📜 Danıştay Karar Künyesi
10. Daire – 2019/7059 – 2022/1728 – 30.03.2022
🔎 Karar Özeti
Danıştay, Sağlık Bakanlığı ve üniversitelere ait kurumların birlikte kullanımına ilişkin yönetmelikteki bazı maddelerin hukuka aykırı olduğu iddialarını inceleyerek, dava konusu düzenlemelerin yürürlükten kaldırıldığı için davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/7059
Karar No : 2022/1728
DAVACI : … Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. …
DAVANIN KONUSU : 16/06/2017 tarihli ve 30098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarına Ait Kurum ve Kuruluşlar ile Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin Birlikte Kullanımı ile İşbirliği Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (d) bendinin, 5. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 7. maddesinin 1., 4. ve 5. fıkralarının, 9. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 10. maddesinin, 11. maddesinin 7., 8. ve 11. fıkralarının, 13. maddesinin 1. fıkrasının, ayrıca 11. maddesinin tıp fakültesi adına Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan geri ödemelerin aktarılmasına ilişkin kurallara yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme nedeniyle tamamının, 12. maddesinin işbirliğine ilişkin uygulama işlemlerini göstermemesi nedeniyle iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi yönünden, Yönetmelikte yer alan birlikte kullanıma ilişkin tanımın Kanun maddesinde yer alan tanım ile çeliştiği, Kanun maddesinde birlikte kullanımın büyükşehir olan iller dışındaki illerde eğitim ve araştırma hizmetlerinin Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinden yalnızca birinde verileceği belirtilmişken tanımda bu sınırlamaya yer verilmediği, tanımın tartışmaya yer vermeyecek şekilde açık ve belirli olması gerektiği, aksinin hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı; aynı fıkranın (d) bendi yönünden, Anayasanın 130. maddesinde öğretim elemanlarının görevleri, unvanları ve mali haklarının Kanunla düzenleneceğinin belirtildiği, bu doğrultuda 2547 sayılı Kanun’un 58. maddesinde öğretim elemanlarının döner sermaye ödemelerine ilişkin hususlara yer verildiği ve bu maddeye dayanılarak Yükseköğretim Kurumlarında Döner Sermaye Gelirlerinden Yapılacak Ek Ödemenin Dağıtılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği, dava konusu düzenleme ile Anayasa’nın 130. maddesi ile 2547 sayılı Kanun’un 58. maddesinin uygulanamaz hale geldiği, düzenlemenin dayanağı Kanun maddesi ile de örtüşmediği, söz konusu düzenlemenin üniversitelerin kamu tüzel kişiliğinin, mal ve gelirlerinin statüsünün yok sayılması anlamına geldiği; 5. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi yönünden, Yönetmelik maddesi ile Bakanlıkça belirlenmiş olan sağlık planlamalarının üniversitelerin standartlarını belirleyecek olmasının 2547 sayılı Kanun’a aykırı olduğu, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve üniversitelere tanınan yetki ve sorumluluk ve işleyişin değişikliğe uğratılmasının hukuk devleti ilkesinin bir parçası olan normlar hiyerarşisine aykırı olduğu, Anayasanın 131. maddesinde, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak gibi hususların Yükseköğretim Kurulu’nun görevleri arasında sayıldığı, yine 2547 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yükseköğretim ile ilgili planlama yapmanın ve üniversitelerin uygulama ve araştırma merkezi açılması talepleri hakkında karar almanın Yükseköğretim Kurulunun yetkileri arasında sayıldığı, dava konusu düzenlemenin üniversitelerin özerkliğine aykırı olduğu, Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık insan gücü, tıbbi hizmet birimleri ve cihaz dağılımı alanında bugüne kadar yapılmış herhangi bir planlamanın olmadığı, hal böyle iken dava konusu düzenleme ile üniversite sağlık uygulama ve araştırma merkezi yatırım taleplerinin henüz yapılmamış bir planlamaya bağlı kılınmasının hukuki güvenlik ilkesine aykırı olduğu; 7. maddesinin 1., 4. ve 5. fıkraları yönünden, Kanunda protokol için herhangi bir süre öngörülmediği, Yönetmelik ile birlikte kullanım protokolleri için bazı süreler öngörülmesinin tıp ve tıpta uzmanlık eğitimi ile yükseköğretimin gerekleri ve idare hukuku ilkeleri ile bağdaşmadığı, tıp eğitimi, tıpta uzmanlık eğitimi, bilimsel araştırma ve uygulamaların süreklilik arz ettiği, bunların belli bir süre ile sınırlandırılmasının hizmet gereklerine aykırı olduğu, sürenin bitmesi halinde eğitim ve araştırma – uygulama faaliyetlerinin kesintiye uğrayacağı; 9. maddesinin 1. ve 2. fıkraları yönünden, Yönetmeliğin tanımlar bölümünde Kurumun “Birlikte kullanım ve/veya işbirliği protokolü imzalanan kurum ya da kuruluşu” şeklinde tanımlandığı, bu tanımdan kurumun Bakanlık mı yoksa üniversite tıp fakültesi mi olduğunun anlaşılamadığı, düzenlemenin belirsizliğe yol açması sebebiyle hukuka aykırı olduğu, Kanunda birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisinin başhekim tarafından yönetileceği düzenlenmişken, Yönetmeliğin 9. maddesinin 1. fıkrasında bu görevin hastane yöneticisine verildiği, 25/08/2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile hastane yöneticiliği kurumunun kaldırıldığı, Yönetmelik hükmünün uygulanabilirliğinin kalmadığı, 9. maddenin 2. fıkrasında sağlık tesisindeki her türlü sağlık ve destek hizmeti, üniversite personelinin sağlık hizmeti sunumu da dâhil olmak üzere hastane yöneticisinin sorumluluğunda olduğunun düzenlendiği, Kanun maddesinde buna izin veren bir düzenleme bulunmadığı, söz konusu uygulama ile sağlık hizmeti sunumunun tıp fakültesinin işlevinin önüne geçilmesine neden olunacağı, getirilen düzenlemenin öğretim görevlilerini eğitim dışında sağlık hizmeti sunmaya yönlendirdiği, tıp fakültesinde önceliğin hizmet sunumuna kaydırıldığı, bunun da öğrencilerin önceliğini eğitim dışına yöneltmelerine neden olacağı, düzenlemenin hizmet gereklerine aykırı olduğu, çalışma barışını olumsuz etkileyeceği; 10. maddesi yönünden, eğitim ve sağlık hizmetinin birbirinden ayrı düzenlenmesinin tıp fakültesi uygulama araştırma merkezlerinin yükseköğretime yönelik işlevi ile örtüşmediği, 10. maddedeki düzenlemenin 2547 sayılı Kanun’daki yapılanmaya, Akademik Teşkilat Yönetmeliği ile belirlenen işleyişe aykırı olduğu, eğitim ve hizmetin birbirinden ayrılmasının mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimini olumsuz yönde etkileyeceği, eğitim programının uygulanması için dekan olurunun aranmasının bilimsel özerklik ile örtüşmediği, 3359 sayılı Kanun’un ek 9. maddesindeki eğitimin dekanın yetki ve sorumluluğunda yürütüleceği yönündeki düzenlemenin amacı aşacak şekilde geniş yorumlanmasının üst hukuk normuna aykırı olduğu; 11. maddesinin 7., 8. ve 11. fıkraları ile 11. maddesinin tıp fakültesi adına Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan geri ödemelerin aktarılmasına ilişkin kurallara yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme nedeniyle tamamı yönünden, 11. maddenin 7. fıkrasında yer alan düzenleme ile, tıp fakültesinin sağlık hizmet sunumu nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumundan alacağı hizmet bedelinin Sağlık Bakanlığınca alınacağı ve döner sermayeye aktarılacağı, Sağlık Bakanlığının döner sermaye gelirlerini nereye ve hangi ölçütlere göre dağıttığının belirsiz olduğu, Bakanlığın aldığı döner sermaye gelirini tıp fakültesine ne zaman ve nasıl aktaracağının da belirsiz olduğu, bu uygulamanın üniversitelerin mali özerkliğini ortadan kaldıracağı; 8. fıkrada, doğrudan gelir getirici faaliyeti olmayan öğretim üyelerinin kadro unvan katsayılarının puan üretme imkânı bulunanlarla neredeyse yarı yarıya düşük belirlendiği, temel bilimlerde görev yapan öğretim üyelerine ödenecek ek ödemenin azaltılması ile birlikte eğitimde temel bilimlerin yeri daraltılırken uygulamanın yerinin genişletilmesi sürecinin hızlanacağı, 11. fıkrada yer alan “Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde Ek Ödeme Yönetmeliği hükümleri esas alınır.” ifadesinin Anayasa’nın 130. maddesi ile 2547 sayılı Kanun’un 58. maddesini uygulanamaz hale getirdiği, düzenlemenin dayanağı kanun maddesi ile örtüşmediği; 12. maddesinin işbirliğine ilişkin uygulama işlemlerini göstermemesi nedeniyle tamamı yönünden, farklı kurumların eğitim anlayışlarında paralellik sağlamak, bilgi ve deneyim alışverişi yaparak bilginin paylaşılmasını ve hasta yararına en iyi şekilde kullanılmasını mümkün kılmak, eğitim amaçlı insan gücü değişimi yapmak, teknoloji ve araç-gerecin eğitim ve sağlık hizmeti alanında kullanılmasını sağlamak gibi amaçlarla yapılacak işbirliğine ilişkin kuralların Yönetmelikle gösterilmediği, 10. maddede yer alan ifadelerin genel ifadeler olduğu, uygulamayı gösterme işlevi taşımadığı; 13. maddesinin 1. fıkrası yönünden, söz konusu düzenleme ile Yönetmeliğin 7. maddesinin 1. ve 4. fıkralarının birbiri ile çeliştiği, birbiri ile çelişen bu iki düzenlemenin belirsizlik yaratacağı, yetki karmaşasına sebebiyet vereceği iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, usul bakımından, davacının bu davayı açmakta menfaatinin olmadığı, subjektif ehliyet yönünden davanın reddi gerektiği; esas bakımından, Yönetmeliğin dayanak Kanun hükmü gereği Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşü alınarak çıkarıldığı; 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi yönünden, Yönetmeliğin dayanak Kanun hükmüne aykırı olmadığı, dayanak Kanun’da birlikte kullanımın tanımının yapılmadığı, sınırının çizilmediği, sadece nüfusa göre bir ilde eğitim hizmetlerinin sunumu açısından bir kısıtlama getirildiği; aynı fıkranın (d) bendi yönünden, dayanak Kanun maddesinde, ek ödemenin temel tıp bilimlerinde görev yapan öğretim üyesi, öğretim görevlisi ve araştırma görevlileri ile birlikte kullanımdaki sağlık tesislerinde fiilen görev yapan üniversite personeline 2547 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen ek ödeme matrahı ve tavan ek ödeme oranları esas alınarak Bakanlığın tabi olduğu ek ödeme mevzuatı doğrultusunda yapılacağının açıkça düzenlendiği, dolayısı ile söz konusu tanımın üst hukuk normlarına aykırı olmadığı; 5. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi yönünden, 3359 sayılı Kanun’da kamu, özel, üniversite ayrımı yapılmaksızın sağlık kuruluşlarının planlanması hususunda Bakanlığa açıkça yetki verildiği, üniversiteler ve diğer kamuya ve özel sektöre ait sağlık tesisleri ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmek suretiyle yataklı sağlık tesisi yatırımlarının planlanmasına esas teşkil etmek üzere “Sağlık Bakanlığı Yataklı Sağlık Tesisleri Yatırım Planlama Rehberi”nin hazırlandığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ile yapılan istişareler neticesinde nihai şekli verilerek 25/05/2011 tarihli Makam Oluru ile yürürlüğe konulduğu, davacının iddia ettiğinin aksine üniversitelerin yatırım taleplerinin, dava konusu Yönetmeliğin yayımlanmasından yaklaşık 3 yıl önce belirlenmiş planlamaya göre değerlendirildiği, bu konuda herhangi bir belirsizlik olmadığı, aksine özellikli hizmetlerin öncelikle üniversiteler eliyle verilmesine yönelik planlama yapıldığı, üniversitelerin uygulama ve araştırma faaliyetlerinin engellenmesinin söz konusu olmadığı, üniversitelerin araştırma ve uygulamalarını engelleyici bir planlamadan veya plansızlıktan söz edilemeyeceği; 7. maddesinin 1., 4. ve 5. fıkraları yönünden, dayanak Kanun’da birlikte kullanımın usul ve esaslarının Yönetmelik ile belirleneceğine dair düzenlemeye yer verildiği, birlikte kullanımın usulüne ilişkin olan protokol süresinin Yönetmelikle düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, tıp eğitiminin 6 yıl süren bir eğitim olduğu, protokolün 6 yıldan az bir süre için imzalanması durumunda hem lisans eğitiminin hem de tıpta uzmanlık eğitimi ile sağlık hizmetlerinin sekteye uğrayacağı, Yönetmelikte protokoller için bir üst sınır da belirlenerek protokol süreleri konusunda esneklik sağlandığı, protokol sürelerinin alt ve üst limiti belirlenirken Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşünün alındığı, dava konusu düzenlemenin birlikte kullanımın uygulanabilirliğini sağlamak için gerekli olduğu; 9. maddesinin 1. ve 2. fıkraları yönünden, 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişiklikler kapsamında bundan sonra hastanelerin hastane başhekimi tarafından yönetileceği, KHK’nın 203. maddesinde, diğer mevzuatta Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna yapılan atıfların Sağlık Bakanlığına yapılmış sayılacağının düzenlendiği, KHK’da teşkilatlanma için öngörülen sürenin henüz dolmadığı, Yönetmelikte yeni teşkilatlanmanın gerektirdiği değişikliklerin yapılacağında kuşku bulunmadığı, dayanak Kanunda birlikte kullanıma geçilen sağlık tesislerinin Bakanlığın tâbi olduğu mevzuat uyarınca işletileceği ve tesisin üniversitenin görüşü alınarak Bakanlıkça atanan başhekim tarafından yönetileceğinin açıkça düzenlendiği, eğitim-araştırma faaliyetlerinin esas itibarıyla üniversitelerin işi olduğu, sağlık işletmesinin de Bakanlığın temel faaliyeti olduğu; 10. maddesi yönünden, dava konusu düzenlemenin ihtilafa yer vermeyecek, uygulamada belirsizlik oluşturmayacak şekilde açık düzenlendiği, herhangi bir yetki karmaşası veya yetki aşımının söz konusu olmadığı, eğitim hizmetlerinin yürütülmesi görev ve yetkisinin dayanak Kanuna uygun olarak dekana verildiği; 11. maddesinin 7., 8. ve 11. fıkraları ile maddenin tıp fakültesi adına Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan geri ödemelerin aktarılmasına ilişkin kurallara yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme nedeniyle tamamı yönünden, 3359 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinin birlikte kullanım konusunda nevi şahsına münhasır düzenlemeler getirdiği ve bu düzenlemelerin sonraki ve özel kanun olması sebebiyle öncelikle uygulama alanı bulacağı, bu maddede, birlikte kullanıma geçilen üniversitenin döner sermaye hesaplarının birleştirileceği ve bu döner sermayeli işletmelerin Bakanlıkları mevzuatına tabi olarak işletileceğinin açıkça hükme bağlandığı, bu sebeple birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisinin döner sermaye işletmesinin birlikte kullanıma geçildikten sonra 209 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacağı ve 209 sayılı Kanun’da yer alan kesintilerin birlikte kullanımdaki sağlık tesisinin döner sermaye işletmesinden yapılacağı hususunda tereddüt bulunmadığı, nitekim, 209 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereği Bakanlıklarına bağlı döner sermaye işletmelerinin aylık tahsilat gelirinin % 6’sının Bakanlık payı olarak aktarıldığı, birlikte kullanımdaki sağlık tesislerinin de aylık tahsilat gelirlerinin %5’ini Bakanlık merkez payı olarak aktardıkları, 3359 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinin 2547 sayılı Kanun’un hangi hükümlerinin uygulamaya devam edileceğini tahdidi olarak saydığı, bunların yöneticilere yapılacak yönetici payı ödemeleri ile üniversite kadrosundaki akademik unvanlı personele yapılacak ek ödemeye ilişkin olduğu, bunların dışında birlikte kullanıma geçmiş üniversite hastanesi hakkında 2547 sayılı Kanun’un döner sermayeye ilişkin herhangi bir hükmünün uygulanmasının söz konusu olmayacağı, ek 9. maddenin sadece birlikte kullanılan birimlerle sınırlı olmak ve birlikte kullanıma geçildikten sonraki tasarruflara etkili olmak kaydıyla birleşmeye izin verdiği, 209 sayılı Kanun gereği Bakanlık merkez payı olarak aktarılan tutarın sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi yanında “eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi” amacıyla da kullanıldığı, dolayısıyla bu faaliyetlerin kesintisiz ve daha nitelikli olarak birlikte kullanılan tesislerde verilmeye devam edileceği, eğitim ve araştırma hastanelerinde bilimsel faaliyetlerin yürütülebilmesi için hem hastanelere kaynak aktarıldığı hem de personel bazında destek verildiği, Ek Ödeme Yönetmeliğine göre, hastanenin döner sermayesine gelir olarak kaydedilen ücretlerin çeşitli kriterlere göre personele dağıtıldığı, bu kriterlerden birinin hizmete olan katkı yani puan üretilip üretilmediği olduğu, temel tıp bilimlerinin tıp eğitiminin temel taşı olduğu kabul edilmekle birlikte puan üretimine katkısı olmayan bu birimlere puan üreten birimler ile eşit oranda ek ödeme yapılmasının hakkaniyete aykırı olacağı, Yönetmeliğin dayanak Kanun maddesine uygun olarak Yükseköğretim Kurulu ile Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile çıkarıldığı, dava konusu hükmün dayanağı Kanun maddesi ile örtüştüğü; 12. maddesinin işbirliğine ilişkin uygulama işlemlerini göstermemesi nedeniyle tamamı yönünden, maddenin dayanağı Kanun maddesine uygun olduğu, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile kaynakların etkin ve verimli kullanılması ilkeleri gözetilerek ihdas edildiği, işbirliğine ilişkin uygulamayı gösterir kuralların getirildiği; 13. maddesinin 1. fıkrası yönünden, dayanak Kanun’da birlikte kullanıma ve işbirliğine ilişkin hükümlere yer verildiği, Yönetmelikte buna bağlı olarak 7. maddede birlikte kullanıma yönelik protokolün imza süreci, 13. maddede ise işbirliği protokolünün imza sürecinin düzenlendiği, maddeler arasında çelişki olmadığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 9. maddesine, 15/11/2018 tarih ve 30616 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 7151 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile iki fıkra eklenmiş, yapılan bu değişikliğin ardından Sağlık Bakanlığı tarafından, Sağlık Bakanlığına Ait Kurum ve Kuruluşlar ile Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin Birlikte Kullanımı ile İşbirliği Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hazırlanmış, dava konusu Yönetmelik 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan anılan Yönetmeliğin 15. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin amacını ve dayanağını oluşturan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 9. maddesinde yeni düzenlemelere yer verilmesi ve davaya konu Yönetmeliğin tamamının yürürlükten kaldırılması, yine davacının haklarını ihlâl eder nitelikte tesis edilen herhangi bir bireysel işlemin de dava konusu edilmemesi karşısında, dava konusu düzenleyici işlemin yürürlükte bulunduğu süre içinde davacı yönünden gerçekleşmiş bir menfaat ihlalinden söz edilemeyeceğinden dava hakkında karar verilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; 16/06/2017 günlü, 30098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarına Ait Kurum ve Kuruluşlar ile Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin Birlikte Kullanımı ve İşbirliği Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (d) bentlerinin, 5. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 7. maddesinin 1., 4. ve 5. fıkralarının, 9. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 10. maddesinin, 11. maddesinin 7., 8. ve 11. fıkraları ile anılan maddede tıp fakültesi adına Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan geri ödemelerin aktarılmasına ilişkin kurallara yer verilmemesi nedeniyle maddenin tamamının, işbirliğine ilişkin uygulama işlemlerini göstermemesi nedeniyle 12. maddesinin ve 13. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 6745 sayılı Kanunun 39. maddesi ile değişik Ek 9. maddesinin 1. fıkrasında; (Değişik birinci cümle: 20/8/2016-6745/39 md.) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna (7078 sayılı Kanunun 189. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Sağlık Bakanlığına) bağlı sağlık tesisleri ile üniversitelerin tıp ve diş hekimliği alanında lisans ve uzmanlık eğitimi veren kurumlarının; eğitim, araştırma ve sağlık hizmeti sunumu için insan gücü, mali kaynak, fiziki donanım, bina, tıbbi cihaz ve diğer kaynakları karşılıklı olarak maddede belirtilen usul ve esaslara göre birlikte kullanabileceği kuralına yer verilmiştir.
Anılan maddenin son fıkrasında (Değişik fıkra: 20/8/2016-6745/39 md.) ise; birlikte kullanım ve işbirliğine ilişkin usul ve esaslar ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde döner sermaye gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelere ilişkin diğer hususların Maliye Bakanlığının ve Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirleneceği kurala bağlanmıştır.
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarına Ait Kurum ve Kuruluşlar ile Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin Birlikte Kullanımı ve İşbirliği Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (2017 tarihli Yönetmelik olarak anılacaktır) yukarıda yer verilen yasal düzenlemeye dayanılarak Sağlık Bakanlığı tarafından 16/06/2017 tarihli, 30098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
08/05/2018 tarihli, 30415 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarına Ait Kurum ve Kuruluşlar İle Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin Birlikte Kullanımı İle İşbirliği Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle (2018 tarihli Yönetmelik değişikliği olarak anılacaktır) değişikliğe uğramış, davacı tarafından değiştirilen 2017 tarihli asıl Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 9. maddesinin 2. fıkrasının, 10. maddesinin 1. ve 5. fıkralarının, 11. maddesinin 7. fıkrasının iptali istemiyle Danıştay Onuncu Dairesinin 2019/9997 esasına kayden dava açılmıştır.
04/03/2020 tarihli, 31058 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan Sağlık Bakanlığına Ait Kurum Ve Kuruluşlar İle Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin Birlikte Kullanımı İle İşbirliği Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin (2020 tarihli Yönetmelik olarak anılacaktır) 15. maddesi ile 2017 tarihli Yönetmelik ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmış; 2020 Yönetmeliğinin iptali istemiyle Danıştay Sekizinci Dairesinin 2020/3358 esasına kayden açılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu ve Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığı Anayasa Mahkemesince kabul edilmektedir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
Düzenleyici işlemin kısmen değiştirilmesi ve/veya tümüyle yürürlükten kaldırılmasına karşın, dava konusu edilen düzenlemeleri yönünden herhangi bir değişiklik yapılmaması ya da önemli nitelikte değişikliğe gidilmemesi suretiyle yürürlüğünün sürdürülmesi halinde davanın konusuz kaldığına hukuken söz etmeye olanak bulunmamakta olup, bu nitelikteki kurallara yönelik olarak işin esasının incelenmesi gerekmektedir. Aksine bir yaklaşım, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlayan gerekçeli karar hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır.
Dava konusu edilen düzenleyici işlemden sonraki tarihli düzenleyici işlemle değişikliğe uğrayıp daha sonra da yürürlükten kaldırılmakla birlikte sonraki düzenlemelerde önceki kuralların yürürlüğünün sona erdirilmesi, yeni ve farklı bir içerik kazandırılması halinde dava konusuz kalacaktır. Bu durum, adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlali niteliği taşımayacaktır.
Uyuşmazlığa konu 2017 tarihli Yönetmelik, 2018 tarihli Yönetmelik ile değişikliğe uğramış ve 04/03/2020 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmış olup, yerine yürürlüğe giren 2020 tarihli Yönetmelik kuralları ile dava konusu edilen düzenlemeler, değişikliğe uğraması halinde bu durum da dikkate alınıp karşılaştırılmak suretiyle yukarıda aktarılan ilkeler çerçevesinde incelenecektir.
İnceleme sırasında; 3359 sayılı Kanunun Ek-9. maddesiyle Maliye Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının uygun görüşünün alınmasını öngören idari usul şartının varlığı dava konusu düzenlemelerin dikkate alınması gerekmektedir.
Yürürlüğü devam eden düzenlemelere yönelik olarak; 04/03/2020 tarihinde yayımlanan Yönetmelik taslağı için uygun görüş alınmak üzere Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına Sağlık Bakanlığı tarafından başvurulması üzerine Yükseköğretim Yürütme Kurulunun … tarihli, … sayılı kararı ile Yönetmelik taslağının 11. maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenlemeye itirazı devam ettirdikleri, anılan fıkra ile yapılmak istenilen düzenlemenin uygun olmadığı, diğer maddelerin ise Sağlık Bakanlığının açıklamaları çerçevesinde uygun olduğu yolunda görüş verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 130. maddesine göre;
-Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin Devlet tarafından kanunla kurulur;
-Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları üniversiteler üzerinde Devletin gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş, devam ve alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, mali işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim kuruluna ve üniversitelere Devletin sağladığı mali kaynakların kullanılması kanunla düzenlenir.
131. maddesi de; yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur şeklinde olup, yükseköğretime ilişkin anayasal ilke ve kurallar bu maddelerde gösterilmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3. maddesinde; Üniversite: bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumu; Fakülte: Yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan; kendisine birimler bağlanabilen bir yükseköğretim kurumu; Enstitü: Üniversitelerde ve fakültelerde birden fazla benzer ve ilgili bilim dallarında lisans üstü, eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve uygulama yapan bir yükseköğretim kurumu; Uygulama ve Araştırma Merkezi: yükseköğretim kurumlarında eğitim öğretimin desteklenmesi amacıyla çeşitli alanların uygulama ihtiyacı ve bazı meslek dallarının hazırlık ve destek faaliyetleri için eğitim-öğretim, uygulama ve araştırmaların sürdürüldüğü bir yükseköğretim kurumu; Bölüm: amaç, kapsam ve nitelik yönünden bir bütün teşkil eden, birbirini tamamlayan veya birbirine yakın anabilim ve anasanat dallarından oluşan; fakültelerin ve yüksekokulların eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve uygulama birimi; Öğretim Elemanları: Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileri; Öğretim Üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleri; Lisans Üstü: Yüksek lisans ve doktora ile tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık ve sanatta yeterlik eğitimini kapsadığı; Tıpta Uzmanlık: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen esaslara göre yürütülen ve tıp doktorlarına belirli alanlarda özel yetenek ve yetki sağlamayı amaçlayan bir yükseköğretim olarak tanımlanmıştır.
Tıp ve diş hekimliği fakültelerinin ihtiyaç duyulan alanlarında teorik ve uygulamalı eğitim ve öğretimin desteklenmesi amacıyla çeşitli alanların uygulama ihtiyacı ve hekimlik mesleği ile bu alandaki diğer meslek dallarının hazırlık ve destek faaliyetleri için eğitim-öğretim, uygulama ve araştırma faaliyetlerinin sürdürülmesi ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işleri yapmak üzere üniversitelerin sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ile ağız ve diş sağlığı uygulama ve araştırma merkezlerinin uygulamaları üniversiteler tarafından işletilen hastanelerde ve sağlık tesislerinde yapılmak suretiyle yükseköğretim kurumu olarak işlev görmekte, anılan fakültelerin ayrılmaz bir parçasını oluşturmakta, 2547 sayılı Kanundaki yükseköğretim kurumları, programları ve öğretim elemanları eliyle gerçekleştirilmektedir.
3359 sayılı Kanunun Ek-9. maddesiyle tıp ve diş hekimliği fakültelerinin yükseköğretim kurumu olarak işlev görebilmesi için, sağlık uygulama ve araştırma merkezi ile ağız ve diş sağlığı uygulama ve araştırma merkezi bulunmayan veya yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunmayan üniversitelerin, Sağlık Bakanlığının eğitim ve araştırma hastanelerinde birlikte kullanım protokolü imzaladığı hastanelerde veya sağlık tesislerinde yapılabilmesine olanak sağlandığı gibi Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri yönünden de üniversitelerin ilgili bölümlerinin aynı şekilde kullanılmasına hukuki zemin oluşturduğu görülmektedir.
Anayasal ilke ve kurallara göre çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amaçlayan eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin tıp ve diş hekimliği alanında lisans ve uzmanlık eğitimi veren kurumları ile Sağlık Bakanlığın bağlı sağlık tesislerinin karşılıklı olarak birlikte kullanımında, 3359 sayılı Kanundaki kuralların üniversitelere ilişkin kanunlara göre özel kanun niteliği taşımakta olup, bu kanunda hüküm bulunmaması halinde üniversitelere ilişkin kanunların, sonrasında da sağlık alanına ilişkin kanunların uygulanması şeklinde yorum tekniğinin kullanılması gerekmektedir.
Bu durum üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip olmalarından kaynaklanmakta olup, üniversitelerin sağlık hizmeti sunumuyla sınırlı olarak ele alınması anayasal ilke ve kurallara aykırı olacağından uyuşmazlık konusu yönetmeliğin yargısal denetiminde yukarıda belirlenen ilkeler uygulanacaktır.
Uyuşmazlık konusu 2017 tarihli Yönetmeliğin Tanımlar başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin iptal isteminin incelenmesi;
2017 tarihli Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının dava konusu c) bendine göre;
“Birlikte kullanım: Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı sağlık tesisleri ile üniversitelerin tıp ve diş hekimliği alanında lisans ve uzmanlık eğitimi veren kurumlarının eğitim, araştırma ve sağlık hizmet sunumu için insan gücü, mali kaynak, fiziki donanım, bina, tıbbi cihaz ve diğer kaynaklarının imzalanacak protokol çerçevesinde birlikte kullanılmasını,” ifade eder.
2018 tarihli Yönetmelik değişikliğinin 3. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 4. maddenin 1. fıkrasının c) bendinde;
“Birlikte kullanım: Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık tesisleri ile üniversitelerin tıp ve diş hekimliği alanında lisans ve uzmanlık eğitimi veren kurumlarının eğitim, araştırma ve sağlık hizmet sunumu için insan gücü, mali kaynak, fiziki donanım, bina, tıbbi cihaz ve diğer kaynaklarının imzalanacak protokol çerçevesinde birlikte kullanılmasını,” ifade eder.
Değişiklik Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna ibareleri yerine Sağlık Bakanlığına ibaresi ile sınırlı şekilde gerçekleşmiş, yeni ve farklı bir içerik kazandırılmadığından davayı konusuz bırakacak nitelikte değildir.
2020 tarihli Yönetmeliğin Tanımlar başlıklı 4. maddenin 1. fıkrasının c) bendinde;
“Birlikte kullanım: Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık tesisleri ile üniversitelerin tıp ve diş hekimliği alanında lisans ve uzmanlık eğitimi veren kurumlarının eğitim, araştırma ve sağlık hizmet sunumu için insan gücü, mali kaynak, fiziki donanım, bina, tıbbi cihaz ve diğer kaynaklarının imzalanacak protokol çerçevesinde birlikte kullanılmasını,” ifade edeceği belirtilmektedir.
Bu haliyle, dava konusu edilen düzenleme yönünden esaslı bir değişiklik yapılmadığı, yürürlüğünün sürdüğü görüldüğünden adil yargılanma hakkı kapsamında işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu edilen düzenleme, 3359 sayılı Kanunun Ek-9. maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesinin “karşılıklı olarak” ibaresi dışındaki kısmının tekrarı niteliğindedir. Yönetmelik ile yasal düzenlemenin amaçladığı işbirliği ve birliktelik ancak karşılıklı şekilde yaklaşımları içeren kurallarla gerçekleşebileceğinden, bu ibarenin tanımda yer alması eksik düzenleme içermektedir. Kanuni düzenlemenin ortak ve birlikte kullanımın esaslı unsuru olan “karşılıklı olarak” ibaresine yer verilmemesi nedeniyle hukuka aykırı olup, iptali gerekir.
Uyuşmazlık konusu 2017 tarihli Yönetmeliğin Planlama esasları başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin iptal isteminin incelenmesi;
2017 tarihli Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının dava konusu ç) bendinde;
“Birlikte kullanılacak sağlık tesislerine ait özellikli planlama gerektiren sağlık hizmet birimleri ve planlamaya tâbi tıbbi ekipman yatırımlarında, tıp fakültesi, diş hekimliği fakültesi ya da tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin eğitimleri ile ilgili standartları gereği rektörlüğün görüşleri alınır ve Bakanlıkça belirlenmiş olan sağlık planlamaları çerçevesinde işlem tesis edilir.” kuralı yer almaktadır.
2020 tarihli Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının ç) bendinde dava konusu bent aynı şekilde tekrar edilmiştir.
Bu çerçevede, dava konusu edilen düzenleme yönünden herhangi bir değişiklik yapılmadığı, yürürlüğünün sürdürüldüğü görüldüğünden adil yargılanma hakkı kapsamında işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
Dava dilekçesinde, Sağlık Bakanlığınca belirlenmiş olan sağlık planlamalarının üniversite standartlarını belirleyecek olmasının 2547 sayılı Kanunun 13/b-3, 16/b-3 ve 21. maddelerine aykırı olduğu öne sürülmektedir. Cevap dilekçesinde, 3359 sayılı Kanunun 3. maddesine göre Sağlık Bakanlığının sağlık kurum ve kuruluşlarını planlama yetkisinin bulunduğu, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin sağlık hizmetlerini yürütme görevinin münhasıran Sağlık Bakanlığına ait olduğu, Bakanlığın sağlık kurum ve kuruluşlarına izin verme yetkisinin olduğu, özellikli hizmetlerin öncelikli olarak üniversiteler eliyle verilmesi sağlanacak şekilde planlama yapıldığı, üniversitelerin taleplerinin buna göre değerlendirildiği, hukuka uygun düzenleme yapıldığı savunulmaktadır.
Dava konusu düzenlemede, tıp fakültesi, diş hekimliği fakültesi ya da tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin eğitimleri ile ilgili standartları gereğine uygun olarak temel karar verici üniversitelere ait olup, bu görev, yetki ve sorumluluklar üniversitenin ilgili organları ve birimleri eliyle kullanılacağından, 3359 sayılı Kanunda özel hüküm bulunmayan bu konuda, yükseköğretim kurumu olarak işlev gören tıp ve diş hekimliği fakültelerinin ayrılmaz bir parçasını oluşturan sağlık hizmet birimleri ve planlamaya tâbi tıbbi ekipman yatırımlarında alınacak görüşün hukuki derecesinin “uygun görüş” niteliğinde ifadeye yer verilmemesi hukuka aykırı olup, iptali gerekir.
Uyuşmazlık konusu 2017 tarihli Yönetmeliğin Protokolün imzalanması, feshi ve diğer uygulama esasları başlıklı 7. maddesinin 1., 4. ve 5. fıkralarının iptal isteminin incelenmesi;
2017 tarihli Yönetmeliğin 7. maddesinin dava konusu fıkralarında;
“(1) Bakanlık ve YÖK tarafından müştereken birlikte kullanıma ilişkin olarak tip protokol hazırlanır.
(4) Birlikte kullanım protokolü Bakanlığın ve YÖK’ün uygun görüşü alınarak Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı ve Rektör tarafından imzalanır.
(5) Protokolün süresi altı yıldan az, yirmi yıldan fazla olamaz.” kuralları yer almıştır.
2018 tarihli Yönetmeliğin 6. maddesiyle asıl Yönetmeliğin değişik 7. maddesinin 4. fıkrasında;
“Birlikte kullanım protokolü Bakanlığın ve YÖK’ün uygun görüşü alınarak il sağlık müdürü ve Rektör tarafından imzalanır.” şeklinde sadece altı çizili kısımda değişiklik yapılmıştır.
2020 tarihli Yönetmeliğin 7. maddesinde;
“(1) Bakanlık ve YÖK tarafından, birlikte kullanıma ilişkin olarak müştereken tip protokol hazırlanır.
(3) Birlikte kullanım protokolü, Kamu Hastaneleri Genel Müdürü ve Rektör tarafından imzalanır. Rektör protokol imzalamadan önce YÖK’ün uygun görüşünü alır.
(4) Protokolün süresi altı yıldan az olamaz.” kuralı getirilmiştir.
Bu durumda, dava konusu edilen düzenlemeler yönünden esaslı bir değişiklik yapılmadığı, uyum amaçlı düzenleme yapıldığı, yürürlüğünün sürdürüldüğü görüldüğünden adil yargılanma hakkı kapsamında işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
Dava dilekçesinde, protokolün alt süresinin belirlenmesinin yasal dayanağının olmadığı, süre öngörülmesinin tıp ve tıpta uzmanlık eğitimi ile yükseköğretim gerekleri ile örtüşmediği, kesintisiz sürmesi gerekli olan asli ve sürekli yükseköğretim hizmetlerinin belirli süreyle sınırlandırılmasının hukuka aykırı olduğu, 7. maddenin 1 ve 4. fıkralarının 13. maddenin 1. fıkrasıyla çeliştiği ileri sürülmektedir. Savunma dilekçesinde, tıp fakültelerinin 6 yıl süren bir tıp eğitimi verdiği gözetilerek protokolün en az 6 yıl süreyle imzalanmasının üniversitelerdeki pratik eğitimi sekteye uğratmayacağı, 7. maddenin birlikte kullanım protokolü, 13. maddenin işbirliği protokolü olduğu, usul ve imza yetkililerinin farklı olmasının hukuka aykırı olmadığı öne sürülmektedir.
3359 sayılı Kanunun Ek-9. maddesinde birlikte kullanım protokolünün alt sınırı konusunda belirleme yapılmadığı, yükseköğretim açısından tıp eğitimim süresi dikkate alınarak 6 yıl süre belirlenmesinin objektif nitelik taşıdığı, yükseköğretimin nitelikleriyle asgari bir uyum içerdiği, birlikte kullanım protokolünün Bakanlık ve YÖK tarafından, birlikte kullanıma tip protokol hazırlanıp, uygun görüşleri üzerine üniversiteyi temsilen rektör, Bakanlığı temsilen de Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı (Kamu Hastaneleri Genel Müdürü) tarafından imzalanmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Dava konusu edilen 7. maddenin 1 ve 4. fıkralarının 13. maddenin 1. fıkrasıyla çeliştiği iddiasına gelince; Ek-9. maddenin 2. fıkrasında birlikte kullanım protokolünü imzalayacak tarafların gösterildiği, nitelikleri farklı olan işbirliği ve birlikte kullanım protokolünün Yönetmelikte ayrı ayrı maddelerde düzenlendiği, anılan protokollerin usul ve imza yetkilerinin farklı olmasının yetki karmaşasına yol açmayacağı, idare hukuku esaslarına aykırı düzenleme yapılmadığı görülmektedir.
Uyuşmazlık konusu 2017 tarihli Yönetmeliğin 9. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının iptal isteminin incelenmesi;
2017 tarihli Yönetmeliğin Sağlık tesislerinin işletilmesi başlıklı 9. maddesinin dava konusu fıkralarında;
(1) Birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisleri, Kurum tarafından bu Yönetmelik hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Kurumun tâbi olduğu mevzuat uyarınca işletilir. Birlikte kullanılan sağlık tesisinin hastane yöneticisi, üniversitenin görüşü alınarak ilgili mevzuat uyarınca atanır ve işlemler Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun tabi olduğu mevzuat çerçevesinde yürütülür.
(2) Sağlık tesisindeki her türlü sağlık ve destek hizmeti, üniversite personelinin sağlık hizmeti sunumu da dâhil olmak üzere hastane yöneticisinin sorumluluğundadır. Hastane yöneticisi, eğitim ve sağlık hizmetlerinin aksamadan ve verimli şekilde yürütülmesi için ilgili mevzuat çerçevesinde her türlü tedbiri almaya yetkilidir ve bu konuda Dekan ile işbirliği içinde çalışır.” kuralı bulunmaktadır.
2018 tarihli Yönetmelik değişikliğinin 8. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 9. maddesinde;
(1) Birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisleri, Bakanlık tarafından bu Yönetmelik hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlığın tâbi olduğu mevzuat uyarınca işletilir. Birlikte kullanılan sağlık tesisinin Başhekimi, üniversitenin görüşü alınarak ilgili mevzuat uyarınca atanır ve işlemler Bakanlığın tabi olduğu mevzuat çerçevesinde yürütülür.
(2) Sağlık tesisindeki her türlü sağlık ve destek hizmeti, üniversite personelinin sağlık hizmeti sunumu da dâhil olmak üzere Başhekimin sorumluluğundadır. Başhekim, eğitim ve sağlık hizmetlerinin aksamadan ve verimli şekilde yürütülmesi için ilgili mevzuat çerçevesinde her türlü tedbiri almaya yetkilidir ve bu konuda Dekan ile işbirliği içinde çalışır.” şeklinde altı çizili kısımda değişikliğe gidilmiştir.
