📜 Danıştay Karar Künyesi
4. Daire – 2017/3502 – 2021/6395 – 09.11.2021
🔎 Karar Özeti
Danıştay, vergi ziyaı cezalı işlemlere yönelik temyiz başvurusunu incelemeksizin reddetti ve 2577 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri gereği, istinaf başvurusunun kabul edilemeyeceğini belirtti.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2017/3502
Karar No : 2021/6395
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı Kanun’un ”İstinaf Başlıklı” 45. maddesinin 5. fıkrasında, Bölge İdare Mahkemesinin, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırarak ilgili Mahkemeye gönderebileceği kararların tahdidi sayıldığı, İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından işin esası hakkında karar verilen bir davanın, istinaf incelemesinde, Bölge İdare Mahkemesince, dava dilekçesinin reddi gerektiren sebeplerin varlığı durumunda, anılan Kanun da istinaf aşamasında Mahkemesine gönderme gerektiren sebeplerin arasında sayılmadığından, Kanunu’nda öngörülemeyen gönderme kararı, ”konusu bakımından” aynı Kanun’un 46. maddesinde yer alan temyiz edilebilecek kararlar arasında yer aldığından, temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasında; dilekçelerin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli ve yetkili olmayan mahkemede açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek, dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği; anılan maddenin 4. fıkrasında ise, ilk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce 14/3. maddesinde yazılı yönlerden hukuka aykırı bir durumun tespiti halinde verilen kararlardan bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçenin 3 ve 5. maddeye aykırı düzenlenmesi üzerine verilen dilekçe ret kararları ile davanın ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından açılmış olması nedeniyle, dilekçenin otuz gün içinde bizzat veya avukat vasıtasıyla açılmak üzere reddine ilişkin kararlara karşı doğrudan temyiz başvurusunda bulunulamayacağı hükme bağlandıktan sonra, aynı Yasa’nın 46. maddesinde, Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin maddede sınırlı olarak sayılan davalar hakkında verdikleri kararların, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebileceği; 48. maddesinin 6. fıkrasında; temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması veya kesin bir karar hakkında olması halinde de kararı veren merciin temyiz isteminin reddine karar vereceği, 7. fıkrasında ise, temyizin kanuni süre içinde yapılmadığı veya kesin bir karar hakkında olduğunun anlaşıldığı hâllerde, 2 ve 6. fıkralarda sözü edilen kararların dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi ve kurulunca, kesin olarak verileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda, ilk derece mahkeme kararına karşı yapılan istinaf neticesi Bölge İdare Mahkemesince 5. maddeye aykırılık nedeniyle verilen ve 2577 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen mezkur 15/4. maddesi dikkate alındığında, işbu davaya ilişkin olarak verilen Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusuna ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması istemiyle yapılan temyiz isteminin incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
2. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
3. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, …TL maktu karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 09/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Davacı adına, düzenlenen vergi inceleme raporlarına istinaden, 2013 yılı için tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle re’sen tarh edilen tek kat vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ile 2013/ 1-3, 4-6 dönemleri için tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle tek kat vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin ve 213 sayılı Kanun’un 353/1 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmış; Mahkeme, davanın kabulüne, dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin, geçici vergilerin ve özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasına karar vermiş; karara yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunu Bölge İdare Mahkemesi Dava Dairesi kabul ederek, Mahkeme kararının kaldırılmasına, dava dosyasının Mahkemesine iade edilmesine karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddenin (3) numaralı fıkrasının (g) alt bendinde, dilekçelerin (önceki sayılanlarla birlikte aynı zamanda), 3 ve 5. maddelere de uygun olup olmadıkları yönünden de inceleneceği; 15. maddenin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde, 14. maddenin 3/g bendinde yazılı halde otuz gün içinde 3 ve 5. maddelere uygun şekilde düzenlenmek dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği kurala bağlanmış; aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında, ilk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce dilekçenin 3 ve 5. maddeye aykırı düzenlenmesi üzerine verilen dilekçe ret kararlarına karşı doğrudan temyiz başvurusunda bulunulamayacağı belirtilmiştir.
Kanunun 46. maddesinde, Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin maddede sınırlı olarak sayılan davalar hakkında verdikleri kararların, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebileceği öngörülmüştür.
Aynı Kanunun 45. maddesinin (5) numaralı fıkrasında ise, “bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir” denilmiştir.
Bakılmakta olan davada, temyize konu edilen Bölge İdare Mahkemesi Dava Dairesinin kararı, dava dilekçesinin 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca vergi ziyaı cezalı gelir vergisi, geçici vergisine ayrı, özel usulsüzlük cezasına ayrı dilekçeyle dava açılmak üzere reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle verilen istinaf başvurusuna konu kararında hukuki isabet görülmediği ve bu nedenle Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının Mahkemesine iadesine ilişkindir. Yani temyize konu karar, ne dava dilekçesinin, otuz gün içinde, 2577 sayılı Kanunun 3 ve 5. maddesine aykırı düzenlenmesi üzerine verilen dilekçe ret kararı ne de 45. maddenin (5) numaralı fıkrası kapsamında verilen karardır. Bu bakımdan Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesinin, “istinaf başvurusunun kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine” ilişkin kararına yönelik temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşüyle Dairemizin “Temyiz isteminin incelenmeksizin reddine” dair çoğunluk kararına katılmıyorum.
(XX) KARŞI OY :
Davacı adına, düzenlenen vergi inceleme raporlarına istinaden, 2013 yılı için tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle re’sen tarh edilen tek kat vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ile 2013/ 1-3, 4-6 dönemleri için tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle tek kat vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin ve 213 sayılı Kanun’un 353/1 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmış; Mahkeme, davanın kabulüne, dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin, geçici vergilerin ve özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasına karar vermiş; karara yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunu Bölge İdare Mahkemesi Dava Dairesi kabul ederek, Mahkeme kararının kaldırılmasına, dava dosyasının Mahkemesine iade edilmesine karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak; aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep- sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabileceği belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) hak aramada yargısal başvuru yönteminin karşılığı, Sözleşmenin ‘’Adil Yargılanma Hakkı’’ başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasının makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesine yer verildiği, bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı hakkında düzenlenen …tarih ve …,…sayılı vergi inceleme raporlarındaki tespitlerden; davacı hakkında düzenlenen …tarih ve ……sayılı vergi tekniği raporu ile, davacının 2010 ila 2013 yıllarında tefecilik faaliyetinde bulunduğunun ve faiz geliri elde ettiğinin tespit edildiği, davacının elde ettiği ve beyan dışı bıraktığı faiz gelirinin ticari kazanç hükümlerine göre vergiye tabi olduğu, 2013 yılında elde ettiği faiz gelirinin 185.115,79-TL olarak hesaplandığı, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. ve 33. maddeleri uyarınca faiz geliri üzerinden %5 BSMV hesaplanması gerektiği, faiz geliri üzerinden hesaplanan %5 BSMV ticari kazancın tespitinde Gelir Vergisi Kanunun’un 40/6. maddesine göre BSMV’nin indirilecek giderlerden olduğu, BSMV’nin indirim konusu yapılması sonucunda; mükellefin kayıt ve beyan dışı bıraktığı ticari kazanç tutarının 175.8860,00- TL olduğu, mükellefin gelir vergisinin, Vergi Usul Kanunu’nun 30/4. maddesi uyarınca re’sen tarh edilmesi gerektiği, beyanları da dikkate alınarak tespit edilen matrah farkı üzerinden tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle hesaplanan tek kat vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin ve 2013/1-3, 4-6, dönemleri için tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle tek kat vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin re’sen tarh edildiği, faturası düzenlenmeyen faiz geliri üzerinden 213 sayılı Kanun’un 353/1. maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezasının kesildiği anlaşılmaktadır
2577 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ifade edilen ”maddi yönden bağlılık” ibaresi, idari işlemlerin aynı maddi sebeplere dayalı olarak tesis edilmiş olması anlamını taşımakta iken hukuki yönden bağlılık, uygulanması gereken hukuki düzenlemelerin aynı olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. İşlemlerden birisi hakkında verilecek kararın diğerini etkilemesi ise işlemler arasında sebep-sonuç ilişkisinin varlığını göstermektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabileceğini kurala bağlayan 5. maddesi karşısında, aralarında maddi yönden bağlılık bulunan, aynı takvim yılına ilişkin gelir vergisi, geçici vergi ve özel usulsüzlük cezaları tek bir dilekçeyle birlikte dava konusu edilebileceğine Kanun’un cevaz verdiği; ayrıca Bölge İdare Mahkemesinin daireleri arasındaki iş bölümünün Kanun’un amir hükmünün üstünde olamayacağı kaldı ki; yargı mercinin önüne gelen uyuşmazlığı makul sürede ve usul ekonomisine uygun çözümlemesi gerektiği genel kabul görmüş kural da dikkate alınarak davanın bir kül halinde çözümlenmemesi ve böyle bir ayrıma gidilmesi hukuka ve mevzuata aykırı görüldüğünden uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi gerektiği görüşüyle Dairemizin ”Temyiz isteminin incelenmeksizin reddine” dair çoğunluk kararına katılmıyorum.