📜 Danıştay Karar Künyesi
8. Daire – 2022/4528 – 2023/3082 – 14.06.2023
🔎 Karar Özeti
Danıştay, özel öğretim kurumlarının izinsiz eğitim faaliyeti yürüttüğü gerekçesiyle kapatılmasına dair işlemi hukuka uygun bularak, temyiz talebini reddetti. Mahkeme, işyerinin eğitim faaliyeti yaptığına dair elde edilen verileri dikkate alarak, işlemin yetki ve usul açısından geçerliliğini onayladı.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/4528
Karar No : 2023/3082
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU :… Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara İli, Keçiören İlçesi, Ayvalı Mahallesi, … Caddesi, … adresinde bulunan “… Kafe” unvanı ile faaliyet gösterilen davacıya ait işyerinin izinsiz eğitim faaliyetinde bulunulduğunun tespit edildiğinden bahisle 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun 3. maddesi ile Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 4. fıkrası ve 67/A maddesi uyarınca mühürlenerek kapatılmasına ilişkin 24/02/2021 tarihli işlem ile dayanağı Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; web sitesinden alınan ekran çıktılarında; “… (Butik Dershane-Etüt Merkezi-Kurs-Kütüphane-Ders Çalışma Salonu)”, “Yaz kursu ve telafi eğitimlerimiz 10 Ağustos’ta başlıyor. Ardından ara vermeden sezonda geçiş yapıyoruz. 8 kişilik antipandemik sınıflarda sağlıklı eğitimi 5 yıldır sizlere sunmaktan gurur duyuyoruz” şeklinde bilgiler içerisinde öğrencilerin, öğrenci masa ve sandalyelerinin ve yazı tahtasının bulunduğu sınıf düzeninde çalışma odalarının fotoğrafları ve … Kafe unvanlı işyerinin iletişim-adres bilgilerinin olduğu, https… hesabından alınan ekran çıktılarında “20 Eylül, 05:35 TYT ve AYT kitaplarımızı teslim ediyoruz”, “17 Eylül 07:33 Yüz yüze eğitimlerimiz Türkiye’de ilk ve tek olma özellikleri ile devam ediyor! Biz şimdiden hazırız, ya siz? “, “25 Ağustos, siz daha iyi olun diye, yüz yüze sınav yapıyoruz!” şeklinde paylaşımlar bulunduğunun tespit edildiği, … Kafe unvanlı işyerinde çalışma odalarının çoğunun sınıf düzeninde düzenlendiği, isyerinde tam olarak bir kafeterya düzeninin olmadığı, işyerinin büyüklüğüne göre çay ocağı kısmının çok küçük olduğu, burada küçük bir çay makinesinin olduğu, isyerinde servis elemanı/garsonun bulunmadığı, iş yerinde ortaokul 8. sınıf ve üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin olduğu, işyerinin önündeki reklam panosunda “… ,YKS, LGS, DGS, Huzur – Güven – Kalite” ibarelerinin yer aldığı, konu ile ilgili bilgilerine başvurulan öğrencilerin, “… Kafe isimli işyerinde yüz yüze eğitim aldıklarını, Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, İngilizce ve İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinden kendilerine öğretmenlerin bu işyerinde yüz yüze sınıflarda ders anlattığını, kendilerini velilerinin buraya kaydettirdiğini, arkadaşlarıyla birlikte bu işyerinde eğitim öğretim aldıklarını ve kursun sahibinin davacı … olduğunu” beyan ettikleri, bu bağlamda davacıya ait … Kafede çeşitli sınıflarda okuyan öğrencilere eğitim verildiği sonucuna ulaşıldığından, davacıya ait işyerinde izinsiz olarak eğitim faaliyeti yapıldığının tespit edildiğinden bahisle işyerinin mühürlenerek kapatılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, temyize konu kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyize konu kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
6. Kesin olarak, 14/06/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- Ankara İli, Keçiören İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … adresinde bulunan “… Kafe” unvanı ile faaliyet gösterilen davacıya ait işyerinin izinsiz eğitim faaliyetinde bulunulduğunun tespit edildiğinden bahisle 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun 3. maddesi ile Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 4. fıkrası ve 67/A maddesi uyarınca mühürlenerek kapatılmasına ilişkin 24/02/2021 tarihli işlem ile dayanağı Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 1. maddesinde; ” Bu Kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler tarafından açılacak özel öğretim kurumlarına kurum açma izni verilmesi, kurumun nakli, devri, personel çalıştırılması, kurumlara yapılacak malî destek ve bu kurumların eğitim-öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarının; eğitim-öğretim, yönetim, denetim, gözetim ve personel çalıştırılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.Bu Kanun, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişilerce açılan özel Öğretim kurumları ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarını kapsar.” hükmü yer almakta olup; ”Kurum açma izni” başlıklı 3. maddesinde ise; bir kurumda öğretime başlayabilmek için kurum açma izni alınmasının zorunlu olduğu, izin başvurularının ilgili millî eğitim müdürlüğüne yapılacağı, Valilikçe yapılan inceleme sonucunda açılması uygun görülen okullar dışındaki kurumlara kurum açma izni verileceği, Valilikçe açılması uygun görülen okullara ilişkin başvuruların ise kurum açma izni verilmek üzere Bakanlığa gönderileceği, kurum açma izni talebinin valilikçe reddedilmesi hâlinde, kurucu veya kurucu temsilcisi tarafından taleplerinin reddine ilişkin işlemin tebliğinden itibaren onbeş iş günü içinde Bakanlığa itirazda bulunulabileceği, itirazın, Bakanlıkça onbeş iş günü içinde karara bağlanacağı, kurum açma izni alınmadıkça, kuruma öğrenci kaydı yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
20/03/2012 Tarih ve 28239 Sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Kurum açma” başlıklı 5. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan halinde; 5580 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi hükmü doğrultusunda özel öğretim kurumlarına kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verileceği belirtilerek kurum açma izni için gerekli olan belgelerin neler olduğu düzenlenmiştir.
Yine anılan Yönetmeliğin “Bakanlıkça ve valilikçe yapılacak işlemler” başlıklı 6. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürülükte olan halinde; “(1) Yapılan müracaatın; bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen şartlara, kurum açılacak binanın ve bölümlerinin kurumun türüne göre Genel Müdürlükçe belirlenerek internet sayfasında yayınlanan standartlara, 3/4/2004 tarihli ve 25422 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Umuma Açık Yerler ve İçkili Yerler ile Resmî veya Özel Öğretim Kurumları Arasındaki Uzaklıkların Belirlenmesine Dair Yönetmelik hükümlerine uygun olup olmadığını incelemek üzere il millî eğitim müdürlüğünce en az iki il eğitim denetmeni görevlendirilir. (2) İl eğitim denetmenlerince en geç 15 gün içinde düzenlenen inceleme raporunda, kurumun açılmasında bir sakınca bulunmadığının belirtilmesi hâlinde, okullara ilişkin dosya beş iş günü içinde Bakanlığa gönderilir. Diğer kurumlara ise valilikçe beş iş günü içinde kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı (EK-2) düzenlenir. (3) Bakanlıkça okullara beş iş günü içinde kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı (EK-3) düzenlenir. (4) Sürelerin hesaplanmasında evrak giriş tarihleri esas alınır. (5) Kurum bilgilerinde değişiklik olması durumunda Bakanlık veya valilikçe kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı yeniden düzenlenir. (6) Valiliklerce, denizcilik veya havacılık gibi kurslara verilen kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının bir örneği ilgili kurum ve kuruluşlara, motorlu taşıt sürücü kurslarına verilen kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının bir örneği ise il emniyet müdürlüğüne gönderilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdarî Dava Türleri ve İdarî Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, idarî dava türlerinin a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar (…) olarak sayılmıştır.
Yukarıda yer alan yasal düzenlemeden de anlaşıldığı üzere; 2577 sayılı Kanun’da bir işlemin hukuka aykırı olduğu yolundaki iddiaların denetimi yapılırken, idari yargı yerlerince yapılacak hukuki denetimin sınırları tahdidi olarak sayılmak suretiyle belirtilmiş olup, buna göre; bu denetim ancak, işlemin yetki, şekil, sebep, konu, maksat unsurları yönünden yapılacaktır.
Ayrıca; kanun koyucu, idari işlemlerin idari yargı yerlerince hukuki denetiminin yapılmasına yönelik belirlediği unsurları sıralarken bir sitematik gözeterek; öncellikle işlemlerin usul yönünden hukuka uygun olup olmadığının denetiminin, ardından işin esasına yönelik hukuki denetimin yapılmasını amaçlamıştır.
Bilindiği üzere; İdare Hukuku’nda ‘yetki’, idareye Anayasa ve yasalarla tanınmış olan karar alma gücünü ifade eder ve idari işlemlerin en temel öğesini oluşturur. Bir kamu düzeni sorunu olan yetki, yasa koyucu tarafından hangi makam veya merciye verilmiş ise, ancak o makam veya merci tarafından kullanılabilir. Bu bakımdan, yasanın açık izni olmadıkça yetkili makam veya mercinin yetkisini devretmesi olanaklı değildir. Aktarılan nitelikleri gereği, idare hukukunda yetkisizlik kural, yetkili olmak istisnadır. Bu itibarla, yetki hükümlerinin sınır ve çerçevesinin yasayla açıkça çizilmesi gerekir ve genişletici yoruma tabi tutulamaz.
Ancak; yukarıda ifade edilen duruma rağmen, kamu idaresinin hızlı çalışabilmesi ve çeşitli sebeplere binaen Kanun’da yetkili kılınan makam tarafından başka bir makama yetkinin devredilmesi gerekli olabilir. Yetkinin bizzat yetkili makamca kullanılması esasına bir istisna olarak ifade edilen “yetki devri” müessesi; yasayla bir makama verilen karar alma yetkisinin, diğer bir makama aktarılması olup; doktrin ve yargısal içtihatlarla, yetki unsurunun nitelikleri dikkate alınarak geliştirilen bir takım koşul ve kurallara tabidir.
Öncelikle; Kanun’da açıkça yetkili kılanan bir makam tarafından yetki devri yapılırken bazı geçerlilik şartlarına uyulması gerekir. Bu kriterlere uyulmadan yapılan yetki devri hukuki bakımdan geçerli sayılmayacak ve dolayısıyla bu yetki devrine dayanılarak tesis edilen idari işlemleri de geçersiz hale getirebilecektir. Yetki devrinin kanunilik, aynı tüzel kişilik içinde yapılması, kısmilik, açıklık, yazılılık, yasaklanmamış olma ve ilgililere duyurulması gibi geçerlilik şartları vardır.
Anayasa, yürütme görev ve yetkisinin, yasalar çerçevesinde yerine getirileceğini açıklamakla yetinmeyip; idare kuruluşunun her bir öğesinin de yasayla düzenlenmesini emretmektedir. İdare teşkilatı ile görev ve yetkilerinin yasayla düzenlenmesi öngörüldüğü gibi; ajanlara, vergilere ve mallara ilişkin statülerin de yasal nitelikte olması gerekmektedir. Bu bakımdan, idare onu yetkili kılan ‘Yasa’ya dayanarak hizmette bulunabilir. Bu nedenledir ki, idare hukukunda yetkisizlik kural, yetkili olmak istisnadır. Dolayısıyla, yetki devri de istisnai niteliktedir. (A.Y.M. 08/11/2012 tarih ve E:2012/27, K:2012/173)
Öte yandan; yetki kurallarının kamu düzeninden sayılmasının, bu çerçevede istisnai nitelik taşıyıp genişletici yoruma tabi tutulamamasının en pratik sonucu da; idari işlemin yetki unsuru üzerinde idarenin takdir yetkisine sahip olmamasında görülmektedir. Bu sebepledir ki; Kanun hükmü ile bir işi yapmaya yetkili kılınan idarenin kanunda açıkça öngörülmediği sürece bu yetkisinin başka bir idareye devredilmesi söz konusu olamaz. Bu durum doktrinde ve yargı kararlarında “kanunilik kriteri” olarak ifade edilmektedir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında; özel öğretim kurumlarının (okullar hariç) kurum açma izni ile işi yeri açma ve çalışma ruhsatına ilişkin işlemleri tesis etmeye yetkili makamın, 5580 sayılı Kanun’da yer alan açık düzenleme uyarınca çalışma izni veren “valilik” makamı olduğu görülmekte olup; 5580 sayılı Kanun’da, kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verme yetkisine sahip “valilik” makamının, gerekli şartların oluşması halinde usulüne uygun olarak anılan yetkinin bir başka makama devrinin mümkün olduğuna ilişkin açıkça bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Burada “kamu düzeninden olan yetki meselesinin” sınırları belirlenirken; imza devri müessesesinin hukuki niteliği ile hangi yetkilerin imza devrine konu olabileceği ve son olarak da imza devri ile yetki devrinin süreç ve sonuç itibariyle farklılıklarının neler olduğunun da açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir.
İmza devri de, yetki devri gibi idari teşkilat içinde yer alan makamların kamu hizmetinin etkin biçimde sağlanması ve bir an önce muhataplarına ulaşması adına bulunmuş bir müessese olup; imza devri, işlemi imza etme noktasında yetkili makamın kendisinin kullanması gereken bu yetkini aynı hiyerarşi içerisinde bir alt makamdaki kamu görevlisine devretmesidir. İmza devri, tıpkı yetki devri gibi istisnai niteliği haiz bir uygulama olup; imza yetkisinin devrinin en belirgin özelliği; bazı konularda idari işlemin, asıl yetkili kişinin iradesi ile aynı yönde fakat farklı bir görevli tarafından da imzalanabilmesidir.
Bir başka anlatımla; İmza devrinde, işlemi tesis etme noktasında irade açıklamaya yetkili makamın yetkisinde değişiklik olmamakta, sadece işlemi imzalama yetkisi bir başkasına geçmektedir. Burada, imza devri ile bir kamu görevlisi, devredilen yetkiyi, mevzuatla kendisine bu yetkinin verildiği kişi veya makam adına kullanır. Kısacası, imza devrinde, kendisine devir yapılan kişi, devredenin iradesiyle ve onunla eş değerde imza etme yetkisine haizdir. Bunun doğal sonucu olarak da; sorumluluk ve karar alma yetkisi devredende kalacaktır. Ayrıca, imza yetkisini devreden üst gerekli gördüğü takdirde işlemi bizzat kendisi de imzalayabilecektir.
Yetki devri ve İmza devri karşılaştırıldığında ise; yetki devrinde işlemin yetkiyi devralan makam tarafından tesis edilmesi, bir başka anlatımla işlem tesis etme ya da etmeme iradesinin ve bu irade sonucu doğacak hukuki sorumluluğun, yetkinin devredildiği makamda olduğu kabul edilirken, imza devrinde , işlem tesisinde imza devrinin yapıldığı makam üzerinde karar alma güç ve iradesi bulunmayıp sadece işlemin imza edilmesi fonksiyonu söz konusu olduğundan imzalanan işlemin yine asıl iradeyi açıklayan ve imza devrinde bulunan üste ait olduğu kabul edilmektedir.
Buraya kadar yapılan açıklamalar ışığında; mevzuatla açıkça “valilik” makamına verilen kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesine yönelik işlem tesis etme yetkisi kapsamında, kurum açma için gerekli olan asgari şartların, istekliler tarafından sağlanıp sağlanmadığı, buna bağlı olarak kurum açma izni verilip verilmeyeceği hususu açık bir inceleme, değerlendirme ve irade sonucu belirlenebileceğinden, bu yetkinin imza devrine konu olmayacağı görülmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Merkezi idare” başlıklı 126. maddesinde; Türkiye’nin, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayırıldığı; illerin de idaresi yetki genişliği esasına dayandığı hüküm altına alınmıştır.
18/6/1949 tarih ve 7236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 5542 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan hali uyarınca; Vali, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır. Bu sıfatla Valiler, ilin genel idaresinden her Bakana karşı ayrı ayrı sorumludur. Bakanlar, Bakanlıklarına ait işleri için valilere re’sen emir ve talimat verirler. Bakanlar, valiler hakkında Bakanlar Kuruluna taltif ve tecziye teklifinde bulunabilirler. Bakanlıklar ve tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler, il genel idare teşkilatına ait bütün işleri doğrudan doğruya valiliklere yazarlar. Valilikler de illere ait işler için ilgili Bakanlık veya tüzelkişiliği haiz genel müdürlüklerle doğrudan doğruya muhaberede bulunurlar. Ancak valiler hesabata ve teknik hususlara ait işlerde idare şube başkanlarına vali adına imza yetkisi verebilirler.
Burada, 5542 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan hali uyarınca; Valinin, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtası olması vasfının en temel hukuki sonucu, “illerin yetki genişliği esasına göre yönetilmesi” kuralının uygulanmasında görülmekte olup; 27/09/1984 gün ve 18540 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun olan 3046 sayılı Kanun hükümlerinin “yetki devrinin yasal dayanağı” olarak kabulünün mümkün olmadığı; ancak “illerin yetki genişliği esasına göre yönetileceği” kuralının uygulanmasının yasal dayanağını oluşturduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
5580 sayılı Kanun’da, özel öğretim kurumları (okullar hariç) için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi yetkisine sahip “valilik” makamının, gerekli şartların oluşması halinde usulüne uygun olarak anılan yetkinin bir başka makama devrinin mümkün olduğuna ilişkin açıkça bir düzenlemeye yer verilmediği hususu tartışmasız olup; 5542 sayılı İl İdaresi Kanunu’nda valilerin hesabata ve teknik hususlara ait işlerde idare şube başkanlarına vali adına imza yetkisi verebileceğine ilişkin düzenleme bulunmaktadır.
Yani; valilik makamının görev ve yetki alanına giren iş ve işlemleri tesis etme yetkisine ilişkin hizmet alanının düzenlendiği Kanun’da, bu yetkinin usulune uygun bir şekilde devredilebileceğine ilişkin hüküm varsa bu hüküm çerçevesinde; hüküm bulunmuyor ise; il idari teşkilatının genel Kanunu’nu niteliğinde olan 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin 1. fıkrasının (B) bendinde yer alan genel hüküm çerçevesinde, sadece hesabata ve teknik hususlara ilişkin konularda il idare şube başkanlarına imza devri müessesesiyle yetkinin devri mümkün olacağının kabulü gerekmektedir.
Bir başka anlatımla; özel Kanun’da devire yönelik düzenlemenin bulunmadığı hallerde, genel Kanun niteliği haiz 5542 sayılı Kanun, devrin konu bakımından sınırını açıkça çizdiğinden, bu konular dışındaki yetkilerin devri mümkün olmayıp; aynı düzenleme, devredilecek makamı da açıkça belirlediğinden, -mefhum-i muhalefetinden- yetkinin hangi makamlara devredilemeyeceğini de belirlemektedir.
Öte yandan; hangi iş ve işlemlerin teknik ve hesabata ilişkin olduğu hususunun, mevcutta var olan bir imza devrinin hukuken geçerliliği yönünden ayrıca yapılacak hukuki inceleme neticesinde belirleneceği açıktır.
Kısacası; özel öğretim kurumları (okullar hariç) için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesine yönelik işlemle yönünden, Kanun’da açıkça işlem tesis etmeye yetkili kılanan “valilik” makamının bu yetkisini -5580 sayılı Kanun’da açık hüküm bulunmaması nedeniyle- kaymakamlığa ve il milli eğitim müdürlüğüne hiçbir şekilde devredemeyeceği; -5542 sayılı Kanun’un 9. maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle- il idare şube başkanlıklarına imza devriyle devredilebelecek hususlar dikkate alındığında; söz konusu kurum açma izni verme yetkisi teknik ve hesabata ilişkin hususlar kapsamında olmadığından, il milli eğitim müdürüne de bu yetkinin devrinin mümkün olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla; dava konusu edilen, “… Kafe” adı altında 5580 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Kanununa aykırı olarak izinsiz eğitim öğretim yaptığından bahisle kurumun kapatılmasına ilişkin Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı işleminin valilik adına il milli eğitim müdürünün oluru ile tesis edildiği görüldüğünden, yukarıda yer alan açıklamalar ışığında; kararın ilgili kısmının yetki yönünden bozulması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.