📜 Danıştay Karar Künyesi
9. Daire – 2022/4387 – 2023/3435 – 05.10.2023
🔎 Karar Özeti
Danıştay, davacının sahte fatura düzenleyerek elde ettiği komisyon gelirleri üzerinden re’sen tarh edilen katma değer vergisinin ve üç kat vergi ziyaı cezasının hukuka aykırı olmadığına karar vermiştir. Temyiz istemi reddedilerek, Bölge İdare Mahkemesi’nin kararının onanmasına hükmedilmiştir.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2022/4387
Karar No : 2023/3435
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Yapı İnşaat Havuz Malzemeleri Plastik Orman Ürünleri Pazarlama San. ve Tic. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı-…
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, sahte fatura düzenleyerek komisyon geliri elde ettiğinden bahisle takdir komisyonu kararına dayanılarak re’sen tarh edilen 2019/Ocak ila Aralık dönemlerine ilişkin katma değer vergisinin ve kesilen üç kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararıyla; … tarih ve … sayılı vergi tekniği raporunda yer verilen; davacı şirketin yetkilisi … ‘nın sigortalı olmaya ihtiyaç duyduğundan … isimli muhasebeci tarafından 700,00 TL karşılığında sigortalı olarak gösterilebilmek için şirket kanuni temsilciliğini devralmayı kabul ettiği yönündeki beyanı, şirket tarafından 2019 yılında 7.480.102,54 TL tutarında katma değer vergisi beyan edilmesine rağmen ödenecek vergisinin çıkmaması, ilgili dönemde çalışan bildirilmemesine rağmen 7.480.102,54 TL’lik katma değer vergisi matrahı beyan edilmesi, ilgili dönemde motorlu taşıtının bulunmaması ve banka hesaplarında hiçbir hesap hareketinin belirlenememesi, ilgili dönemde mal satımı yapılan firmaların %93’ünün hakkında sahte belge düzenleme/kullanma incelemesi bulunduğu yahut özel esaslara tabi olduğu, ilgili dönemde mal alımı yapılan firmaların ise %100’ü hakkında sahte belge düzenleme incelemesi bulunduğu, 2019 yılında 7.480.102,54 TL tutarında katma değer vergisi beyan edildiği halde Form Bs ile 7.090.858 TL satış bildirildiği mükelleflerin ise Form Ba ile davacıdan 19.331.937,00 TL tutarında alış bildiriminde bulundukları, bunun da davacının katma değer vergisi beyannameleri ile Bs bildirimi ve davacıdan alım yapan mükelleflerin Ba bildirimleri arasında tutarsızlık olduğunu gösterdiği, karşıt tespitlerde ifadesi alınan … ‘in havuz ekipmanları faturası düzenlendiğini ifade etmesine rağmen şirketin sigortalı çalışanı … ‘in ifadesinde cüzi miktarda inşaat malzemeleri satışının yapıldığı ve havuz ekipmanları satışının ise hiç olmadığını beyan etmesi şeklindeki tespitlerin değerlendirilmesinden, … Ltd. Şti. yetkilisinin ifadesinde şirket yetkilisi olarak … adlı şahsı bildiği ve ödemeleri de bu şahsa yaptığı, yani şirket yetkilisi … ‘yı hiç tanımadığı ve iş yerini davacıya kiralayan … ‘in ifadesinde iş yerinde satış yapıldığını görmediğini beyan etmesi şeklindeki tespitlerin değerlendirilmesinden davacının 2019 yılında düzenlediği tüm belgelerin sahte belge olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, bu durumda, dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Denetim elemanının incelemeyi uzatmalarla bir yıl altı ay devam ettirdiği, zamanında re’sen terk işlemi uygulamayarak mükellefiyetlerinin bir yıl altı ay daha sürmesine neden olduğu, sonra da bu süreç içinde düzenledikleri belgelerin sahte olduğunu kabul ederek telafisi güç zararlara yol açtığı, faaliyet gösterilen demir – çelik sektörü ürünlerinin ağırlık ve hacim olarak çok büyük olduğu, bu nedenle depolama için geniş depolara ihtiyaç duyulduğu, ürünlerin depodan depoya taşınmasının da oldukça maliyetli ve zor olduğu, dolayısıyla üretici ve büyük distribütörler haricindeki firmaların bir depolarının bulunmamasının mutat bir durum olduğu, mal alış ve mal satışlarının birbiriyle uyumuna ilişkin hiçbir araştırma yapılmadığı, yüksek satış rakamlarına karşın düşük kar beyan ettikleri ileri sürülürken sektörün ortalama karlılık oranının dikkate alınmadığı, nitekim brüt karlılık oranlarının sektörün ortalama karlılık oranı olan yüzde ikinin üzerinde olduğu, tahmin ve varsayımlara dayanılarak tarhiyat önerilemeyeceği, Danıştay kararlarının da bu yönde olduğu, bu kararlarda matrahın somut bilgi ve belgelerle ortaya konulması gerektiğinin belirtildiği, katma değer vergisi beyanlarının, ba-bs beyanlarının, defter ve belgelerinin uyumlu olduğu, ödemelerinin tamamına yakınının banka aracılığıyla yapıldığı, alışlarının tamamının gerçek olduğu, sahte belgelerle alım yapılmış olsaydı dahi bu durumdan satışlarının da sahte olduğu sonucunun çıkarılamayacağı, karşıt inceleme yapılan firmalarca da alışverişin gerçek olduğunun beyan edildiği, alım yaptıkları firmaların sahteci olduğunu bilme imkanlarının bulunmadığı, organizasyonlarının satılan malları teslim edecek çapta olmadığı yönünde bir sonuca ulaşılamadığı, alım yaptıkları firmalar hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarının kendilerine tebliğ edilmediği, bu durumun savunma haklarını kısıtladığı iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3.Temyiz isteminde bulunandan 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca hesaplanacak nispi harcın alınmasına,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 05/10/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.