Logo

6306 Sayılı Kanun Kapsamında Riskli Alan İlanı Hakkında Danıştay Kararı

📜 Danıştay Karar Künyesi

6. Daire – 2020/9198 – 2022/9361 – 09.11.2022


🔎 Karar Özeti

Danıştay, Malatya İli, Doğanyol İlçesi’nde 6306 sayılı Kanun uyarınca belirlenen riskli alan kararını, yeterli teknik inceleme yapılmadığı ve az hasarlı yapıların da kapsandığı gerekçesiyle kısmen iptal etti.


Karar İçeriği

T.C. D A N I Ş T A Y ALTINCI DAİRE Esas No : 2020/9198 Karar No : 2022/9361 DAVACI : 1- …2- … 3- … 4- … 5- … 6- … 7- … 8- … 9- … 10- … VEKİLLERİ : Av. … DAVALILAR : 1- …- … 2- … Bakanlığı VEKİLLERİ : Av. … DAVANIN KONUSU : 27/08/2020 tarih ve 31226 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Malatya İli, Doğanyol İlçesi, … Mahallesinin sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 26/08/2020 tarih ve 2878 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istenilmektedir. DAVACILARIN İDDİALARI : Davacılar tarafından, tarımsal faaliyet yaptıkları bahçe, ikamet ettikleri ev, ticaret yaptıkları işyerlerinin 24.01.2020 tarihli Elazığ depreminde zarara uğramadığı veya idare tarafından da az hasarlı olarak tespit edildiği halde dava konusu işlem nedeniyle söz konusu yerleri tahliye etmelerinin istenildiği, dava konusu riskli alan kararının mevzuatta belirtilen usule göre tesis edilmediği, detaylı çalışma yapılmadığı, risk durumunu ortaya koyan teknik raporun hatalı olduğu ve kendilerine tebliğ edilmediği, rapora ve dava konusu işleme itiraz hakkı tanınmadığı, riskli alan ilan edilmeden ihaleye ilişkin hususların ilan edildiğinden bahisle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı öne sürülmüştür. DAVALILARIN SAVUNMASI : 24.01.2020 tarihinde meydana gelen deprem sonrasında yıkılan ve hasar gören yapıların bulunduğu Gökçe mahallesinde can ve mal kaybına engel olmak, sağlıklı, güvenli, fen ve sanat, norm ve standartlarına uygun bir ortamda yaşama çevreleri oluşturmak amacıyla riskli alan kararı alındığı, riskli alan kararının 6306 sayılı Kanuna ve Kanunun Uygulama Yönetmeliği hükümlerine uygun olduğu, kararın deprem sonrası yapılan hasar tespit çalışmalarına ve teknik rapora dayandırıldığı, kamu yararı amacı taşıdığı, yeni riskleri bertaraf etmek amacıyla alan içerisinde kalan yapıların tahliye edilmesinin istenildiği, davacıların iddialarının sübjektif ve mesnetsiz olduğu, dava konusu işlemin de hukuka uygun olduğu savunulmuştur. DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin davacıların taşınmazları yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi sonucunda kısmen iptali ve kısmen reddi reddi gerektiği düşünülmektedir. DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava; 27/08/2020 tarih ve 31226 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Malatya İli, Doğanyol İlçesi, … Mahallesinin sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 26/08/2020 tarih ve 2878 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının iptali istemiyle açılmıştır. Davalı idarenin usule yönelik itirazları yerinde görülmemiştir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak belirtilmiştir. Anılan Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı… ifade eder.” tanımına yer verilmiştir. 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu, g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir. Dava konusu 26/08/2020 günlü, 2878 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile Malatya İli, Doğanyol İlçesi, Gökçe Mahallesinin sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen ve içinde davacının da hissedar olduğu parsel ve üzerinde davacıya ait yapı bulunan alan 24/01/2020 tarihinde Elazığ ilinde meydana gelen deprem nedeniyle yapılan değerlendirmeler sonucunda 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmiştir. Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan teknik raporda; teklif edilen riskli alanın yaklaşık 5,24 hektar yüzölçüme sahip ve üzerinde 695 adet bağımsız bölümden oluşan 453 adet yapı bulunduğu, Türkiye Deprem Bölgesi Haritasında Doğu Anadolu Fay Hattının geçtiği 1. derece deprem bölgesinde yer aldığı, 24/01/2020 tarihli Elazığ depremi sonrasında yapılan hasar tespit çalışmaları kapsamında belirlenen 453 adet yapının 22 adedinin yıkık yapı,89 adedinin acil yıkılacak yapı,36 adedinin ağır hasarlı yapı,8 adedinin orta hasarlı yapı,168 adedinin az hasarlı yapı ve130 adedinin ise hasarsız yapı olarak tespit edildiği; davacının konut niteliğindeki yapısının hasar durumunun az hasarlı yapı olarak belirlendiği; teklif riskli alan sınırı içinde kalan alanın 06/01/1998 onay tarihli yürürlükteki 1/5000 ve 1/1000 ölçekli nazım ve uygulama imar planlarında ayrık nizam 2 kat, bitişik nizam 3 kat, bitişik nizam 2 kat TAKS:0,30,KAKS;0,60 yapılaşma koşullarında Konut Alanında kaldığı; teklif riskli alanda yer alan ve yakın tarihte meydana gelen depremin zarar verdiği binaları yeniden inşa etmek, şehrin ve bölgenin imajını iyileştirmek, kent kimliği ile uyumlu, alt yapısı ile sağlıklı ve olası bir afet anında sağlıksız yapılaşmadan kaynaklı yaşanacak can ve mal kaybına karşı tedbir almak, ayrıca deprem sonrası alanın yaşanılır duruma getirilmesini sağlamak amacıyla söz konusu alanın “Riskli Alan” olarak ilan edilmesi gerektiği yolunda tespitlere yer verildiği anlaşılmaktadır, Mülkiyet hakkı, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olup, anılan düzenlemeler uyarınca bu hak, sadece kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabilir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun da, mülkiyet hakkına sınırlama getirilmesine ilişkin hükümler içermekle birlikte, sınırlama yetkisinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut olarak ortaya konulmasının gerekliliğini öngörmüştür. 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan” zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alan olarak tanımlandığına göre ;tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir alanın Kanunun 2. maddesi gereğince riskli alan olarak ilan edilebilmesi için alanın, ya zemin yapısı bakımından risk teşkil etmesi ya da üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması ve bu yapılara ilişkin 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekmektedir. Uyuşmazlıkta; dosyada bulunan riskli alan sınır ve krokisinin incelenmesinden, Elazığ’da yaşanan deprem sonrası yapılan hasar tespit çalışmaları sonucu hazırlanan verilerin dava konusu riskli alan ilanının dayanağını oluşturan teknik rapora gerekçe oluşturduğu, hasar tespit durumunu gösterir listede, teklif riskli alanda yer alan yapıların yıkık, acil yıkılacak, ağır hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı ve hasarsız yapılar olarak belirlendiği ancak alanda bulunan az hasarlı ve hasarsız yapıların, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince riskli alan sınırı içerisine dahil edilirken, anılan Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekirken, söz konusu araştırma ve incelemeler yapılmadan dava konusu riskli alan kararının verildiği anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu 26/08/2020 tarihli, 2878 sayılı sayılı Cumhurbaşkanı Kararının davacıların karar kapsamında bulunan taşınmazları yönünden iptali gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği” şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: İNCELEME VE GEREKÇE: MADDİ OLAY: Elazığ İli’nde 24.01.2020 tarihinde 6,8 büyüklüğünde, Malatya İli, Pütürge İlçesinde ise; 05.06.2020 tarihinde 5,0 büyüklüğünde depremler meydana gelmiş, bu depremler nedeniyle Malatya İli, Doğanyol İlçesi, … Mahallesinde bulunan yapıların da bir kısmı yıkılmış bir kısmı ise çeşitli derecelerde hasar görmüştür. Bunun üzerine Malatya İli, Doğanyol İlçesi, … Mahallesinin sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca 26/08/2020 tarih ve 2878 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla riskli alan ilan edilmiş ve bu karar 27/08/2020 tarih ve 31226 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bakılan dava, anılan riskli alan kararının hukuka aykırı olduğu iddia edilerek, iptal edilmesi istemiyle açılmıştır. İLGİLİ MEVZUAT: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne, 35. maddesinde ise; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” hükmüne yer verilmiştir. 20/03/1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19/03/1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 1.maddesinde; “Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.” hükmüne, Aynı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı ifade eder.” tanımına yer verilmiştir. 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu, g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur…” kurallarına yer verilmiştir. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebileceği düzenlenmiştir. Ancak, yine burada kanun koyucu bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulması şartına bağlamıştır. Dairemizce daha önce riskli alan konusunda bakılan davalarda uzman bilirkişilerce yapılan bilimsel incelemelerden; bir alanın üzerinde bulunduğu yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riski taşıması nedeniyle riskli alan olarak ilan edilebilmesi için, söz konusu alandaki binaların deprem riski belirlenirken binaların taşıyıcı sistemine ait parametrelerin (taşıyıcı eleman sayısı ve dağılımı, planda düzensizlik, düşeyde düzensizlik, lokal ve konstrüktif uygulamalar, vb.) dikkate alınması gerektiği, niceliksel bir yaklaşımla teknik açıdan anlamlı tanımlar çerçevesinde binaların risk seviyeleri açısından sınıflandırılabileceği, bu tip bir sınıflandırmayı gerçekleştirmek için bütün binaların ilgili Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilmesi ve bina bazında elde edilen performans skorlarının sınıflandırma amacıyla kullanılması gerektiği, örnekleme yoluyla tipik binaların seçilmesi ve seçilen binaların ayrıntılı olarak incelenmesi geçerli bir yaklaşım ise de, detaylı risk çalışmasında binalar seçilirken hangi örnekleme yönteminin (tesadüfi/tesadüfi olmayan yöntemler) kullanıldığı ve örnek büyüklüğünün nasıl seçildiğinin açık olarak belirtilmesi gerektiği, anakütle (toplam bina stoğu) içerisinde hem yığma hem betonarme binalar varsa örneklerin sadece yığma binalardan seçilemeyeceği, yığma ve betonarme yapıların istatistiksel olarak orantılı bir şekilde seçilmesi gerektiği, alanda yer alan yapıların deprem riskinin belirlenebilmesi için, bu yapıların teknik olarak incelenmesi gerektiği, bunun için, yapıların bulunduğu yerlerdeki deprem tehlikesi ve yapıların deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerinin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi gerektiği, yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların ayrıntılı analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp buna göre genel yapı stokunun riskinin belirlenmesi gerektiği, bölgenin deprem riskini belirlemek için öncelikle deprem tehlikesinin hesaplanması gerektiği, deprem tehlike hesaplamasının ise bölgeyi etkileyebilecek depremlerin oluşma potansiyeli olan sismik kaynaklara bağlı olarak yapılabileceği, bu şekilde ayrıntılı bir hesaplamanın istatistiksel olarak bölgenin deprem tehlikesi hakkında bir veri olabileceği, aksi takdirde yukarıda belirtilen çalışmalar yapılmadan, alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski konusunda değerlendirme yapmanın bilimsel kurallara ve dolayısıyla 6306 sayılı Kanunun amacına aykırı olacağı anlaşılmaktadır. HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Davacılardan … (… ada, … parsel sayılı taşınmaz) …, …, …, … (… ada, … parsel ile … ada, … parsel sayılı taşınmaz) ve … yönünden yapılan incelemede; Uyuşmazlıkta; 6306 sayılı Kanun uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan belgelerin incelenmesinden; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, 24.01.2020 tarihli Elazığ depreminden sonra hazırlanan teknik rapora istinaden Cumhurbaşkanlığınca onaylanan davacıların taşınmazlarını da kapsayan riskli alan kararının 6306 sayılı Kanunun 2/1-(ç) maddesi uyarınca “yapılaşmanın can/mal kaybına yol açma riski olduğu gerekçesiyle” 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5.maddesi çerçevesinde ilan edildiği, riskli alan teknik raporunda; Malatya İli, Doğanyol İlçesi, … Mahallesinde deprem sonrasında yaklaşık 5,24 hektar yüz ölçümlü alanın riskli alan olduğu, mahallede bulunan 695 adet bağımsız bölümden oluşan 453 yapının 22’sinin yıkık, 89’unun acil yıkılacak yapı, 36’sının ağır hasarlı, 8’inin orta hasarlı, 168’inin az hasarlı ve 130’unun hasarsız yapı olarak tespit edildiği, mülkiyet durumu itibarıyla 641 adet taşınmazın 631 adedinin özel şahıs, 3 adedinin Doğanyol Belediyesi, 7 adedinin de Hazine adına kayıtlı olduğu, alanın mer’i imar durumunun ayrık nizam 2 kat, bitişik nizam 3 kat yapılaşma koşullarıyla konut alanı, 1 cami ve Kur’an kursundan oluşan dini tesis alanı ve 1 pazar yeri alanı olarak planlandığı, nüfusunun 717 kişi olduğu, coğrafyasının engebeli araziler ve sarp dağlardan oluştuğu, Doğu Anadolu fayı üzerinde 1.derece deprem kuşağında bulunduğu, bu fayın 7,0 şiddetinde ve üzerinde deprem üretebileceği, 13.07.2003 tarihinde 5,7 şiddetinde, 26.11.2005 tarihinde 5,3 şiddetinde depremleri yaşadığı, son olarak 24.01.2020 tarihinde 6,8 şiddetinde Elazığ ve 05.06.2020 tarihinde 5,0 şiddetinde Pütürge depremlerinin olduğu, son depremlerde 5 kişinin öldüğü, çok sayıda binanın hasar gördüğü bu afet sonrasında yapılan değerlendirme neticesinde; teklif edilen riskli alanda bulunan binaları yeniden inşa etmek, şehrin ve bölgenin imajını iyileştirmek, kent kimliğiyle uyumlu altyapısıyla sağlıklı olacak şekilde afet anında can/mal kaybına karşı tedbir almak, güvenli ve yaşanabilir bir bölge için kentsel dönüşüm çalışması yapılmasının hedeflendiği bilgilerine dayanılarak dava konusu bölgenin riskli alan olarak tespit edildiği belirtilmiştir. Dairemizin 21/10/2021 tarihli ara kararı ile davalı idarelerden istenilen bilgi ve belgelerden, yer bilimsel etüd raporunun ve riskli alan belirlemesi için Yönetmelik Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporun ise dosyaya sunulamadığı, davalı idarelerce ara kararı gereği olarak dosyaya sunulan belgeler arasında 7269 sayılı Kanunun 1.maddesi uyarınca İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından bölgede deprem afetine ilişkin “genel hayata etkililik” kararı alındığı, bu kapsamda da uygulamaların yürütüldüğü, hasarlı binalardan tahliye işlemlerinin ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü aracılığıyla yürütüldüğünün belirtildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın çözümü teknik bilgiyi gerektirdiğinden Dairemizce, 23/12/2021 tarihli ara kararı ile keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bu doğrultuda Naip Üye … tarafından re’sen seçilen Ortadoğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. …, İnşaat Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. …, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. E…’den oluşan üç kişilik bilirkişi heyetiyle 04.07.2022 tarihinde icra edilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan rapora göre; riskli alan kararı yönünden; alanın zemin yapısı sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riskinin bulunmadığı, ancak alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riskinin bulunduğu, riskli alanın içinde deprem tehlikesi ve mevcut binaların deprem hasargörebilirliğinin yüksek olduğu, bu sebeplerden dolayı mevcut bina stoğunun sahip olduğu deprem riskinin de yüksek olduğu, yerleşim alanına dışarıdan ulaşımı sağlayan yollarda herhangi bir deprem sonrası sorunlar yaşanabileceği ancak alan içinde ulaşım ağı ve altyapı durumlarıyla ilgili olarak kritik bir durumun mevcut olmadığı, Deprem ve Performans Teknik Raporunun 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğindeki esaslar için bir ön çalışma veya altlık oluşturabileceği ama birebir yerine kullanılmasının aradaki teknik tanım farklılıkları açısından sakıncalı olduğu, dava konusu riskli alan gibi az sayıda yapının olduğu bölgelerde 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan tespit yönteminin tüm yapılara tek tek uygulanmasının gerekli olduğu, böylece, davacılara ait binalar da dahil olmak üzere, herhangi bir örnekleme yapmadan her binanın risk durumunu tespit etmenin mümkün olacağı, riskli alan kararı kapsamında bulunan, davacılardan …’ın … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki konut vasıflı yapısı, …’nın … ada, … parsel ile … ada, … parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunan dükkan ve konut nitelikli yapıları, …’in … ada, … parsel sayılı bahçe nitelikli taşınmazı, …’ın … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki dükkan ve konut nitelikli yapıları, …’nun … ada, … parselde bulunan bahçesi ile .. ada, …parsel sayılı taşınmazda bulunan dükkan nitelikli yapısı, …’ın dava konusu işlem tarihinde … ada, … parsel sayılı bahçe nitelikli taşınmazında (idarece daha sonra bahçeye deprem konutu yapılmıştır.) idare tarafından hasar tespit icmalinin adrese dayalı verildiğinden, ada ve parsel numaralarıyla çakıştırma yapılamadığı, keşif sırasında dava konusu parsellerde bulunan yapıların çoğunun “az hasarlı olarak” idarece tespit edildiği, söz konusu yapıların, deprem hasar tespitinden bağımsız olarak, riskli yapı olup olmadıklarına dışarıdan keşif incelemesi ile karar vermenin mümkün olmadığı, bu binaların 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği esasları uyarınca incelenmesi sonunda “riskli/risksiz yapı” olduklarına karar verilebileceğinin” belirtildiği görülmüştür. Anılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve bu bağlamda da hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, davalı idareler tarafından rapora yapılan itirazlar, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir. Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun birlikte değerlendirilmesinden; Malatya İli, Doğanyol İlçesi, …Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve 26/08/2020 tarihli, 2878 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararına ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alandaki yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını ortaya koyan yukarıda belirtilen bilimsel verileri içeren yeterli düzeyde bir teknik incelemenin yapılmadığı, daha açık bir ifadeyle teknik raporda hasar tespit durumunu gösterir listede, teklif edilen riskli alanda yer alan yapıların yıkık, acil yıkılacak, ağır hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı ve hasarsız yapılar olarak belirlendiği, açık/detaylı adres veya ada/parsel numarası verilmeden hasar tespit icmali düzenlendiği, hasarlı binaları farklı renklerde boyamak suretiyle hazırlanan haritalarla riskli yapıları tespit etme yönteminin seçildiği, ancak her türlü şüpheden uzak bilimsel veriler kullanılarak yıkılmış, acil yıkılacak ve ağır hasarlı yapılar haricindeki yapıların hasar durumlarının açıkça tespit edilmediği, başka bir ifadeyle alanda bulunan az hasarlı ve hasarsız yapıların, 6306 sayılı Kanunun 2/1-(ç) maddesi gereğince riskli alan sınırı içerisine dahil edilirken, anılan Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi ve Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümünde belirtilen; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınmadığı, ayrıca alandaki deprem tehlikesi ve yapıların deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerinin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi gerektiği gibi yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekirken söz konusu araştırma ve incelemelerin yeterli seviyede yapılmadığı, ayrıca dava konusu işlem tarihinde içerisinde yapı bulunmayan bahçe nitelikli bazı taşınmazların da riskli alan kapsamına dahil edilerek üzerine sonradan deprem konutu yapıldığı görülmektedir. Bu itibarla, davacıların maliki oldukları yukarıda belirtilen yapıların, deprem hasar tespitinden bağımsız olarak 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği esasları uyarınca incelenerek sonucunda “riskli/risksiz yapı” olduklarına ilişkin tespit yapılması gerektiği, dolayısıyla dava konusu işlemin dayanağı teknik raporun söz konusu yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterlilikte olmadığı hususları dikkate alındığında, 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşullarda detaylı bir teknik inceleme yapılmaksızın uyuşmazlığa konu yukarıda belirtilen taşınmazların 6306 sayılı Kanunun 2. maddesine göre riskli alan kararı kapsamında yer almasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının, yukarıda adı geçen davacıların belirtilen taşınmazlarına ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir. Davacılardan …, …, … (… ada, … parsel sayılı taşınmaz), … ve … (… ada, … parsel sayılı taşınmaz) yönünden yapılan incelemede; Dosyadaki bilgi ve belgeler ile uyuşmazlığın çözümü için Dairemizce yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve yukarıda ayrıntılarına yer verilen bilirkişi raporunun birlikte incelenmesinden; dava konusu riskli alan kapsamında yer alan, davacıların maliki/hissedarı olduğu taşınmazların idare tarafından “acil yıkılacak yapı ve ağır hasarlı yapı” olarak belirlendiği, mahallinde yapılan 04/07/2022 tarihli keşif ve bilirkişi incelemesi sırasında da 6306 sayılı Kanun ve 6306 Kanunun Uygulama Yönetmeliği uyarınca bu tür yapıların yıkılarak yerlerine deprem konutları adıyla yeni yapıların yapılmış olduğunun tespit edildiği, bilirkişi heyetinin alanda bulunan yapı stoğunu incelemesi sonucunda, “yapıların 1-2 katlı donatısız yığma veya 1-4 katlı betonarme çerçeve yapılardan oluştuğu, beton kalitesinin orta derece olduğu, yığma yapıların ise delikli tuğladan inşa edildiği, 24.01.2020 tarihli depremde 103 binadan 40’nın yıkılmış olduğu, alanın Doğu Anadolu fay hattına 3,4 km mesafede bulunduğu, deprem riskinin ve deprem nedeniyle alan üzerindeki yapılaşmanın can/mal kaybına neden olma riskinin de yüksek olduğu” yönünde görüş belirttiği anlaşılmıştır. Bu durumda, dava konusu riskli alan kapsamında bulunan davacılardan …’ın … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki dükkan ve … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki konut nitelikli yapısı; …’ın … ada, … parsel sayılı hissedarı olduğu taşınmazdaki yapısı; …’ın … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki dükkan nitelikli yapısı; …’ın … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki konut ve dükkan nitelikli yapısı ile …’nun … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki yapıları yönünden dava konusu riskli alan kararına esas teknik raporun yeterli düzeyde olduğu, bu yapıların depremde uğradığı hasarın ağırlığı ve derecesine bakıldığında mevzuatta belirtilen risk analizi yapılmasını gerektirmediği, davalı idare tarafından 6306 sayılı Kanunun amacına da uygun olacak şekilde can ve mal kaybına engel olmak, sağlıklı, güvenli, fen ve sanat, norm ve standartlarına uygun bir ortamda yaşamalarını sağlamak için adı geçen davacıların belirtilen taşınmazlarında bulunan yapıların riskli alan kararı gereğince yıkılarak yenilendiği hususu da dikkate alındığında, dava konusu işlemin anılan taşınmazlar yönünden kamu yararı amacına ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır. KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle; 1. Davacılardan …’ın … ada, … parsel sayılı; …’nın … ada, … parsel ile … ada, … parsel sayılı; …’in … ada, … parsel sayılı; …’ın … ada, … parsel sayılı; …’nun … ada, … parsel ile … ada, … parsel sayılı ve …’ın … ada, … parsel sayılı taşınmazı yönünden dava konusu işlemin İPTALİNE, 2.Davacılardan …’ın … ada, … parsel sayılı ve … ada, … parsel sayılı; …’ın … ada, … parsel sayılı; …’ın … ada, … parsel sayılı; …’ın … ada, … parsel sayılı ve …’nun … ada, … parsel sayılı taşınmazı yönünden DAVANIN REDDİNE, 3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen davacılar tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin haklılık payı oranında … TL’sinin davalı idarelerden alınarak davacılardan, …’a … TL, …’ya … TL, …’e … TL, …’a … TL, …’ya … TL ve …’a … TL verilmesine, kalan kısmının davacılar üzerinde bırakılmasına, 4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacılara, …-TL vekâlet ücretinin de davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine, 5. Danıştay Başkanlığınca yatırılan ve harcanan …-TL keşif giderinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 325. maddesi uyarınca haklılık payı oranında …-TL’ sinin davalı idarelerden tahsili için ilgili kuruma yazı yazılmasına, …-TL’sinin ise davacılardan; …’dan …-TL, …’dan …-TL, …’dan …-TL, …’dan …-TL, …’dan …-TL tahsili için ilgili kuruma yazı yazılmasına, kararın bir örneğinin ilgili kuruma gönderilmesine, 6. Danıştay Başkanlığınca yatırılan ve artan …-TL keşif avansının ilgili kuruma iadesine, 7. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 09/11/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir