📜 Danıştay Karar Künyesi
8. Daire – 2018/6750 – 2022/6587 – 15.11.2022
🔎 Karar Özeti
Danıştay, Antalya ilinde maden işletme ruhsatı talebinin, yaban hayatı koruma sahasında bulunması ve karayolu mesafesi gibi unsurlar nedeniyle reddedilmesine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararını bozarak, ruhsat talebinin doğrudan reddinin hukuka aykırı olduğuna dair görüş bildirmiştir.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/6750
Karar No : 2022/6587
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Antalya İli, Merkez İlçesi hudutları dahilinde ve davacının uhdesinde bulunan Sicil :… sayılı II(a) Grubu arama ruhsatı sahası ile ilgili olarak maden işletme ruhsatı verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:.., K:… sayılı kararda; 3213 sayılı Maden Kanunu’nun davacının başvuru tarihinde yürürlükte olan haliyle 24. maddesinde maden işletme ruhsatı verilmesi hususunda, idareye sunulan projenin uygun görülmesi kapsamında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na takdir hakkı tanındığı, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması yada idari yargı merciince saptanması halinde, dava konusu işlemin sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği, Mahkemeye sunulan teknik bilirkişi raporunda ise; mahallinde tetkik heyetinin yapmış olduğu tüm olumsuzlukların tampon bölge ve şev yükseklikleri dışında genelde ilgili kurumları ilgilendiren ve değerlendireceği etkenler olduğu, davalı idarenin Antalya-Burdur Karayolunun öngörünüm açısından bir kısmının 300 m. mesafe içerisinde (180 m.) olduğu ve talep edilen alanın sınırında yüksek şev olduğu tespitleri yerinde görülüp doğrulanmakla birlikte, tampon bölge için genelde tüm ruhsatlarda göz önünde bulundurulan 50 m. sınırının korunması için projede revizyon istenmesi gerektiği, şev yükseklikleri ile ilgili olarak; işletmecinin projede belirtmiş olduğu yüksekliği geçemeyeceği, mevcut işletme projesinde belirtilen şev yüksekliğinin, proje revizyonu aşamasında düzeltilebileceği belirtilmiş ise de dava konusu başvuruya ilişkin işletme projesinin teknik ve hukuki gereklilikleri karşılamadığı hususu açık bulunduğundan ve bu revizyonun yapılabilmesi de davalı idarenin takdirinde olup, davalı idarenin de takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullandığı anlaşıldığından, tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, maden işletme ruhsatı ile işletme izni verilmesi yönündeki taleplerin değerlendirilmesinin farklı olması gerektiği ancak bunun yapılmadığı, yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda işletme ruhsatı verilmesinde sakınca olmadığının saptandığı, bilirkişi raporundaki tespitlerin dikkate alınmamasının nedenlerinin Mahkemece ortaya konulmadığı, raporda hukuki yorum niteliği taşıyan bir tespitin bulunmadığı, bilirkişi incelemesi de yaptıran Mahkemenin davalı idarenin takdir yetkisine dayanarak davayı reddetmesinin usule uygun olmadığı, Maden Kanunu’nun 24. maddesinde işletme ruhsatı almak için gereken tüm şartların yerine getirildiği, bu nedenle işletme ruhsat hakkı doğduğu ve ruhsat verilmesinin Yasanın emredici hükmü olduğu, davalı idarenin savunmasında ileri sürdüğü hususların işletme ruhsatı verilme aşamasında değil işletme izni alınma aşamasında söz konusu olabileceği, işletme izni aşamasında aranan kriterlerin işletme ruhsatı aşamasında değerlendirilemeyeceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ….’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince, 703 sayılı KHK ile 3213 sayılı Maden Kanunu’na eklenen Geçici 33. maddesi ve 15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 766. maddesi uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hasım mevkiiden çıkarılıp Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü hasım mevkiine alınarak ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Antalya İli, Merkez İlçesi hudutları dahilinde ve davacı uhdesinde bulunan Sicil:… sayılı II(a) Grubu arama ruhsatlı sahası için 07/04/2010 tarihinde, II (a) grubu kalker işletme projesi ile işletme ruhsatı verilmesi isteminde bulunulması üzerine, sahada teknik incelemenin yapılabilmesi için 06/04/2014 tarih ve 1570 sayılı makam oluru doğrultusunda tetkik heyeti görevlendirilmiş, 03-06/07/2015 tarihinde mahallinde tetkik gerçekleştirilmiştir.
