Logo

Yapı Kayıt Belgesi Bedelinin Rücu Hakkı Üzerine Danıştay Kararı

📜 Danıştay Karar Künyesi

İdare Dava Daireleri Kurulu – 2022/1834 – 2022/3296 – 17.11.2022


🔎 Karar Özeti

Danıştay, yapı kayıt belgesi bedelinin ödenmesi konusunda, birlikte mülkiyet sahiplerinin eşit oranda katkı sağlamasına yönelik iddiaları değerlendirerek, mevzuata uygun bir düzenleme olduğunu ve rücu hakkının yalnızca kanuni dayanağı olan durumlarda geçerli olduğunu belirterek davayı reddetmiştir.


Karar İçeriği

T.C. D A N I Ş T A Y İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU Esas No : 2022/1834 Karar No : 2022/3296 TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .. . VEKİLİ : Av. … KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1- … Bakanlığı VEKİLİ: Av. … 2- … Bakanlığı VEKİLİ: Av. … İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 08/02/2022 tarih ve E:2019/20847, K:2022/1175 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ : Dava konusu istem: 06/06/2018 tarih ve 30443 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı Tebliğ’in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin iptali istenilmiştir. Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 08/02/2022 tarih ve E:2019/20847, K:2022/1175 sayılı kararıyla; Uyuşmazlık dava konusu bentte yer alan “Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir.” cümlesine hasren incelenerek, Tebliğ’in dayanağı olan 3194 sayılı Kanun’un Geçici 16. maddesinde, mevzuata aykırı şekilde inşa edilen yapıların tespitinin hızlı şekilde yapılabilmesini teminen, ilgili kişilerin idarelere başvuruda bulunması yöntemi kabul edilerek, başvuru esnasında tahsil edilecek bedellerin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında şehirlerin dönüşümünde ve inşasında kullanılacağı hükme bağlandığından, Tebliğ ile getirilen düzenlemelerde kamu yararı bulunduğu; öte yandan, paylı mülkiyete konu olan taşınmazlar üzerinde inşa edilen mevzuata aykırı yapılar hakkında, paylı maliklerden biri (veya bir kısmı) tarafından 3194 sayılı Kanun’un Geçici 16. maddesi uyarınca başvuru yapılarak yapı kayıt belgesi bedelinin tamamının, paylı maliklerden biri (veya bir kısmı) tarafından ödenmesi durumunda, anılan Kanun hükmü uyarınca yapı kayıt belgesinin geçici süreliğine sağladığı haklardan tüm maliklerin yararlanması söz konusu olduğundan, bu kapsamda yatırılan yapı kayıt belgesi bedelinin tüm malikler tarafından payları oranında ödenmesini temin etmeye yönelik getirilen ve paylı maliklerinden biri (veya birkaçı) tarafından yatırılan yapı kayıt belgesi bedelini, diğer malik veya maliklere payları oranında rücu etme imkanı tanıyan düzenlemenin, dayanak Kanun maddesinde verilen yetkiye dayalı olarak hazırlandığı ve bu kapsamda Kanun’da belirlenen düzenlemelerin ayrıntılandırılması niteliğinde olduğu, dolayısıyla dava konusu Tebliğ hükmünde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uyuşmazlığa konu Tebliğ’in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, yapının tamamı için hesaplanan yapı kayıt belgesi bedeline, maliklerin eşit olarak katılmak zorunda olduğu, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamı ödenmeden yapı kayıt belgesi düzenlenemeyeceği, paylı mülkiyetin bulunduğu taşınmazlarda, yapı kayıt belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliklerinden birinin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahip olduğunun hüküm altına alındığı; paylı maliki olduğu yapı hakkında başka bir paylı malik tarafından yapı kayıt belgesi düzenlenmesi amacı ile başvuru yapılmasında ve bu kapsamda yapı kayıt belgesi bedeli ödenmesinde tarafının rızasının bulunmadığı, bu bağlamda paylı mülkiyete konu taşınmazlar hakkında ödenen yapı kayıt belgesi bedelinin, paylı maliklere payları oranında rücu edilmesine dayanak oluşturan dava konusu Tebliğ hükmünün, Anayasa’ya, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na ve dava konusu Tebliğ’in dayanağı 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idarelerden … Bakanlığı tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, … Bakanlığı tarafından savunma verilmemiştir. DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü: Üyeler … ve …’nun, “dava dilekçesinde, “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı Tebliğ’in 5. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin iptali istenilmesine rağmen, Daire tarafından uyuşmazlığın anılan bentte yer alan “Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir.” cümlesine hasren incelenmesinde hukuken isabet olmadığı ve eksik inceleme yapıldığı” yönündeki usule yönelik oyuna karşılık, dava dilekçesindeki davacı iddiaları dikkate alındığında, Dairece hasren inceleme yapılarak karar verilmesinde, yargılama usulüne bir aykırılık görülmeyerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçildi: İNCELEME VE GEREKÇE: İLGİLİ MEVZUAT : 18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı “Vergi ve Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Geçici 16. maddenin dava konusu Tebliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan halinde: “Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir. Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir. Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir. Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir. Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez. Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır. Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz. Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır. Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir.” hükmü yer almaktadır. Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Eşya Hukuku” başlıklı 4. kitabının “Mülkiyet”i düzenleyen ilk kısmında mülkiyetin genel hükümleri açıklanmış, bu kısımda 688 vd. maddelerde birlikte mülkiyet ilişkisi hakkında detaylı hükümlere yer verilerek paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyeti ayrı ayrı olmak üzere düzenlenmiştir. Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın “Yapı kayıt belgesi bedeli ve ödenmesi” başlıklı 5. maddesinin 2. fıkrasının dava konusu (a) bendinde: “Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir.” kuralına yer verilmiştir. HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Öncelikle her ne kadar Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın “Yapı kayıt belgesi bedeli ve ödenmesi” başlıklı 5. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin dava konusu edildiği görülse de, dava dosyası, davacının iddiaları, davalı idarenin savunması, Daire kararının gerekçesi ve karşı oy gerekçeleri ile bütün olarak incelendiğinde uyuşmazlığın anılan maddede yer alan “Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir.” ibaresine ilişkin olduğu değerlendirilmiş olup, Kurulumuzca da inceleme yalnız bu kısım yönünden yapılmıştır. Yukarıda metnine yer verilen dava konusu Usul ve Esaslar kuralı ile, birlikte mülkiyet ilişkisi bulunan taşınmazlar bakımından, yapı maliklerinden birinin yapı kayıt belgesi bedelini ödemesi halinde diğer maliklere rücu edebileceği düzenlenmektedir. Ancak, dava konusu Usul ve Esasların dayanağı olan 3194 sayılı Kanun’un geçici 16. maddesi incelendiğinde; paydaşlardan yalnızca birinin bedeli ödemesi hali ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmadığı, maddenin 5. fıkrasında ise ” Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.” hükmüne yer verildiği görülmektedir. Bu durumda, dava konusu kuralın, dayanağı olan 3194 sayılı Kanun’da yer almayan bir düzenleme getirdiği hususunda tartışma bulunmamaktadır. Öte yandan, 4721 sayılı Kanun’un 690, 691 ve 692. maddeleri uyarınca “paylı mülkiyet halinde” basit tamiratlar gibi “olağan yönetim işleri”nin maliklerin her biri tarafından yapılabileceği, “önemli yönetim işleri” için pay ve paydaş çoğunluğu ile “olağanüstü yönetim işleri ve tasarruflar” için ise oybirliğiyle karar verilmesi gerektiği; aynı Kanun’un 702. maddenin 2. fıkrası uyarınca, “elbirliği mülkiyeti” halinde ise kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği esası benimsenmiştir. Bunun yanında, maliklerin, paylı mülkiyette “eşyanın kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim işlerini yapmak ve gerektiğinde mahkemeden buna ilişkin önlemlerin alınmasını istemek” ile “eşyayı bir zarar tehlikesinden veya zararın artmasından korumak için derhâl alınması gereken önlemleri bütün paydaşlar hesabına almak” yetkilerinin yönetim anlaşması ile değiştirilemeyeceği; elbirliği mülkiyeti halinde de ortaklardan her birinin, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği yine 4721 sayılı Kanunda kurala bağlanmıştır. O halde, birlikte mülkiyet halinde eşya ile ilgili herhangi bir yönetim işinin yukarıda anılan hükümlere göre aranacak çoğunluklar ile karara bağlanması gerektiği, belirli istisnai durumlarda ise paydaşlardan/ortaklardan her birinin tedbir almaya yetkili olduğu açıktır. Uyuşmazlık halinde ise, aranacak çoğunluk ve eğer bu hükümlere uyulmadan hareket edilmişse tek başına hareket eden malikin rücu hakkının bulunup bulunmadığı, yapılacak işin ve uyuşmazlığın niteliğine göre, her olay özelinde adli yargı yerlerince karara bağlanacaktır. Bu noktada uyuşmazlığın konusunu oluşturan yapı kayıt belgesi alınması ve bunun bedelinin ödenmesi konusunda da; bu işin eğer paylı mülkiyet söz konusu ise olağan, önemli ya da olağanüstü yönetim işi olup olmadığı ya da yapının ruhsatsız olması veya yapı kullanma izni bulunmamasının sonuçları dikkate alındığında eşyayı bir zarar tehlikesinden korumak maksadı ile paydaşlardan yalnızca biri tarafından alınabilecek bir önlem olup olmadığı, böyle bir önlem olduğu değerlendirilirse derhal alınması gereken bir önlem olup olmadığı, elbirliği mülkiyeti halinde oybirliği ile karar alma esası geçerli olduğundan bunu tek başına yapan malikin tutumunun topluluğun haklarının korunmasına ilişkin yetkisi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, bu değerlendirmelere göre de tek başına hareket eden malikin rücu hakkının bulunup bulunmadığı gibi hususlar her uyuşmazlık özelinde 4721 sayılı Kanun çerçevesinde adli yargı merciilerince karara bağlanması gereken hususlardır. Bu durumda, öncelikle kanuni dayanağı bulunmaksızın getirilen ve 4721 sayılı Kanun’un birlikte mülkiyet kurallarını tümüyle tek düze hale indirgeyerek anılan Kanun ile çelişen dava konusu kuralda hukuka uyarlık görülmemiştir. KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle; 1. Davacının temyiz isteminin kabulüne; 2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin 08/02/2022 tarih ve E:2019/20847, K:2022/1175 sayılı kararının BOZULMASINA, 3. Kullanılmayan … TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine, 4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine, 5. Kesin olarak, 17/11/2022 tarihinde usulde ve esasta oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka aykırı bulunmadığı, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir