📜 Danıştay Karar Künyesi
8. Daire – 2021/7165 – 2024/1331 – 12.03.2024
🔎 Karar Özeti
Danıştay, Biruni Üniversitesi’nde görevli bir doktor öğretim üyesinin sözleşmesinin yenilenmemesinin, hukuka uygun bir sebep olmaksızın gerçekleştirildiğine ve dolayısıyla iş akdinin feshinin geçersiz olduğuna karar verdi. Mahkeme, davacının akademik ve mesleki güvenceleri açısından idare hukukuna tabi olduğunu vurgulayarak, dava konusu işlemin iptaline ve parasal haklarının tazminine hükmetmiştir.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/7165
Karar No : 2024/1331
TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Üniversitesi
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …
İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Biruni Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinde doktor öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, “17.07.2018 tarihi itibariyle 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesine göre ihbar ve kıdem tazminatı ödenmek kaydıyla iş akdinin feshine” ilişkin Biruni Üniversitesi Rektörlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin iptali ile işlem nedeniyle uğradığı parasal haklarının tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca; idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden idari yargı yerlerinin denetimine tabi oldukları, kamu yararı amacıyla tesis edilmesi zorunlu olan idari işlemlerin somut ve geçerli bir sebebe dayanması gerektiği, davacının sözleşmesinin yenilenmeyeceğine ilişkin işlemin idarenin kamu gücü ve kudreti kullanılmak suretiyle tek yanlı olarak tesis edilen idari işlem mahiyetinde olması nedeniyle, idare hukuku ilkelerine göre yargılamaya tabi tutulmasının icap ettiği, davalı Üniversite ile davacı öğretim üyesi arasındaki istihdam ilişkisinin, Üniversitenin Anayasanın 130. maddesi uyarınca kamu hizmetini yürüten bir kamu tüzel kişisi olması ve davacının da kamu hizmetinin yerine getirilmesinde görev alması nedeniyle idare hukuku alanında bulunduğu, davacının atamasının yapılması ve görevine son verilmesi işlemlerinin idare hukuku kurallarına göre tesis edilmesi, bütün üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine sahip olması ve kamu hizmeti olan eğitim ve öğretim hizmetinin ayni esaslara tabi olarak yerine getirmesi gerektiği, atama ve görevlendirilmenin Anayasanın 130. maddesi ve 2547 sayılı yasa hükümlerine göre yapılacağı belirlenen akademik personelin, yönetmelik kuralına dayanılarak, taraflar arasında iş sözleşmesi bulunduğu, istihdamın bu sözleşmeye göre yapıldığı, tarafların bütün hak ve yetkilerinin sözleşmede düzenlendiği gibi hususlardan bahisle haklarının ortadan kaldırılamayacağı, üniversite ile akademik personel arasında Anayasa ve 2547 sayılı kanun ile belirlenen ve korunan hukuki ilişkinin niteliğinin değiştirilemeyeceği, olayda, davacının 2547 sayılı kanun uyarınca Vakıf Üniversitesi öğretim üyesi statüsüne tabi olduğu ve her ne kadar Üniversite ile arasında sözleşme akdedilse de görevine son verme işleminin de 2547 sayılı kanun uyarınca yapılması gerektiği, dosyaya sunulan davacı hakkındaki şikayet dilekçelerini ve enstitü sekreterliği ile yazışmaları içeren belgeler davacı öğretim üyesi ile ilgili belli olumsuzlukları içerse de hali hazırda davacı hakkında belirtilen iddialara ilişkin herhangi bir soruşturma yapılmadığı, belirtilen hususların bu aşamada iddiadan öteye geçemediği göz önüne alındığında, iddialar doğrultusunda davacının görevine son verilmesine ilişkin işlemin idarenin hukuka uygunluk ilkesine göre yerinde olamayacağı, kaldı ki, davacı ile rutin halinde sözleşme imzalandığı ve bu şekilde sözleşmelerin yenilendiği dikkate alındığında somut olayda sözleşme yenilenmemesinin gerekçesinin davacıya isnat edilen fiillerin bir takım belgelerle açıklanmasının yeterli olmadığı, belirtilen iddialara ilişkin olarak davacı hakkında herhangi bir soruşturma yapılmadan, disiplin cezası teklifinde bulunulmadan doğrudan sözleşmenin feshine karar verilmesine ilişkin dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uygunluk bulunmadığı, öte yandan, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 125. maddesinin son fıkrasında, “idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden dolayı doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu” kurala bağlanmış olup, hukuka aykırılığı saptanan dava konusu işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal haklarının davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline, davacının yoksun kaldığı parasal haklarının tazmini isteminin kabulü ile idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, davacının iş akdinin belirli süreli hizmet sözleşmesi olduğu, idarenin sözleşmeyi sona erdirmede takdir hakkının bulunduğu, sözleşme süresinin sona ermesi durumunda kendiliğinden sözleşmenin uzamayacağı, bu konuda Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarının bulunduğu, davacının üniversite içerisindeki tutum ve davranışları dolayısıyla kendisi ile çalışmaya devam edilmesinin mümkün olmadığı, resmi belgeleri prosedüre uygun olarak veya hiç düzenlemediği, bu konuda kendisine yapılan uyarılara rağmen herhangi bir sonuç alınamadığı, iş akdinin sonlandırılmasında sadece kadro planlaması değil ilgili akademik birimlerle yapılan görüşmeler sonucu elde edilen verilerin de etkili olduğu, fesih işlemi sonucu tüm yasal haklarının kendisine ödendiği, işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, temyiz isteminin kabulü gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından, işlemin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava, Biruni Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinde doktor öğretim üyesi olarak görev yapan davacının iş akdinin feshine ilişkin Biruni Üniversitesi Rektörlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin iptali ile işlem nedeniyle uğradığı parasal haklarının tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Yükseköğretim kurumları” başlıklı 130. maddesinin 1. fıkrasında; kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin Devlet tarafından kanunla kurulacağı belirtildikten sonra, aynı maddenin 2. fıkrasında; kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabileceğine ilişkin hükme yer verilmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu kanunun amacı; yükseköğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek ve bütün yükseköğretim kurumlarının ve üst kuruluşlarının teşkilatlanma, işleyiş, görev, yetki ve sorumlulukları ile eğitim-öğretim, araştırma, yayım, öğretim elemanları, öğrenciler ve diğer personel ile ilgili esasları bir bütünlük içinde düzenlemektir.”, hükmüne yer verildiği, “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, “Öğretim Elemanlarının”; “Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir” şeklinde tanımlandığı, “Öğretim Üyelerinin” ise, “Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleridir” şeklinde tanımlandığı, aynı Kanunun 5. bölümünün başlığının “Öğretim Elemanları” olarak belirlendiği ve öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, okutmanlar ile öğretim yardımcılarının (araştırma görevlileri, uzmanlar, çeviriciler ve eğitim – öğretim planlamacılarıdır) bu bölüm altında maddeler halinde düzenlendiği, yine aynı Kanunun çalışma esaslarının belirlendiği 36. maddesinde, “Öğretim elemanları, üniversitede devamlı statüde görev yapar.” şeklinde bir düzenlemenin mevcut olduğu, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, “Bu Kanun 04/11/1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi üniversite öğretim elemanlarının aylık, ödenek ve sair özlük haklarını kapsar.” hükmüne yer verilmiş, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 2880 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek madde 2’de; vakıfların, kazanç amacına yönelik olmamak koşuluyla ve mali ve idari hususlar dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen usul ve esaslara uymak kaydıyla yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını kurabilecekleri belirtilmiş; Ek madde 5’de; vakıf mütevelli heyetinin, yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapacağı, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylayacağı; aynı Yasa’daki Ek madde 8’de ise; vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organların, devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenleneceği ve onların görevlerini yerine getireceği, öğretim elemanlarının niteliklerinin devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının nitelikleri ile aynı olacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin “Öğretim Elemanları” başlıklı 23. maddesinde; ” Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir. Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2547 sayılı Kanun ile 2914 sayılı Kanun birlikte değerlendirildiğinde, öğretim görevlisi, öğretim elemanı, okutman ve araştırma görevlilerinin, öğretim elemanı olarak bir başlık altında toplandığı ve aynı yasal düzenlemelere tabi oldukları, “mali ve idari konular” dışındaki akademik çalışmalar ve öğretim elemanlarının sağlanması yönlerinden, devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarını bağlayan Anayasa ve yasa hükümlerinin vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarını da bağlayacağı, Anayasa’nın 130. maddesiyle üniversitelerin Anayasal kuruluş olarak kabul edildiği ve üniversitelerle ilgili başlıca kuralların belirtildiği, üniversitelerin “kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe” sahip olmalarının öngörüldüğü görülmektedir.
Diğer yandan, Anayasa’nın 130. maddesinde belirtilen vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarından farklı olmasının, vakıf yükseköğretim kurumlarında istihdam edilen akademik personelin mesleki güvenceden yoksun kılınması sonucuna yol açamayacağı, Anayasa koyucunun böyle bir amacının bulunduğu kabul edilemeyeceği gibi, bilimsel özerklik ilkesinin gereği hiçbir ayırım yapılmadan bütün yükseköğretim kurumlarında bilimsel özgürlük, serbestçe araştırma ve yayın yapabilme, eğitim ve öğretimi özgürlük ve güvence içinde sürdürebilme hak ve yetkileri bütün üniversitelerdeki akademik personele tanındığı, gerek Devlet, gerekse vakıf yükseköğretim kurumlarında görev yapan akademik personelin, mesleki güvenceleri yönünden idare hukukuna tabi olduklarının kabulü gerektiği, dolayısıyla, vakıf yükseköğretim kurumlarındaki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmalarının Anayasa’ya uygun görülemeyeceği, aynı kamu hizmetini yerine getiren akademik personelin, mesleki güvenceleri yönünden, bir kısmının üniversite ile ilişkilerinde kamu hukukuna, bir kısmının özel hukuka tabi olmalarına olanak sağlayan bir hükmün de gerek Anayasa’da, gerekse 2547 sayılı Yasa’da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde; vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik ve idari personelin çalışma esaslarının, 2547 sayılı Yasa’da devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabi olduğu belirtilerek Anayasa’nın 130. maddesine ve 2547 sayılı Yasa’nın ilgili hükümlerine uygun bir düzenleme yapılmış, diğer bir ifadeyle; vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik personelin mesleki güvenceleri ile devlet yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik personelin mesleki güvenceleri arasında ayırım yapılmamış, bu yönden bilimsel özerklik ilkesine uygun bir düzenleme öngörülmüştür.
Yukarıda da yer verildiği üzere, Anayasa’nın 130. maddesi üniversite öğretim görevlilerine belirli haklar ve yetkiler tanımıştır. Bilimsel özgürlük, serbestçe araştırma ve yayın yapabilme, eğitim ve öğretimi özgürlük ve güvence içinde sürdürebilme hak ve yetkileri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Öğretim üyesinin sözleşmesinin esaslı bir neden gösterilmeden yenilenmeyeceğini öngören bir işlemin ve böyle bir işleme dayanak olabilecek düzenlemenin, öğretim üyelerinin bilimsel özgürlüğünü, mesleki güvencesini zedeleyeceği, dolayısıyla akademik faaliyeti aksatacağı açık olup, böyle bir durum Anayasa’nın 130. maddesine de uygun görülemez.
Bu durumda, vakıf yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanlarının; görevini aksattığına yahut ihmal ettiğine, herhangi bir disiplinsizlik gösterdiğine veya akademik yetersizliğine ya da başarısızlığına ve yahut hizmetine ihtiyaç kalmadığına dair hukuken kabul edilebilir somut bir sebep ortaya konulması durumunda görevlerine son verilebileceği sonucuna varılmaktadır.
Dava dosyasına sunulan davacı hakkındaki şikayet dilekçeleri ve enstitü sekreterliği ile yazışmaları içeren bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacı öğretim üyesi ile ilgili belli olumsuzluklardan bahsedildiği, davacının görevli olduğu programın yürütülmesi sürecinde resmi belgelerin uygun şekilde yapılmamasına ya da hiç yapılmamasına ilişkin sorunlar yaşandığı, bahsi geçen sorunların uyarılara rağmen devam ettiği ve sürecin diğer anabilim dallarının işleyişini de olumsuz etkilediği, kurum personeli ile sürekli tartışma yaşadığı, mesai başlangıç ve bitiş saatlerine riayet etmediği, derslere eksik girdiği, ya da hiç girmediği, girmediği derslerin de telafisini sağlamadığı, bu suretle öğrencilerin mağdur edildiği, öğrenciler ile sağlıklı iletişim kuramadığı görülmekte olup, bütün anlatılanlardan bahisle davacının görevini aksattığı ve ihmal ettiği, disiplinsizlik gösterdiği, akademik yeterliliği ya da başarısına dair şüphe oluştuğu, davacının hizmetine ihtiyaç kalmadığı sonucuna ulaşıldığından, görevine devamında fayda görülmediği gerekçesiyle davacının sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yönündeki … İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak 12/03/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY : (X) –
Temyiz istemine konu kararın onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.