Tetkik heyetinin 10/07/2015 tarihli raporunda;
1-Talep edilen alanın mücavirinde kalker isletme izinli ruhsat sahalarının mevcut olduğu, ruhsat sahalarında üretim faaliyetlerine devam edildiği,
2-Tetkike konu olan ruhsat talep alanının mücavirinde bulunan sahada gerçekleştirilmiş üretimler nedeniyle, emniyet acısından tehlikeli ve 70-80 m yüksekliğinde şeve sahip tek kademeli basamağın mevcut olduğu, bu ocağın sınırının tetkike konu saha sınırına dayandığı, burada basamaklama yapılabilmesi için talep edilen ruhsat ve izin alanı içerisinde üretim yapılması gerektiği, bu nedenle sahada basamaklama yapılmasının mümkün olmadığı, talep edilen alanın mücavirinde bulunan ruhsatlarda yapılan ve yapılacak olan faaliyetler, açılmış ocak konumu, ocakların ulaşım yolu ve Antalya-Burdur karayolu boyunca yüksek şeve sahip ocakların olması nedeniyle faaliyetlerin birbirlerini etkileyeceği, talep edilen izin alanı ile ER:… sayılı saha arasında tampon bölge bırakılmasının mümkün olmadığı, Antalya-Burdur karayolunun her iki yanında bulunan mücavir ocaklarda yapılan üretimler sebebiyle aşırı toz oluştuğu ve bu ocaklarda yüksek şeve sahip ocakların mevcut olduğu,
3-Talep edilen ruhsat alanının ayrıca Antalya-Burdur karayolu ile küçük bir alanda çakıştığı, talep edilen izin alanının yola 180 metre mesafede bulunduğu ve ön görünüm içerisinde kaldığı, Karayolları Genel Müdürlüğünden izin alınması gerektiği,
4- Talep edilen izin alanının Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Alanı ile çakışmalı olmasından dolayı ilgili kurumlardan izin alması gerektiği, işletme talebinin 01/02/2011 tarihli II(a) Grubu Ruhsatlar ile Patlama Yapılarak Üretim Yapılan I(b) Grubu Ruhsatların Verilmesi ve İşletilmesi ile İlgili Uygulama Esasları” konulu Komisyon kararında yer alan kriterlere uygun olmadığı, bu nedenlerden dolayı işletme projesi ve eklerinin uygun bulunmadığı belirtilmiştir.
Heyet raporu ve dosyanın incelemesi sonucunda, 26.08.2015 tarihli Bakanlık Oluru ile, 3213 sayılı Maden Kanununun 24. maddesi kapsamında davacının işletme ruhsat talebi uygun bulunmayarak reddedilmesine uygun görüş verilmiş, … tarih ve … sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü işlemi ile, davacıya işletme ruhsat talebinin uygun bulunmadığı ve arama ruhsat sahasının iptal edildiği bildirilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3213 sayılı Maden Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde; işletme ruhsatı, işletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesi olarak; işletme izni, bir madenin işletmeye alınabilmesi için gerekli olan izin olarak tanımlanmıştır.
3213 sayılı Kanunun “Madencilik faaliyetlerinde izinler” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında, “Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir.” düzenlemesine; işlem tarihinde yürürlükte olan haliyle, 3. fıkrasında, “(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Bu alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde iki ay içinde harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde izin alınması durumunda Kanunun 16 ncı maddesine göre ruhsat düzenlenir, izin alınamaması halinde müracaat reddedilir. Müraacat alanının bir kısmının bahse konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16 ncı maddesine göre müracaatta bulunulması halinde ruhsat düzenlenir. Aksi halde tüm müracaat alanı bu süre sonunda müracaatlara açık hale gelir.” düzenlemesine; 5. fıkrasında, “Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder.” düzenlemesine; 13. fıkrasında, “Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan Kanunun davacının başvuru tarihinde yürürlükte olan haliyle 24. maddesinde ise, ”Arama ruhsat süresi sonuna kadar, tespit edilen madenin rezerv bilgilerini de içeren 17 nci maddeye göre hazırlanmış arama faaliyet raporu ile en az bir maden mühendisi tarafından hazırlanan faaliyet sonrası işletme alanının çevre ile uyumlu hale getirilmesini de içeren, işletme projesi ve talep harcının ödendiğine dair belge ile müracaatta bulunulması halinde işletme ruhsatı hakkı doğar. Ancak I (b) ve II (a) bendi Grubu madenler için işletme ruhsatı talebinde işletme ruhsat teminatı ile harcının da yatırılması zorunludur. Projelerdeki eksiklikler, yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde tamamlanır. Eksikliklerini verilen sürede tamamlamayanların teminatları iki katına çıkarılır ve süre üç ay daha uzatılır. Bu süre sonunda eksikliklerini tamamlamayanların talepleri kabul edilmez ve teminatları irad kaydedilir. Uygun bulunan işletme ruhsat talepleri için, ruhsat harçları ve teminatının üç ay içerisinde tamamlanması hususu talep sahibine tebliğ edilir. Bu sürelerde eksikliklerini tamamlamayanların talepleri reddedilerek mevcut teminatı irad kaydedilir.” hükmüne; 11. fıkrasında; “Bu Kanunun 7 nci maddesine göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren bir yıllık süre içinde ruhsat sahibi madeni işletmeye almak zorundadır. Bu sürede işletmeye alınmayan ruhsat sahalarında, çalışılmayan her yıl için, projede belirtilen üretim miktarının % 10’u üzerinden Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde bu Kanunun 7 nci maddesine göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirmesi kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili diğer izinlerin alınarak Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip işletme izni düzenlenir. Yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatların teminatı irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir. Ancak kamu kurumlarınca işletilen bor tuzu ve Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü ruhsatları için bu hüküm uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 06/11/2010 günlü, 27751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlıklı 4. maddesinin “İşletme izni: Bir madenin işletmeye alınabilmesi için gerekli olan belgeyi, İşletme ruhsatı: İşletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesini, Maden işletme faaliyetleri: Üretime yönelik hazırlık çalışmaları ve üretim yapılması için gerekli faaliyetleri, Maden işletme projesi: Maden kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük belirli girdileri seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere maden ve/veya madene dayalı ürünleri üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğindeki raporu, Madencilik faaliyetleri: Madenlerin aranması, üretilmesi, sevkiyatı, cevher hazırlama ve zenginleştirme, atıkların bertarafı, ruhsat sahasındaki stoklama/depolama işlemleri, maden işletmelerinin kapatılması ve çevre ile uyumlu hale getirilmesi ile ilgili tüm faaliyetler ve bu faaliyetlere yönelik tesislerin yapılmasını…ifade eder.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan Yönetmeliğin “II (a) grubu ve patlatma yapılarak üretim yapılan I (b) grubu madenlerin ruhsatlandırılması, izin verilmesi ve işletilmesi ile ilgili genel ilkeler” başlıklı 24. maddesinde; “II (a) ve patlatma yapılarak üretim yapılan I (b) Grubu madenlerin projesinde talep edilen izin alanı ve kırma-eleme tesis yerlerinin, Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğunda olan yollar ile 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, organize hale gelmiş tarım ve hayvancılık bölgeleri, birinci derece arkeolojik sit alanlarında fiziki olarak ortaya çıkarılmış kültürel varlıkların ön görünüm alanında yatay olarak en az 300 metre mesafede, ön görünüm alanı dışında ise en az 150 metre mesafe dahilinde izin verilmez. Ancak Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda olan yol kenarlarında, alternatif alan bulunamaması veya coğrafik ve bölgesel şartlar dikkate alınarak, Karayolları Genel Müdürlüğünden izin alınması durumunda izin verilebilir. Bu fıkradaki mesafeler, ihtiyaç halinde faaliyetlerin boyutu, işletme yöntemi, emniyet tedbirleri ile arazinin topoğrafik ve jeolojik yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.” düzenlemesine; “Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerler ile özel şahıs arazilerinde madencilik faaliyetleri” başlıklı 123. maddesinde, “Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış ibadethane, okul, hastane, kütüphane, karayolu, demiryolu gibi yer ve tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri için Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur. Binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziler ile bu arazilere 20 metre mesafe dahilinde faaliyette bulunmak için mülk sahibinin yazılı muvafakatinin alınması zorunludur. Yatay olarak alınan bu mesafeler gerek duyulması halinde Genel Müdürlük tarafından madencilik faaliyetlerinin boyutu, işletme yöntemi, emniyet tedbirleri ve arazinin topografik ve jeolojik yapısı dikkate alınarak her faaliyet için ayrı olarak da belirlenebilir. Bu alanlarda II (a) ve patlatma yapılarak üretim yapılan I (b) Grubu madenler ile ilgili bu Yönetmelik ile getirilen kısıtlamalar uygulanır.” düzenlemesine; “Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında madencilik faaliyetleri” başlıklı 125. maddesinde, “Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında, ÇED raporunda yaban hayatına olumsuz etkisinin giderileceği yönünde bilimsel rapor bulunan maden arama ve işletme faaliyetleri ile alt yapı tesislerine ilgili kurum tarafından izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder. Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında projesinde belirtilen şartların dışında bir faaliyetin tespit edilmesi durumunda, ruhsata dayalı faaliyetler durdurulur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Antalya 3. İdare Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi inceleme sonucu, bir jeoloji, bir maden ve bir çevre mühendisinden oluşan bilirkişi heyetince hazırlanarak 07/09/2017 tarihinde Mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda özetle; “Davacı ruhsat sahibi maden işletme ruhsatı talebinde bulunmuştur. Kanuna göre süreci takip etmiştir. Talep edilen sahanın mücavir alanında yerleşim yeri yoktur. Karayoluna en yakın mesafesi 180 m’dir. Çevresinde aynı tip ocaklar mevcut olup bilirkişi keşfi sırasında sınır komşusu olan ocakların hiçbirisi çalışmamaktadır. Sahada daha önceden hiçbir çalışma yapılmamış olup talep edilen alanın tamamında kalker rezervi mevcuttur.
Mahallinde Tetkik Heyetinin olumsuz görüş belirtmiş olduğu konularla ilgili olarak;
-Talep edilen alanın sınırında yüksek şev vardır. Fakat bölgenin jeolojik yapısına bakıldığında kuzey-güney düzlemi boyunca tabaka oluşumu mevcuttur. Bahse konu sınır hattı kuzey-güney düzlemi boyunca uzanmaktadır. Dolayısıyla tabaka yatımları birbirine paralel olduğu için bahse konu yüksek şevler ve talep edilen alan içerisinde açılabilecek şevler birbirlerini etkilemeyeceklerdir.
-Bölgenin jeolojik yapısı itibari ile komşu ruhsat ile aralarında 50 m. tampon bölge (güvenli bölge) oluşturulması güvenli çalışma açısından yeterli olacaktır. Zira üretim faaliyetleri yakın olup birbirinden bağımsız çalışmak isteyen tüm ruhsatlarda her iki ruhsat için 50 m. tampon bölge oluşturulması uygun bulunmuştur.
-Mücavir alandaki ocakların aşırı toz oluşturduğu ve yüksek şevlere sahip olduğu belirtilmiş. İşletmeci toz oluşumunu önleyecek tedbirleri işletme izni aşamasında taahhüt edebilir. Zira toz oluşumu ile ilgili uzman kurum olan İl Çevre Müdürlükleri tedbir almak ve aldırtmak ile mükelleftir. Çevredeki ruhsatların yüksek şeve sahip olması ilgili bu ruhsatın işletmesinde de yüksek şeve sahip olacağı anlamını çıkarmaz.
-Antalya-Burdur Karayolunun öngörünüm açısından bir kısmının 300 m. mesafe içerisinde (180 m.) olduğu gerekçe gösterilmiş. Yörede Karayoluna yakın işletmeler mevcuttur. Fakat ruhsat sahibinden bu mesafeyi düzeltmesi istenerek projenin revizesi istenebilirdi. Zira kanun, yönetmelik ve komisyon raporu projenin revize edilebilirliğinden bahsetmektedir.
-Talep edilen sahanın Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Alanı ile çakışması işletme ruhsatı aşamasında aranacak bir ölçüt değildir. İşletme izni kapsamında ÇED raporu sürecinde İl Çevre Müdürlüğü gerek görürse İl Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğünün görüşünü almaktadır.
İşletme Ruhsatına hak kazanmak madeni işletmeye başlamak anlamına gelmez. Mahallinde Tetkik Heyetinin yapmış olduğu tüm olumsuzluklar tampon bölge ve şev yükseklikleri dışında genelde ilgili Kurumları ilgilendiren ve değerlendireceği etkenlerdir. Tampon bölge için genelde tüm ruhsatlarda göz önünde bulundurduğu 50 metre sınırının korunması için projede revizyon istemesi gerekmektedir. Şev yükseklikleri ile ilgili olarak; işletmeci zaten projede belirtmiş olduğu yüksekliği geçemeyecektir. Proje işletmecinin taahhüdüdür. Eğer ki mevcut işletme projesinde belirtilen şev yüksekliği uygun değilse proje revizyonu aşamasında şev yüksekliklerinin de düzeltilmesi istenmelidir.
Talep alanının karayolundan 300 metreye çekilmesi ve 50 metre tampon bölge bırakılarak revize edilmesi ve işletme projesindeki şev yüksekliklerinin uygun seviyede tutulması durumunda talep alanı için işletme ruhsatı verilmesinde bir sakınca olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Dava konusu işlemin yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası içinde kaldığı gerekçesi yönünden;
Maden Kanunu’nun 7. maddesinin 5. fıkrasında, “Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder.” düzenlemesine yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 2. maddesinde; çevresel etki değerlendirmesi, gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar olarak tanımlanmış, 10. maddesinde; “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.
Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; herhangi bir madencilik projesinin gerçekleştirilebilmesi için 2872 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca, ÇED Yönetmeliği’nin EK-1 listesinde bulunan projeler için ‘ÇED Raporu’ alınması gerekmekte, nispeten daha küçük ölçekli projelerin bulunduğu EK-2 listesindeki projeler için ise ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı alınması gerekmektedir. Ancak yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında madencilik projesinin gerçekleştirilebilmesi, projenin büyük ve küçüklüğüne ve EK-1,2 listesinde olup olmadıklarına bakılmaksızın, ancak ÇED Raporu alınması halinde mümkün olabilecektir. Ayrıca, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında madencilik faaliyetinde bulunabilmek, Maden Kanunu’nun 7. maddesi, 2., 3. ve 7. fıkraları uyarınca özel koşullara bağlanmış bulunmakta ve bunun için ÇED Raporu yanında ilgili kurumdan izin alınması da gerekmektedir.
Bu kapsamda, Maden Kanununda madencilik faaliyetlerinde yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetlerine izin verilebileceğinin düzenlendiği, ruhsat istenen alanın yalnızca yaban hayatı koruma ve geliştirme alanında kalması sebebiyle istemin doğrudan reddedilmemesi gerektiği, maden sahasına ilişkin ÇED raporu hazırlanarak idareye sunularak söz konusu sürecin işletilmesi mümkün olduğu anlaşılmakta olup, olayda, davacının işletme ruhsatı talebinin yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası içinde kaldığı gerekçesi ile doğrudan reddedilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Karayollarına yakınlık yönünden;
10/07/2015 tarihli heyet raporunda, talep edilen ruhsat alanının ayrıca Antalya-Burdur karayolu ile küçük bir alanda çakıştığı, talep edilen izin alanının yola 180 metre mesafede bulunduğu ve ön görünüm içerisinde kaldığı, Karayolları Genel Müdürlüğünden izin alınması gerektiği belirtilmekte olup, dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 06/11/2010 günlü, 27751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin 24. maddesinde II (a) ve patlatma yapılarak üretim yapılan I (b) Grubu madenlerin projesinde talep edilen izin alanı ve kırma-eleme tesis yerlerinin ön görünüm alanında yatay olarak en az 300 mesafe dahilinde izin verilmeyeceği düzenlenmiş ise de, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, talep alanının karayolundan 300 metreye çekilmesi istenebilecekken bu konu ile ilgili değerlendirme yapılmaksızın davacı başvurusunun bu gerekçe ile doğrudan reddedilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Diğer hususlarla ilgili olarak;
Bilirkişi raporunda, “Tampon bölge için genelde tüm ruhsatlarda göz önünde bulundurduğu 50 m. sınırının korunması için projede revizyon istemesi gerekmektedir. Şev yükseklikleri ile ilgili olarak; işletmeci zaten projede belirtmiş olduğu yüksekliği geçemeyecektir. Proje işletmecinin taahhüdüdür. Eğer ki mevcut işletme projesinde belirtilen şev yüksekliği uygun değilse proje revizyonu aşamasında şev yüksekliklerinin de düzeltilmesi istenmelidir.” görüşü kapsamında idarece işlem tesis edilebilecektir.
Ayrıca, Mahkemece, davacının başvurusu ile ilgili olarak revizyon yapılabilmesinin davalı idarenin takdirinde olduğu belirtilmektedir. Olayda, idarenin takdir hakkı bulunmakla birlikte, yargısal içtihatlarla da belirtildiği üzere takdir hakkının kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda kullanılması gerekmektedir. Takdire dayanan işlemlerin ise yargı denetimine tabi olduğu açıktır. Diğer yandan, işlemde tespit edilen hukuka aykırılık ve iptal gerekçesinin doğrudan ruhsat verilmesi sonucunu doğurmayacağı açıktır.
Öte yandan, 01/02/2011 tarihli II(a) Grubu Ruhsatlar ile Patlama Yapılarak Üretim Yapılan I(b) Grubu Ruhsatların Verilmesi ve İşletilmesi ile İlgili Uygulama Esasları” konulu Komisyon kararında yer alan kriterlere bakıldığında da, davacının başvurusunun doğrudan reddini gerektiren bir kritere yer verilmediği, bu hususun da davalı idarece açıkça ortaya konulmadığı görülmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.