde ölümü olayında davalının hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla, destekten yoksun kalma tazminatı olarak 30.000,00-TL maddi ve ayrıca manevi zararları karşılığında 30.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 08.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminen ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 12/04/2018 tarih ve E:2017/3662, K:2018/3824 sayılı bozma kararına uyularak, dava konusu olayda; kazanın oluşumunda birinci derece etkili olan sebebin otoyola giren domuz sürüsü olduğunun belirtildiği, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca söz konusu otoyolda domuz sürüsünün bulunmaması gerektiğinin tartışmasız olduğu, otoyolun bakım, onarım, trafik güvenliği hususların sağlanması konusunda davalı idarenin görevli ve sorumluluğunun bulunduğu, ancak bunu sağlayamayarak trafik kazasına neden olduğu anlaşıldığından olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu; aktüerya bilirkişisi tarafından düzenlenen 06.03.2019 tarihli raporda 129.060,89-TL tutarında destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmış olmakla birlikte kararın verildiği tarihe kadar dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat miktarı arttırılmadığından davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 30.000,00-TL maddi tazminatın ve takdir olunan 30.000,00-TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, kararın bu kısmının bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının hükmedilen maddi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tebligat ve cevap verme” başlıklı 16. maddesinin 4. fıkrasında; “Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
İdare Mahkemesince, destekten yoksun kalma zararının hesaplanması için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu davacının maddi zararının 129.060,89-TL olduğu; ancak, talep ile bağlı kalınarak 30.000,00-TL maddi tazminatın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile ”Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” cümlesi, aynı Kanunun 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak ”Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
6459 sayılı Kanunun 4. maddesinin (Tasarının 3. maddesi) gerekçesinde, ”AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Bu durumda, her ne kadar 2577 sayılı Yasa’da bu yönde açık bir düzenleme bulunmasa da hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, tazminat davalarında mahkemelerce esas hakkında karar verilmeden önce ara kararı ile dosyanın esas hakkında karar verilebilecek durumda olduğunun veya dosyada yer alan bilgi ve belgelere göre karar verileceğinin davacıya bildirilerek tazminat talep miktarını arttırmak isteyenlere ıslah hakkı imkanı tanınması hakkaniyet gereğidir.
Nitekim, davacı dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla” ifadesini kullanarak miktar arttırımında bulunabileceği ihtimalini de ortaya koymuştur.
Sonuç olarak uyuşmazlık konusu olayda, İdare Mahkemesince davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle maddi tazminat ödenmesine hükmedildiği halde karar verilmeden önce yukarıda belirtildiği şekilde davacıya bilirkişi raporuna göre esas hakkında karar verileceğinin bildirilmediği, yani bir başka anlatımla davacıya 2577 sayılı Yasa’da tanınan miktar arttırım hakkını kullanmasına fırsat tanınmadığı ve fakat davacının 18.04.2019 tarihinde Mahkeme kaydına giren dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat miktarını arttırdığı anlaşıldığından, davacının miktar artırım dilekçesi göz önüne alınarak ve 2577 sayılı Kanun’un 16. maddesinde öngörülen usuli düzenlemelere uygun olarak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının manevi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, maddi tazminata ilişkin kısmının ise bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 10/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.