2020 tarihli Yönetmeliğin 9. maddesinde;
“(1) Birlikte kullanımdaki sağlık tesisi, Bakanlık tarafından bu Yönetmelik hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlığın tabi olduğu mevzuat uyarınca işletilir.
(2) Sağlık tesisindeki her türlü sağlık ve destek hizmeti, üniversite personelinin sağlık hizmeti sunumu da dâhil olmak üzere Başhekimin sorumluluğundadır. Başhekim, eğitim ve sağlık hizmetlerinin aksamadan ve verimli şekilde yürütülmesi için ilgili mevzuat çerçevesinde her türlü tedbiri almaya yetkilidir ve bu konuda Dekan ile işbirliği içinde çalışır.” kuralına yer verilmiştir.” kuralı getirilmiştir.
Bu haliyle, dava konusu edilen düzenlemeler yönünden esaslı bir değişiklik yapılmadığı, uyum amaçlı düzenleme yapıldığı, yürürlüğünün sürdürüldüğü görüldüğünden adil yargılanma hakkı kapsamında işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
3359 sayılı Kanunun Ek-9. maddesinin 5. fıkrasına göre; ilgili fakülte dekanının yetki ve sorumluluğunda yürütülecek hizmetlerin, birlikte kullanıma konu sağlık tesislerinde tıpta uzmanlık ve lisans eğitimleri ile eğitim sorumlusu olarak görevlendirecek kişinin belirlenmesi olduğu; başhekimin aynı zamanda üniversite yönünden sağlık uygulama ve araştırma merkezi müdürü sayılıp birlikte kullanıma geçilen sağlık tesislerin Bakanlığın tâbi olduğu mevzuat uyarınca işletilmesi ve tesisin üniversitenin görüşü alınarak Bakanlıkça atanan başhekim tarafından yönetileceği, ancak birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisinin Sağlık Bakanlığına bağlı olması hâlinde tesise ait yönetici görevlendirmelerinin Sağlık Bakanlığı mevzuatı çerçevesinde yapılması öngörülmektedir.
Yönetmeliğin dava konusu edilen 9. maddesinin 1. fıkrasıyla getirilen, birlikte kullanıma geçilen sağlık tesislerin Bakanlığın tâbi olduğu mevzuat uyarınca işletilmesi ve sağlık tesisinin hastane yöneticisinin üniversitenin görüşü alınarak Sağlık Bakanlığınca atanır ve işlemlerin anılan mevzuat çerçevesinde yürütülmesine ilişkin düzenlemelerde dayanağı yasal düzelmeye aykırılık bulunmadığından davanın bu yönden reddi gerekir.
Yönetmeliğin dava konusu edilen 9. maddesinin 2. fıkrasında ifadesini bulan hastane yöneticisinin eğitim ve sağlık hizmetlerinin aksamadan ve verimli şekilde yürütülmesi için ilgili mevzuat çerçevesinde her türlü tedbiri almaya yetkili olduğu ve bu konuda Dekan ile işbirliği içinde çalışacağı yolundaki düzenlemeler, 3359 sayılı Kanunun Ek-9. maddesinin 5. fıkrasında ilgili fakülte dekanının yetki ve sorumluluğunun bulunan sağlık tesislerinde tıpta uzmanlık ve lisans eğitimleri ile eğitim sorumlusu olarak görevlendirecek kişinin belirlenmesini içerdiği, hastane yöneticisinin eğitime ilişkin görev ve sorumluluk üstlenmediği halde Dekana eğitim konusunda ikincil nitelikte görev verilmesi yasaya aykırı olup, iptali gerekir.
Uyuşmazlık konusu 2017 tarihli Yönetmeliğin 10. maddesinin iptal isteminin incelenmesi;
2017 tarihli Yönetmeliğin Program yöneticisi ve idari sorumlunun görev ve yetkileri başlıklı 10. maddesinde;
“(1) Birlikte kullanımdaki tesislerde Dekan tarafından hastane yöneticisinin de görüşü alınarak her uzmanlık eğitimi programı yürütülen birim için uzmanlık eğitimi mevzuatındaki şartları haiz bir program yöneticisi ile bir idari sorumlu görevlendirilir. Program yöneticisine aynı zamanda idari sorumluluk görevi de verilebilir.
(2) Program yöneticisi, müfredata uygun olarak ilgili mevzuat çerçevesinde tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimlerinin planlanması, yürütülmesi ve denetiminden sorumludur.
(3) İdari sorumlu, ilgili klinik ve laboratuvarda sunulan sağlık hizmetinin yirmi dört saat esasına göre kesintisiz olarak yürütülmesi ve verimlilik ölçütlerinin gerektirdiği yönetsel önlemlerin alınması, mevcut kaynakların müşterek ve verimli bir şekilde kullanılması ile diğer birimler ve hastane yönetimiyle olan ilişkileri yürütmekle görevli olup; bu görevlerin yürütülmesinden hastane yöneticisine karşı sorumludur.
(4) Program yöneticisi ve idari sorumlunun farklı kişiler olması halinde bunlar işbirliği ve uyum içerisinde çalışır.
(5) Program yöneticisi, programa dâhil olan tüm eğiticilerle birlikte eğitim programını hazırlayarak, hastane yöneticisinin uygun görüşü ile birlikte ana dallarda ilgili anabilim dalı başkanı, yan dallarda ise bilim dalı başkanı aracılığıyla Dekana sunarak eğitim programını onaylatır. Eğitim programında değişiklik olması halinde hastane yöneticisine bilgi verilir.” kurallarına yer verilmiştir.
2018 tarihli Yönetmelik değişikliğinin 9. maddesi ile asıl Yönetmeliğin 10. maddesinin 1. ve 5. fıkralarında;
“(1) Birlikte kullanımdaki tesislerde Başhekim tarafından her uzmanlık eğitimi programı yürütülen birim için uzmanlık eğitimi mevzuatındaki şartları haiz bir program yöneticisi ile bir idari sorumlu görevlendirilir. Program yöneticisine aynı zamanda idari sorumluluk görevi de verilebilir.
(5) Program yöneticisi, programa dâhil olan tüm eğitic