Logo

Kusursuz Sorumluluk ve Tazminat Talepleri Üzerine Danıştay Kararı

📜 Danıştay Karar Künyesi

10. Daire – 2017/2901 – 2022/5588 – 30.11.2022


🔎 Karar Özeti

Davacı, görevde bulunduğu sırada bir kaza sonucu yaralanarak maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Danıştay, davacının maddi tazminat talebinin bazı bölümlerinin reddine, bir kısmının ise kabulüne karar vermiş, manevi tazminat yönünden ise kabul ve reddi uygun bulmuştur.


Karar İçeriği

T.C. D A N I Ş T A Y ONUNCU DAİRE Esas No : 2017/2901 Karar No : 2022/5588 TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … VEKİLİ : Av. … TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / … VEKİLİ : Av. … İSTEMLERİN_KONUSU : (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının) taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ : Dava konusu istem: Davacı tarafından, uzman erbaş olarak görevli iken 25/08/2009 tarihinde icra edilen helikopterle denize indirme eğitimi sırasında helikopter vincinin çelik halatının sağ elini sıkıştırması sonucunda yaralandığı ileri sürülerek uğradığı zararlara karşılık 200.000,00 TL maddi ile 50.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesince; olay nedeniyle davacının uğradığı zararların kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince karşılanması gerektiği, davacının sevk edildiği GATA Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının … tarih ve … sayılı raporu ile %11,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiği yönünde rapor verildiği, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda davacının maddi tazminat hak edişinin 41.477,00 TL olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kısmen kabulüyle 41.477,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren davacıya ödenmesine karar verildiği, davacının olay nedeniyle çektiği acı ve ıstırapların kısmen de olsa karşılanması gerektiği gerekçesiyle de manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, takdiren 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI: 1- Davacı tarafından, maddi tazminatın hesaplanmasına yönelik bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu, ek ödemenin yarar olarak düşülmemesi gerektiği, aktüerya konusunda uzman bir bilirkişiden yeni bir rapor alınarak karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. 2- Davalı idare tarafından, sağlık kurulu kararı ile uzman erbaşlığa elverişli olan davacının çalışma gücünü kaybettiği ve maddi zarara uğradığı iddialarının gerçeği yansıtmadığı, hükmedilen manevi tazminat miktarının da yüksek olduğu ileri sürülmektedir. KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI: Davacı ve davalı idare tarafından karşılıklı olarak temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : … DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin kabulü, davalı idarenin temyiz isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesi hükmü gereğince, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kapatılmasıyla Danıştay’a ve idare mahkemelerine gönderilen dosyalara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na tabi olması nedeniyle işin gereği görüşüldü: İNCELEME VE GEREKÇE : MADDİ OLAY : Davacı 19/11/2004 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığında kurbağa adam sınıfında sözleşmeli uzman erbaş olarak göreve başlamıştır.Deniz Hava Üs Meydan Harekat Komutanlığında görevli olduğu 25/08/2009 tarihinde deniz üzerinde icra edilen arama-kurtarma eğitimi sırasında, helikopterin irtifa değişikliğinden dolayı kurtarma vinç çelik halatı gerilerek sağ elinden yaralanmıştır.Kasımpaşa Asker Hastanesinin … tarih ve …sayılı Sağlık Kurulu raporuyla; “S56.5 Ön kol düzeyinde diğer ekstensor kas ve tendom yaralanması” tanı ve oy birliğiyle “25/A, F-10, Askerliğe elverişlidir, kurbağa adamlığa devam edemez” kararı verilmiş, 25/02/2011 tarihinde rapor onaylanmıştır. Sınıfının değiştirilmesi üzerine davacının vazife malûlü sayılmak için yaptığı idari müracaatının reddi sonrası açtığı davada; AYiM …’üncü Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin iptaline karar verilmiş, kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairenin … tarih E:…, K:… sayılı kararıyla süre aşımından dolayı reddedilmiştir.Anılan iptal kararına dayanak olan 11/02/2011 tarihli Sağlık Kurulu raporunun, yine aynı hastanenin … tarih ve … sayılı Sağlık Kurulu raporuyla “Ön kol düzeyinde diğer ekstensor kas ve tendom yaralanması” tanı ve “25/A, F-10, Kurbağa Adam Uzman Erbaş Olur.” kararı ile zeyil edilerek, 20/06/2014 tarihinde onaylanması üzerine rapordaki değişiklikten dolayı, SGK vekili tarafından yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunulmuştur. AYİM …’üncü Dairesinin … tarih ve E:…, …sayılı kararı ile yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmiştir. Davacının olay nedeniyle meslekte kazanma gücü kayıp oranının bulunup bulunmadığının tespiti için davacı GATA Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına sevk edilmiş ve anılan kurumun … tarih ve … sayılı raporu ile davacının %11,3 oranında meslekte kazanma gücü kaybına uğradığı bildirilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik Daire Başkanlığının … tarih ve … sayılı yazısı ile davacı hakkında 5434 sayılı Kanun’un 45.maddesi uyarınca vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, 1.305,88 TL 6. Derece Türk Silahlı Kuvvetleri vazife malulü aylığı bağlandığı, 2012 yılına ait 67,68 TL (15 günlük) tütün ikramiyesi ödendiği bildirilmiştir. Ayrıca davacıya 2629 sayılı Kanun’un 13. ve 14. maddelerine istinaden Dz.K.K.lığı tarafından yapılan inceleme sonunda 04/08/2011 tarihinde toplam 7.348,44 TL sakatlık tazminatı ödendiği anlaşılmıştır.Davacı tarafından, olay nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle 10/06/2011 tarihinde davalı idareye yaptığı başvurusunun zımnen reddedilmesi üzerine de bakılan dava açılmıştır. İLGİLİ MEVZUAT: 27/04/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa’ya eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendi hükmüyle, askeri yargı kaldırılmış ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmekte olan dosyalardan, kanun yolu incelemesi aşamasında olanların Danıştay’a, diğer dosyaların ise görevli ve yetkili idari yargı mercilerine bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde gönderileceği hükme bağlanmıştır. Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4. maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen ve 7078 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile kabul edilen Geçici 45. maddede ise; kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesinde olanların Danıştaya, diğerlerinin ise Ankara İdare Mahkemelerine gönderileceği kurala bağlanmıştır. Uyuşmazlığa ilişkin olarak, “usul kurallarının derhal uygulanırlığı ilkesi” gereğince dava dosyalarının devrini müteakip uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır. İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Bedensel zarar” başlıklı 54. maddesinde, bedensel zararların; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu; “Belirlenmesi” başlıklı 55. maddesinin 1. fıkrasında, destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı, kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği; zarar veya tazminattan indirilemeyeceği, hesaplanan tazminatın, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamayacağı veya azaltılamayacağı, bu Kanun hükümlerinin, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir. HUKUKİ DEĞERLENDİRME: A) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının, Davacının Manevi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne, Kısmen Redine İlişkin Kısmının İncelenmesi: Mahkemelerin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen kararın, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın manevi tazminatın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısımının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. B) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının, Davacının Maddi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi: Olayda, davacının Kurbağa Adam Uzman Çavuş olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken 25/08/2009 tarihinde icra edilen helikopterle denize indirme eğitimi sırasında kişisel kusuru bulunmaksızın yaralanması, daha açık bir anlatımla görevinin neden ve tesiri sonucu çalışma gücünü kısmen kaybetmesi karşısında, uğradığı zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca tazmini gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. Bununla birlikte, tazmin edilecek zararın tespiti için öncelikle Borçlar Kanunu’nun yukarıda aktarılan 54. maddesi hükmünün anlam ve kapsamının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Aktarılan hükümden de görüleceği üzere; kazanç kaybı ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, maddenin ayrı bentlerinde farklı bedensel zarar kalemleri olarak örnekleme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, bedensel zarara uğrayan kişiler hem “kazanç kaybı” hem de “çalışma gücü kaybı”na uğrayabilirler. Öte yandan; bedensel zararın neden ve etkisiyle çalışma gücü kaybına uğrayan, bir başka ifadeyle, kısmen veya tamamen çalışma gücünü kalıcı/sürekli kaybeden kişinin gelirinde veya kazancında bir azalma meydana gelmemiş olsa dahi işini ya da günlük yaşamsal faaliyetlerini eskisine ve emsallerine nazaran daha fazla efor sarf ederek yapması nedeniyle oluşan ve bir maddi zarar kalemi olan “efor/güç kaybı zararı”, yukarıda anılan Kanun hükmünde geçen “çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar” kapsamında yer almaktadır. Zira, kişinin uğradığı bedensel zararı, çalışma gücündeki kayıp nedeniyle fazladan sarf ettiği “efor” oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, çalışma gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla, idari eylem nedeniyle kalıcı sakatlığa uğrayan kişinin gelirinde/kazancında, bu sakatlığa bağlı olarak bir azalma meydana gelmişse, uğradığı bu kazanç kaybının yanı sıra çalışma gücü kaybından kaynaklanan efor (güç) kaybı tazminatının da ödenmesi gerekmekte olup, her ikisinin birlikte ödenmesi, iki ayrı tazminat kalemi olması nedeniyle mükerrer ödeme olarak değerlendirilmemelidir. Buna göre, davacının gelir kaybı ve efor kaybı zararı, aşağıda belirtilecek hesaplama ilkeleri uyarınca ayrı ayrı tespit edilmelidir. Dava konusu uyuşmazlığın davacının gelir kaybı yönünden incelenmesi: Dosyanın incelenmesinden; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 08/11/2012 tarihli raporda, davacının %11,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı kanaatine varıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik Daire Başkanlığının 08/11/2013 tarihli yazısı ile 10 yıl hizmetine karşılık davacıya 15/12/2012 tarihinden itibaren 5434 sayılı Kanun’un 45. maddesine göre vazife malullüğü aylığı bağlandığı, davacıya 37.755,10 TL kıdem tazminatı tahakkuk ettirildiğinden emekli ikramiyesi ödenmediği ve Ek 79. maddesi uyarınca tütün ikramiyesi tahakkuk ettirildiği bildirilmiştir. Bu durumda, davacının olay nedeniyle gelir kaybından doğan zararının tespit edilmesi amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemesinde, zararı doğuran olay olmasaydı davacının işlemiş aktif dönemde elde edeceği geliri ve bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten yasal emeklilik yaşı olan 55 yaşına kadarki işleyecek aktif dönemde elde etmesi muhtemel gelirinin toplamı (Davacının geliri, emsali uzman çavuşun almakta olduğu görev aylıkları esas alınarak hesaplanmalıdır.) ile olay nedeniyle davacıya SGK tarafından bağlanan vazife malullüğü aylıkları arasındaki fark, davacının aktif dönem maddi (gelir kaybı) zararı; iş gücü kaybına maruz kalmamış olsaydı aktif çalışma süresi sonu olan ve emekli olacağı kabul edilen 55 yaşından TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel yaşam süresi sonuna kadar SGK tarafından bağlanacak emekli aylığı ile olay nedeniyle SGK tarafından bağlanan vazife malullüğü aylıkları arasındaki fark, davacının pasif dönem maddi (gelir kaybı) zararı; 5434 sayılı Kanun’un Ek 79. maddesi gereğince ödenen tütün ikramiyesinin yasal faiz uygulanarak güncellenmiş tutarı ise, yarar kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılması; hesaplamada, gelecek yılların görev aylıklarının, emekli aylıklarının ve vazife malullüğü aylıklarının, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen aylık miktarlarının, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın davacının güç (efor) kaybı zararı yönünden İncelenmesi: Bakılan davada, adli tıp uzmanı tarafından hakkında düzenlenen 08/11/2012 tarihli rapor uyarınca davacının %11,3 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, dolayısıyla efor/güç kaybı zararına uğradığı anlaşılmaktadır. Davacının yaralanması nedeniyle günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan maddi zararın bir çalışmanın karşılığı olan asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla %11,3 oranında çalışma gücü kaybına uğrayan davacının zarara uğranılan tarihten itibaren 5434 sayılı Kanun uyarınca uzman çavuşların emeklilik yaşı kabul edilen 55 yaşın sonuna kadar olan aktif dönemdeki maddi zararının, asgari geçim indirimi dahil net asgari ücrete yukarıda belirtilen maluliyet oranı uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatının hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (asgari geçim indirimi hariç net asgari ücret tutarına %11,3 maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir. Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir. Ayrıca, yukarıda “gelir kaybı” bölümünde yapılacak denkleştirme (yarar-zarar hesabı) sonucu davacının halen yararının bulunması halinde, kalan yarar tutarının, ilgilinin efor kaybı zararından indirilerek denkleştirme yapılması ve ortaya çıkacak sonuca göre efor kaybı zararının tazminine karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda, Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının gelir kaybı ile efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte bulunmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle maddi tazminat talebinin kısmen kabulü, kısmen reddi yönünde karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır. C) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının, Faiz Başlangıç Tarihine İlişkin Kısmının İncelenmesi : Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatı ödediği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, uyuşmazlık bakımından ön karar başvurusunda bulunulduğu tarihteki haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almaktadır. Anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Bakılmakta olan davada da Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında yer aldığı üzere, faizin başlangıç tarihine, davalı idarenin temerrüde düştüğü, dolayısıyla davacının idareye başvurduğu tarihin esas alınması gerekirken, maddi ve manevi tazminata ilişkin olarak olay tarihinin esas alınarak hüküm kurulmasında hukuki isabet bulunmamaktadır. KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle; 1.Davacının ve davalı idarenin temyiz istemlerinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının) kararının manevi tazminatın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, maddi tazminatın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmı ile faiz başlangıç tarihlerine ilişkin kısımlarının BOZULMASINA, 3. Bozulan kısımlar yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın davanın görüm ve çözümünde yetkili olan Kocaeli İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın taraflara ve Ankara … İdare Mahkemesine bildirilmesine, 4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir